Kapitalizmin uygulandığı ülkelerde insan haklarının layıkıyla uygulanmasını, özgün ve özgür düşüncenin hakkıyla ortaya çıkmasını beklemek karanlıkta yön aramak gibidir. Karanlığı oluşturanlar yaktıkları fenerle nereye gideceğinizi de belirleyenlerdir.
Kapitalizmin oluşturduğu işsiz insanların, dilenen bireylerin, çalışan yoksulların, aldığı parayla mutlu olamayan işçilerin, devletin kamu açığını vergileri arttırarak tahsil ettiği bir ülkede, ne kadar insan haklarından ve özgün, özgür düşünceden bahsedebiliriz?
Evinin mutfağında yangın varsa, komşusunun yanan evinin farkında bile olmaz insan. Ülke batıyor, devlet parçalanıyor, İslami değerler çiğneniyor, yeraltı zenginliklerin talan ediliyor deseler dinlemek ve cevap vermek bile insana zaman kaybı gibi gelir. Kişinin bütün hayatı, söndüreceği yangını olur. İşte kapitalizmin istediği tam da budur. Ekonomik işgal böyle bir şeydir.
Evleri ateşe verenler, halkın neyi, nasıl ve ne kadar düşüneceğine, nasıl davranacağına karar verirler, millet de kendi kararı ve iradesiymiş gibi uygular. Sıra o ülkeleri yönetmeye, yöneticilerini belirlemeye, istedikleri kanunları çıkarıp zenginliklerini transfer etmeye ve finalde işgal edip parçalamaya gelmiştir. Kapitalizm böyle bir şeydir. Onun için kapitalizmden kurtulup "Milli Ekonomi Modeline" geçmeden Tam Bağımsız olmak mümkün değildir.
Bunların en büyük düşmanı, ezberleri bozarak milleti uyandıracak tez sahibi olan, özgün ve özgür düşünen insandır. Bu insanlar çok fazla da değillerdir. Her asırda bir tane bulunur. Dün Mustafa Kemal Atatürk'tü, bugün günümüzde ise "Hoca Atatürk" Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
İnsan hakları, ancak bireyin ekonomik bağımsızlığı üzerine inşa edilebilir ve insan hakları ancak o zaman hakkıyla yaşanabilir.
Bu da ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ın MEM'i ile sağlanabilir. Kapitalizmle sağlanamadığını 250 yıldan beri bütün dünya görmektedir.
Kapitalizmin birincil önceliği tarih boyunca hiçbir zaman birey olmamıştır. Kapitalizmin piyasa mekanizmalarına ve devlete yüklediği misyona baktığımızda, birey ve bireyin ekonomik bağımsızlığını göz ardı ettiğini görürüz.
Devletin bireyle, hane halklarıyla ilgili bir derdi, bir kaygısı, bir projesi, bir önceliği olmamıştır. Devletin görevi ekonomiye bireyin menfaati açısından müdahil olmak değil, sermaye sahiplerinin önündeki engelleri temizlemek ve sermayenin hizmet kulluğunda bulunmaktır. Dolayısıyla finansı kontrol edenler, devleti de kontrol edip istediği gibi yönetenlerdir.
Onun için Kapitalizmin uygulandığı ülkelerde demokrasiden özellikle de katılımcı demokrasiden bahsedilemez. Bitkisel hayata girmiş kişiden, yemek yemesini, koşmasını, iş üretmesini, tüketmesini istemek neyse demokrasiye katılımcı birey olmasını istemek de odur.
Özgün, özgür düşünebilmenin ve bireyin ekonomik bağımsızlığının bedeli, Milli Ekonomi Modelini uygulamaya koymaktır.
Kapitalizmin oluşturduğu işsiz insanların, dilenen bireylerin, çalışan yoksulların, aldığı parayla mutlu olamayan işçilerin, devletin kamu açığını vergileri arttırarak tahsil ettiği bir ülkede, ne kadar insan haklarından ve özgün, özgür düşünceden bahsedebiliriz?
