Suudiler, Mekke'de Kâbe'nin yakınında bulunan Bülbül Tepesi üzerindeki Osmanlı'dan kalma Ecyad kalesini, iş merkezi ve otel inşası sebebiyle yıktılar.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hüseyin Diriöz, Suudi makamları nezdinde girişimde bulunduklarını, kalenin yıkılmayacağına dair söz aldıklarını belirttikten sonra şöyle diyor: "Oysa şimdi bu ortak tarih ve kültür mirasının yıkılmakta olduğunu öğrendiğimiz ve bundan üzüntü duyduğumuz kendilerine bildirilmiştir." Böyle bir tepki yeterli değildir. Bu doğru, ancak politikacıların bu konuyu istismar etmesi de yanlıştır. Amaç, üzüm yemek olsun, bağcıyı dövmek değil. Bosna'da, Kosova'da, yıkılan Osmanlı eserleri için bir tek lâf etmeyenler, sözkonusu Araplar olunca arslan kesidiler.
Arapların, Osmanlı düşmanlığı yeni değildir. Bu düşmanlığın kaynağı, İngilizlerin yalan ve yanlış propagandasıdır. Esasen bunun yıkılması gerekir. Bu yönde hiçbir adım atmayan politikacıların, şimdi kalkıp bu olayı iç politika malzemesi olarak kullanması samimiyetten uzak bir davranıştır. Arapların, Osmanlı'ya karşı ayaklanmasını organize eden ünlü İngiliz casusu Thomas Lawrence, Arap kabilelerini ilk önce Hicaz demiryoluna, yani Osmanlı eserlerine saldırtmıştır. O günden bugüne saldırılar sürüyor. Aynı düşmanlık ve saldırılar Suriye'de de sahneleniyor. Süleyman Şah'ın türbesine karşı takınılan tavır, Sultan Abdülhamid'in Alman imparatoru Wilheim'in Suriye gezisinde kullanmak için İstanbul'dan gönderdiği özel vagonun bara dönüştürülmesi, Suriye'de yapılanlardan sadece bir kaçıdır.
Araplar, Osmanlı'ya düşmanlığın, daha doğrusu ihanetin cezasını çok ağır ödemiş ve halen de ödemelerine rağmen, bazıları aynı yolda ısrar ediyor. Arapları ve bütün Müslümanları, Osmanlı düşmanlığını terk etmeye çağıran Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, İKÖ 27. Dışişleri Baknları toplantısının açılışında şöyle diyordu: "İslam dünyası, öncesine döndü. Yine birbirleriyle çatışmaya başladı. Müslümanlar sürekli Müslümanlara karşı yabancı güçler yanında yer aldılar. En çarpıcı örnek I. Dünya Savaşı'nda Arapların Osmanlı'ya yaptığı ihanettir. İngiliz ve Fransızlarla işbirliği yapan Araplar, Osmanlı yönetiminden kurtulmak için her yola başvurdular. Zillete ve esarete koştuklarını iş işten geçtikten sonra anladılar. Aynı oyunlar bugün de devam ediyor, uyanık olalım, bu oyunlara düşmeyelim."
Bütün bunları Arap düşmanlığı olsun veya oluşsun diye nakletmiyoruz. Bu maksatla söylersek, biz de aynı oyunun bir parçası oluruz. Maksadımız durumu tesbit etmektir. Merhum Prof. Dr. Erol Güngör, bu konuda şöyle der: "Unutmayalım ki, Arap düşmanlığı propagandasının altında İslâm düşmanlığı vardır. İslam dünyasının yan yana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek batılılıra esir etmek gayreti vardır. Arap denince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevi kabileler gelir. Araplar da Türk deyince en çok ittihatçı Cemal Paşa'nın Suriye'de yaptıklarını hatırlarlar. Her ikisi de yanlıştır. İki tarafı düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulan bir oyundur. Milliyetçilik s. 279. Mahathir Muhammed'in dediği gibi, artık bu oyunun bozulma zamanı gelmiştir ve hatta geçmektedir. Oyun çift taraflı oynandığı için bozulmasını tek taraftan beklemek yanlış olur.
