Türkiye, Ortadoğu'nun en iflah olmaz noktasında bulunuyor. Öyle ki, asırlardır bu bölgede kan ve gözyaşı eksik olmuyor. Belli dönemlerde istikrar sağlanmış olsa da, bu istikrar fazla uzun sürmüyor. En uzun istikrar dönemi olarak, Osmanlı'nın taht-ı hakimiyetindeki dönemi gösterebiliriz. Bu dönem de Birinci Dünya Savaşı sırasındaki ihanetle sonuçlanmıştı. Bu bölge dünyanın en kritik bölgesi olmasına karşın, bölge devletlerinin izledikleri yanlış politikalar sonucu karmaşa ve kaos eksik olmuyor.
Bugün de farklı değil dünden. Hatırlayın 20 sene öncesini, yani 1984'ü. Türkiye'nin başına sarılan PKK illeti o zaman "piç" olarak doğmuştu. Kimin desteğiyle kurulduğu, kimin aktif olarak desteklediği, kimin maşası olduğu, kimin düğmeye bastığı bilinemiyordu. Aslında biliniyordu ama o kadar çok sahibi vardı ki, hangisini suçlayacağınızı, hangisine tavır alacağınızı kestiremiyordunuz. İşte bu yüzden "piç"ti PKK. ABD'sinden Avrupa'sına, Suriye'sinden İran'ına ve Rusya'sına kadar o kadar çok suç ortağı vardı ki bu kirli ilişkinin, o zamanlar siyasi - coğrafi literatürümüze "ateş çemberinin içindeyiz" şeklinde bir cümle eklenivermişti. Aynı zamanda "bizim bizden başka dostumuz olmadığı" gerçeği bir kez daha suratımıza çarpıvermişti.
Devran döndü tersine... Türkiye PKK belasını acı kayıplar vererek nihayetlendirmeyi başardı. PKK pasifize edildi, bir şekilde elebaşı Öcalan da yakalandı. (Ama bugün Öcalan'a yapılan muameleyi ve bir türlü asılamamasını gördükçe, keşke yakalanmasaydı demek geliyor insanın içinden. Bu durum daha kahredici.)
O günlerde İran da PKK'ya destek veriyordu. En azından kendi topraklarını kullandırtıyor ve kendi toprakları üzerinden Türkiye'ye saldırmasına göz yumuyordu. Ama dedim ya, devran şimdi tersine döndü. Bir zamanlar PKK'yı Türkiye'ye karşı kışkışlayan ABD, şimdilerde aynı PKK'yı İran'a doğru kışkışlıyor. Daha önceki gün Irak'ın kuzeyinden İran'a sızmak için giren PKK'lı teröristler 31 İran askerini öldürdü. İran'a ABD tazyikiyle yerleşmeye çalışan PKK/KADEK'in, İran İslam Demokrasi Partisi adı altında da siyasi örgütlenme çabasında olduğu belirtiliyor. Yani bir zamanlar Türkiye'ye karşı PKK olarak kodlanan terör örgütü, şimdi İran'a karşı İİDP (İran İslam Demokrasi Partisi) olarak kodlanıyor. Bumerang misali, bir zamanlar Türkiye'ye karşı saldırılar düzenleyen PKK'ya destek veren İran bugün aynı terör örgütünün saldırılarına maruz kalıyor. PKK bumerangı İran'a döndü. ABD PKK'yı, İran'ı zayıflatmak ve düzenleyeceği operasyon öncesinde ön yoklama yapmak amacıyla İran'a yönlendirdi. Irak ordusundan kalan birçok ağır silah ve mühimmat da PKK'ya verildi. ABD bölge stratejisini PKK, Barzani, Talabani gibi ucuz piyonlar vasıtasıyla yürütüyor. Kendi elini ateşe sokmuyor, bu tür maşalar kullanıyor. Bu sıralar bazı ABD'li üst düzey yetkililer, PKK'nın Irak'ta barındırılmayacağını, bu yönde Ankara'ya söz verdiklerini söylüyorlar. Hatta aynı yetkililer, hükümetin hazırlamakta olduğu "eve dönüş" yasasından duydukları memnuniyeti de dile getirerek, pişmanlık duyarak Türkiye'ye geçecek ve teslim olacak militanların sayısının 'fazla olmasını' umduklarını söylemekten çekinmiyorlar. ABD şu an Türkiye'nin PKK'ya bakışını, bir zamanlar İran'ın bakışıyla aynı hale getirmek istiyor. O zamanlar Türkiye'ye karşı olan PKK'ya İran hoşgörüyle yaklaşıyordu, bugün de İran'a karşı yönlendirilen PKK'ya yani İİDP'ye Türkiye'nin hoşgörüyle bakması isteniyor. Türkiye hiçbir zaman ABD'nin arzu ettiği bu aşağılık noktaya gelmez ama İran'ın bugün düştüğü durum ibretlik. Bu bumeranga kendileri de katkıda bulunmuştu, şimdi cezasını çekiyorlar.