Evinin mutfağında yangın varsa, komşusunun yanan evinin farkında bile olmaz insan. Ülke batıyor, devlet parçalanıyor, İslami değerler çiğneniyor, yeraltı zenginliklerin talan ediliyor deseler dinlemek ve cevap vermek bile insana zaman kaybı gibi gelir. Kişinin bütün hayatı, söndüreceği yangını olur. İşte kapitalizmin istediği tam da budur. Ekonomik işgal böyle bir şeydir.
Evleri ateşe verenler, halkın neyi, nasıl ve ne kadar düşüneceğine, nasıl davranacağına karar verirler, millet de kendi kararı ve iradesiymiş gibi uygular. Sıra o ülkeleri yönetmeye, yöneticilerini belirlemeye, istedikleri kanunları çıkarıp zenginliklerini transfer etmeye ve finalde işgal edip parçalamaya gelmiştir. Kapitalizm böyle bir şeydir. Onun için kapitalizmden kurtulup "Milli Ekonomi Modeline" geçmeden Tam Bağımsız olmak mümkün değildir.
Bunların en büyük düşmanı, ezberleri bozarak milleti uyandıracak tez sahibi olan, özgün ve özgür düşünen insandır. Bu insanlar çok fazla da değillerdir. Her asırda bir tane bulunur. Dün Mustafa Kemal Atatürk'tü, bugün günümüzde ise "Hoca Atatürk" Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
İnsan hakları, ancak bireyin ekonomik bağımsızlığı üzerine inşa edilebilir ve insan hakları ancak o zaman hakkıyla yaşanabilir.
Bu da ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ın MEM'i ile sağlanabilir. Kapitalizmle sağlanamadığını 250 yıldan beri bütün dünya görmektedir.
Kapitalizmin birincil önceliği tarih boyunca hiçbir zaman birey olmamıştır. Kapitalizmin piyasa mekanizmalarına ve devlete yüklediği misyona baktığımızda, birey ve bireyin ekonomik bağımsızlığını göz ardı ettiğini görürüz.
Devletin bireyle, hane halklarıyla ilgili bir derdi, bir kaygısı, bir projesi, bir önceliği olmamıştır. Devletin görevi ekonomiye bireyin menfaati açısından müdahil olmak değil, sermaye sahiplerinin önündeki engelleri temizlemek ve sermayenin hizmet kulluğunda bulunmaktır. Dolayısıyla finansı kontrol edenler, devleti de kontrol edip istediği gibi yönetenlerdir.
Onun için Kapitalizmin uygulandığı ülkelerde demokrasiden özellikle de katılımcı demokrasiden bahsedilemez. Bitkisel hayata girmiş kişiden, yemek yemesini, koşmasını, iş üretmesini, tüketmesini istemek neyse demokrasiye katılımcı birey olmasını istemek de odur.
Özgün, özgür düşünebilmenin ve bireyin ekonomik bağımsızlığının bedeli, Milli Ekonomi Modelini uygulamaya koymaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Kürt halkı azınlık değildir / 18.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı anlamak, devlete sahip çıkmaktır / 16.07.2025
- Beğenmiyorsanız gidersiniz / 13.07.2025
- Meramını anlatamayacaksan çizmeyeceksin / 05.07.2025
- Siyonizm’in tanrısı yalancıymış / 25.06.2025
- İç cephemizi güçlendirmeliyiz / 24.06.2025
- Bizi istemeyenleri biz de istemiyoruz / 23.06.2025
- FETÖ, bizden hep nefret etmiştir / 22.06.2025
- Trump, İran ile savaşa girmez / 21.06.2025
- İran'ı tanımak / 15.06.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı anlamak, devlete sahip çıkmaktır / 16.07.2025
- Beğenmiyorsanız gidersiniz / 13.07.2025
- Meramını anlatamayacaksan çizmeyeceksin / 05.07.2025
- Siyonizm’in tanrısı yalancıymış / 25.06.2025
- İç cephemizi güçlendirmeliyiz / 24.06.2025
- Bizi istemeyenleri biz de istemiyoruz / 23.06.2025
- FETÖ, bizden hep nefret etmiştir / 22.06.2025
- Trump, İran ile savaşa girmez / 21.06.2025
- İran'ı tanımak / 15.06.2025