Diyeceğimiz o ki, bu konuda Dışişleri Bakanlığımıza çok büyük görevler düşüyor. Ecyad kalesini yıkılmasıyla üzüldüğümüzü beyan etmesi yeterli olmadığı gibi, Arap düşmalığını körüklemesi de doğru değildir. Herkes şunu iyi bilmelidir, Arap ve Osmanlı düşmanlığının altında yatan İslam düşmanlığıdır. Dışişleri Bakanlığımız işte bunu anlatmalıdır. Yani Osmanlı eserlerine düşmanlık, İslam'a düşmanlıktır. Cemil Meriç'in deyimiyle, "İslamiyet Süleymaniye'de kubbe, Itri'de nağme, Bâki'de şiirdir." Gerçeğin böyle bilinmesi gerekiyor. Aksi halde neye, niçin düşman olduğumuzu, kiminle neden savaştığımızı bilemeyiz.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hüseyin Diriöz, Suudi makamları nezdinde girişimde bulunduklarını, kalenin yıkılmayacağına dair söz aldıklarını belirttikten sonra şöyle diyor: "Oysa şimdi bu ortak tarih ve kültür mirasının yıkılmakta olduğunu öğrendiğimiz ve bundan üzüntü duyduğumuz kendilerine bildirilmiştir." Böyle bir tepki yeterli değildir. Bu doğru, ancak politikacıların bu konuyu istismar etmesi de yanlıştır. Amaç, üzüm yemek olsun, bağcıyı dövmek değil. Bosna'da, Kosova'da, yıkılan Osmanlı eserleri için bir tek lâf etmeyenler, sözkonusu Araplar olunca arslan kesidiler.
Arapların, Osmanlı düşmanlığı yeni değildir. Bu düşmanlığın kaynağı, İngilizlerin yalan ve yanlış propagandasıdır. Esasen bunun yıkılması gerekir. Bu yönde hiçbir adım atmayan politikacıların, şimdi kalkıp bu olayı iç politika malzemesi olarak kullanması samimiyetten uzak bir davranıştır. Arapların, Osmanlı'ya karşı ayaklanmasını organize eden ünlü İngiliz casusu Thomas Lawrence, Arap kabilelerini ilk önce Hicaz demiryoluna, yani Osmanlı eserlerine saldırtmıştır. O günden bugüne saldırılar sürüyor. Aynı düşmanlık ve saldırılar Suriye'de de sahneleniyor. Süleyman Şah'ın türbesine karşı takınılan tavır, Sultan Abdülhamid'in Alman imparatoru Wilheim'in Suriye gezisinde kullanmak için İstanbul'dan gönderdiği özel vagonun bara dönüştürülmesi, Suriye'de yapılanlardan sadece bir kaçıdır.
Araplar, Osmanlı'ya düşmanlığın, daha doğrusu ihanetin cezasını çok ağır ödemiş ve halen de ödemelerine rağmen, bazıları aynı yolda ısrar ediyor. Arapları ve bütün Müslümanları, Osmanlı düşmanlığını terk etmeye çağıran Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, İKÖ 27. Dışişleri Baknları toplantısının açılışında şöyle diyordu: "İslam dünyası, öncesine döndü. Yine birbirleriyle çatışmaya başladı. Müslümanlar sürekli Müslümanlara karşı yabancı güçler yanında yer aldılar. En çarpıcı örnek I. Dünya Savaşı'nda Arapların Osmanlı'ya yaptığı ihanettir. İngiliz ve Fransızlarla işbirliği yapan Araplar, Osmanlı yönetiminden kurtulmak için her yola başvurdular. Zillete ve esarete koştuklarını iş işten geçtikten sonra anladılar. Aynı oyunlar bugün de devam ediyor, uyanık olalım, bu oyunlara düşmeyelim."
Bütün bunları Arap düşmanlığı olsun veya oluşsun diye nakletmiyoruz. Bu maksatla söylersek, biz de aynı oyunun bir parçası oluruz. Maksadımız durumu tesbit etmektir. Merhum Prof. Dr. Erol Güngör, bu konuda şöyle der: "Unutmayalım ki, Arap düşmanlığı propagandasının altında İslâm düşmanlığı vardır. İslam dünyasının yan yana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek batılılıra esir etmek gayreti vardır. Arap denince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevi kabileler gelir. Araplar da Türk deyince en çok ittihatçı Cemal Paşa'nın Suriye'de yaptıklarını hatırlarlar. Her ikisi de yanlıştır. İki tarafı düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulan bir oyundur. Milliyetçilik s. 279. Mahathir Muhammed'in dediği gibi, artık bu oyunun bozulma zamanı gelmiştir ve hatta geçmektedir. Oyun çift taraflı oynandığı için bozulmasını tek taraftan beklemek yanlış olur.
Diyeceğimiz o ki, bu konuda Dışişleri Bakanlığımıza çok büyük görevler düşüyor. Ecyad kalesini yıkılmasıyla üzüldüğümüzü beyan etmesi yeterli olmadığı gibi, Arap düşmalığını körüklemesi de doğru değildir. Herkes şunu iyi bilmelidir, Arap ve Osmanlı düşmanlığının altında yatan İslam düşmanlığıdır. Dışişleri Bakanlığımız işte bunu anlatmalıdır. Yani Osmanlı eserlerine düşmanlık, İslam'a düşmanlıktır. Cemil Meriç'in deyimiyle, "İslamiyet Süleymaniye'de kubbe, Itri'de nağme, Bâki'de şiirdir." Gerçeğin böyle bilinmesi gerekiyor. Aksi halde neye, niçin düşman olduğumuzu, kiminle neden savaştığımızı bilemeyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018