"Püf noktası" deyimini özellikle işin en önemli bir noktası anlamında sürekli kullanırız.
Peki, hikayesi nedir hiç merak ettiniz mi?
Testi, çanak ve çömlek eski zamanlarda popüler araç ve gereçlerdi. Bunları üreten bir dükkanda bir çırak vardı. Çırak artık zamanının geldiğini düşünüp kendi dükkanını açmaya karar vermişti. Ustası ise bu fikre tümüyle karşıydı. Ona, işin "püf noktası"nı bilmediğini söylüyordu. Çırak bu lafları dinlemeyip kendi dükkanını açmıştı. Fakat çırak yaptığı hiçbir testiyi tutturamaz. Hepsi bir zaman geçince çatlayıp kırılmaktadır.
Usta bir gün onun dükkanının önünden geçerken buna şahit olmuş ve eski çırağına "İşin püf noktasını gel de ustasından öğren" demiş. Çırak çaresiz bir şekilde ustasının dediğini kabul etmiş ve onun nasıl çalıştığını bu sefer daha dikkatli bir şekilde izlemiş.
Ve görmüş ki ustası çamuru ısıtıp şekil verirken oluşan hava kabarcıklarına üfleyerek onları yok etmekteymiş. Ustası, üflerken "püf" sesi çıktığı için buna "püf noktası" diyormuş.
Püf noktası sözü o gün bugündür her sahada kullanılmaktadır ve bir işin en önemli en ince iş gerektiren kısmını ifade eder.
İşin püf noktasını görebilmek ustalık ister, maharet ister, öngörü sahibi olmayı gerektirir.
İşin püf noktasını göremediğiniz zaman, yukarıda örnekte olduğu gibi boşa kürek sallarsınız; zahirde çok güzel iş yaptığınızı zannedersiniz ama sonuç hüsrandır.
Günümüzdeki meseleler hakkında bir değerlendirme yaparsak, püf noktasının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
Mesela, 50 yıldır kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği konusu?
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu konuda işin püf noktasını iki maddeyle özetlemiştir; birincisi "AB bir inanç birliğidir, bizi asla almaz" tespiti; ikincisi ise Euro para birliği kurulduğu zaman, "AB 15 yıl içinde dağılacaktır" öngörüsü?
Bunun gerekçelerini de Sayın Baş madde madde saymıştır.
AB konusunda bu bakış açısıyla gelişen hadiselere bakıp yorumladığınızda elbette ki yanılmazsınız, çünkü işin püf noktasını biliyorsunuz. Bunu bilmiyorsanız ya da duyduğunuz halde kabul etmiyorsanız, onlarca yıl geçer, attığınız her adım fiyasko olur, hem siz kaybedersiniz, hem de peşinizden sürükledikleriniz.
Örneğin ekonomide enflasyon konusu? Yıllarca Türkiye ekonomisine içeriden ve dışarıdan yön verenler, hatta ekonomik problemleri çözsün diye ABD'den ithal ettiğimiz Dervişler hep "Türkiye'de talep enflasyonu var" dediler.
Adamların teşhisi buydu ve buna yönelik tedbirler önermeye ve uygulamaya başladılar.
Kemerler sıkıldı, harcamalar azaltıldı, piyasadan para çekildi, talebi kısmak için ne yapılması gerekiyorsa yapıldı. Ama ekonomi daha iyiye gitmedi.
Talep daraldıkça üreticiler mamullerini satamadılar. Bu da daha fazla işsizliğe, borçlanmaya ve de fabrikaların, işletmelerin kepenk kapatmasına neden oldu.
İşin püf noktasını yine Prof. Dr. Baş söyledi: "Türkiye'de talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu var." Bu tespiti ondan başkası da yapmadı, yapamadı, işin püf noktasını göremedi.
Bugün dünyada 4 milyar insanın istifade ettiği Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Baş, esasen sadece Türkiye ekonomisinin değil, ekonominin püf noktasını biliyordu.