Bugün de farklı değil dünden. Hatırlayın 20 sene öncesini, yani 1984'ü. Türkiye'nin başına sarılan PKK illeti o zaman "piç" olarak doğmuştu. Kimin desteğiyle kurulduğu, kimin aktif olarak desteklediği, kimin maşası olduğu, kimin düğmeye bastığı bilinemiyordu. Aslında biliniyordu ama o kadar çok sahibi vardı ki, hangisini suçlayacağınızı, hangisine tavır alacağınızı kestiremiyordunuz. İşte bu yüzden "piç"ti PKK. ABD'sinden Avrupa'sına, Suriye'sinden İran'ına ve Rusya'sına kadar o kadar çok suç ortağı vardı ki bu kirli ilişkinin, o zamanlar siyasi - coğrafi literatürümüze "ateş çemberinin içindeyiz" şeklinde bir cümle eklenivermişti. Aynı zamanda "bizim bizden başka dostumuz olmadığı" gerçeği bir kez daha suratımıza çarpıvermişti.
Devran döndü tersine... Türkiye PKK belasını acı kayıplar vererek nihayetlendirmeyi başardı. PKK pasifize edildi, bir şekilde elebaşı Öcalan da yakalandı. (Ama bugün Öcalan'a yapılan muameleyi ve bir türlü asılamamasını gördükçe, keşke yakalanmasaydı demek geliyor insanın içinden. Bu durum daha kahredici.)
O günlerde İran da PKK'ya destek veriyordu. En azından kendi topraklarını kullandırtıyor ve kendi toprakları üzerinden Türkiye'ye saldırmasına göz yumuyordu. Ama dedim ya, devran şimdi tersine döndü. Bir zamanlar PKK'yı Türkiye'ye karşı kışkışlayan ABD, şimdilerde aynı PKK'yı İran'a doğru kışkışlıyor. Daha önceki gün Irak'ın kuzeyinden İran'a sızmak için giren PKK'lı teröristler 31 İran askerini öldürdü. İran'a ABD tazyikiyle yerleşmeye çalışan PKK/KADEK'in, İran İslam Demokrasi Partisi adı altında da siyasi örgütlenme çabasında olduğu belirtiliyor. Yani bir zamanlar Türkiye'ye karşı PKK olarak kodlanan terör örgütü, şimdi İran'a karşı İİDP (İran İslam Demokrasi Partisi) olarak kodlanıyor. Bumerang misali, bir zamanlar Türkiye'ye karşı saldırılar düzenleyen PKK'ya destek veren İran bugün aynı terör örgütünün saldırılarına maruz kalıyor. PKK bumerangı İran'a döndü. ABD PKK'yı, İran'ı zayıflatmak ve düzenleyeceği operasyon öncesinde ön yoklama yapmak amacıyla İran'a yönlendirdi. Irak ordusundan kalan birçok ağır silah ve mühimmat da PKK'ya verildi. ABD bölge stratejisini PKK, Barzani, Talabani gibi ucuz piyonlar vasıtasıyla yürütüyor. Kendi elini ateşe sokmuyor, bu tür maşalar kullanıyor. Bu sıralar bazı ABD'li üst düzey yetkililer, PKK'nın Irak'ta barındırılmayacağını, bu yönde Ankara'ya söz verdiklerini söylüyorlar. Hatta aynı yetkililer, hükümetin hazırlamakta olduğu "eve dönüş" yasasından duydukları memnuniyeti de dile getirerek, pişmanlık duyarak Türkiye'ye geçecek ve teslim olacak militanların sayısının 'fazla olmasını' umduklarını söylemekten çekinmiyorlar. ABD şu an Türkiye'nin PKK'ya bakışını, bir zamanlar İran'ın bakışıyla aynı hale getirmek istiyor. O zamanlar Türkiye'ye karşı olan PKK'ya İran hoşgörüyle yaklaşıyordu, bugün de İran'a karşı yönlendirilen PKK'ya yani İİDP'ye Türkiye'nin hoşgörüyle bakması isteniyor. Türkiye hiçbir zaman ABD'nin arzu ettiği bu aşağılık noktaya gelmez ama İran'ın bugün düştüğü durum ibretlik. Bu bumeranga kendileri de katkıda bulunmuştu, şimdi cezasını çekiyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012