Para milli olmadan, emek ve üretim karşılığı devreye sokulmadan, bu para sosyal devlet projeleriyle adil bir şekilde vatandaşın cebine konulmadan, tüketim canlandırılmadan asla sağlıklı sürekli büyüme olmaz, işsizlik bitmez, gelir adaleti sağlanamaz.
İşin püf noktası buydu ve Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin temeli de budur.
Ve gelelim dış politikadaki son güncel konulara? Dün Türkiye ile Astana barış sürecine imza atan Rusya; El Bab'da Türk askerini şehit etti; YPG'yi terör örgütü olarak kabul etmiyor, dahası Türk askeri YPG'ye saldırmasın diye araya tampon bölge oluşturdu; Rus askerleri YPG armalarını kollarına taktılar; Rusya gerek Ortadoğu'da gerekse dünya genelinde ABD'nin çıkarları neyi gerektiriyorsa öyle adım atmaya başladı?
İşin püf noktasını bundan 1 ay önce yine Prof. Dr. Baş söyledi: ABD ile Rusya anlaştı ve Rusya ABD ile mücadele etmekten vazgeçti.
O günden sonra Rusya eski Rusya değil. Bunun örneklerini günlerdir tek tek sayıyoruz.
İşin püf noktasını kavrayamazsak, bu aşamadan sonra ABD'nin rayına giren Rusya ile istediğimiz kadar masaya oturalım hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bizler dün nasıl diğer ülkelere kendi çıkarlarımızdan ziyade ABD'nin taleplerini iletmeye gidiyorsak, postacılık vazifesi yapıyorsak, ABD'nin rotasına girmiş Rusya da bize aynısını yapacaktır.
Prof. Dr Baş, yine işin püf noktasını söylüyor: Bizler milli bir ekonomiyle, milli bir siyasetle "milli bir duruş" ortaya koymalıyız, millet olarak tek bilek tek yürek olmalıyız, üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmeliyiz, topraklarımız üzerinde hesabı olanlara ya da hesabı olanlarla anlaşma yapanlara karşı da temkinli olmalıyız.
Peki, hikayesi nedir hiç merak ettiniz mi?
Testi, çanak ve çömlek eski zamanlarda popüler araç ve gereçlerdi. Bunları üreten bir dükkanda bir çırak vardı. Çırak artık zamanının geldiğini düşünüp kendi dükkanını açmaya karar vermişti. Ustası ise bu fikre tümüyle karşıydı. Ona, işin "püf noktası"nı bilmediğini söylüyordu. Çırak bu lafları dinlemeyip kendi dükkanını açmıştı. Fakat çırak yaptığı hiçbir testiyi tutturamaz. Hepsi bir zaman geçince çatlayıp kırılmaktadır.
Usta bir gün onun dükkanının önünden geçerken buna şahit olmuş ve eski çırağına "İşin püf noktasını gel de ustasından öğren" demiş. Çırak çaresiz bir şekilde ustasının dediğini kabul etmiş ve onun nasıl çalıştığını bu sefer daha dikkatli bir şekilde izlemiş.
Ve görmüş ki ustası çamuru ısıtıp şekil verirken oluşan hava kabarcıklarına üfleyerek onları yok etmekteymiş. Ustası, üflerken "püf" sesi çıktığı için buna "püf noktası" diyormuş.
Püf noktası sözü o gün bugündür her sahada kullanılmaktadır ve bir işin en önemli en ince iş gerektiren kısmını ifade eder.
İşin püf noktasını görebilmek ustalık ister, maharet ister, öngörü sahibi olmayı gerektirir.
İşin püf noktasını göremediğiniz zaman, yukarıda örnekte olduğu gibi boşa kürek sallarsınız; zahirde çok güzel iş yaptığınızı zannedersiniz ama sonuç hüsrandır.
Günümüzdeki meseleler hakkında bir değerlendirme yaparsak, püf noktasının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
Mesela, 50 yıldır kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği konusu?
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu konuda işin püf noktasını iki maddeyle özetlemiştir; birincisi "AB bir inanç birliğidir, bizi asla almaz" tespiti; ikincisi ise Euro para birliği kurulduğu zaman, "AB 15 yıl içinde dağılacaktır" öngörüsü?
Bunun gerekçelerini de Sayın Baş madde madde saymıştır.
AB konusunda bu bakış açısıyla gelişen hadiselere bakıp yorumladığınızda elbette ki yanılmazsınız, çünkü işin püf noktasını biliyorsunuz. Bunu bilmiyorsanız ya da duyduğunuz halde kabul etmiyorsanız, onlarca yıl geçer, attığınız her adım fiyasko olur, hem siz kaybedersiniz, hem de peşinizden sürükledikleriniz.
Örneğin ekonomide enflasyon konusu? Yıllarca Türkiye ekonomisine içeriden ve dışarıdan yön verenler, hatta ekonomik problemleri çözsün diye ABD'den ithal ettiğimiz Dervişler hep "Türkiye'de talep enflasyonu var" dediler.
Adamların teşhisi buydu ve buna yönelik tedbirler önermeye ve uygulamaya başladılar.
Kemerler sıkıldı, harcamalar azaltıldı, piyasadan para çekildi, talebi kısmak için ne yapılması gerekiyorsa yapıldı. Ama ekonomi daha iyiye gitmedi.
Talep daraldıkça üreticiler mamullerini satamadılar. Bu da daha fazla işsizliğe, borçlanmaya ve de fabrikaların, işletmelerin kepenk kapatmasına neden oldu.
İşin püf noktasını yine Prof. Dr. Baş söyledi: "Türkiye'de talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu var." Bu tespiti ondan başkası da yapmadı, yapamadı, işin püf noktasını göremedi.
Bugün dünyada 4 milyar insanın istifade ettiği Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Baş, esasen sadece Türkiye ekonomisinin değil, ekonominin püf noktasını biliyordu.
Para milli olmadan, emek ve üretim karşılığı devreye sokulmadan, bu para sosyal devlet projeleriyle adil bir şekilde vatandaşın cebine konulmadan, tüketim canlandırılmadan asla sağlıklı sürekli büyüme olmaz, işsizlik bitmez, gelir adaleti sağlanamaz.
İşin püf noktası buydu ve Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin temeli de budur.
Ve gelelim dış politikadaki son güncel konulara? Dün Türkiye ile Astana barış sürecine imza atan Rusya; El Bab'da Türk askerini şehit etti; YPG'yi terör örgütü olarak kabul etmiyor, dahası Türk askeri YPG'ye saldırmasın diye araya tampon bölge oluşturdu; Rus askerleri YPG armalarını kollarına taktılar; Rusya gerek Ortadoğu'da gerekse dünya genelinde ABD'nin çıkarları neyi gerektiriyorsa öyle adım atmaya başladı?
İşin püf noktasını bundan 1 ay önce yine Prof. Dr. Baş söyledi: ABD ile Rusya anlaştı ve Rusya ABD ile mücadele etmekten vazgeçti.
O günden sonra Rusya eski Rusya değil. Bunun örneklerini günlerdir tek tek sayıyoruz.
İşin püf noktasını kavrayamazsak, bu aşamadan sonra ABD'nin rayına giren Rusya ile istediğimiz kadar masaya oturalım hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bizler dün nasıl diğer ülkelere kendi çıkarlarımızdan ziyade ABD'nin taleplerini iletmeye gidiyorsak, postacılık vazifesi yapıyorsak, ABD'nin rotasına girmiş Rusya da bize aynısını yapacaktır.
Prof. Dr Baş, yine işin püf noktasını söylüyor: Bizler milli bir ekonomiyle, milli bir siyasetle "milli bir duruş" ortaya koymalıyız, millet olarak tek bilek tek yürek olmalıyız, üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmeliyiz, topraklarımız üzerinde hesabı olanlara ya da hesabı olanlarla anlaşma yapanlara karşı da temkinli olmalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025