"Reklamın kötüsü olmaz" derler. Bu sözden ilham alarak biz de, "rekorun kötüsü olmaz, her rekor bir başarıdır" desek ne olur? Ne olursa olsun, ekonomideki rekorlarımızı sıralayalım. Örneğin, enflasyonda rekorumuz var. Dünyada, Türkiye kadar uzun yıllar enflasyonla yaşamış başka bir ülke yok. Rekor Türkiye'de. 30 milyar dolarla IMF'ye en borçlu ülke Türkiye. Bu da başka bir rekorumuzdur. Nihayet en son rekorumuz açıklandı. Türkiye, 2001 yılında yüzde 9.4 küçülmeyle yeni bir rekor daha kırdı.
Türkiye'nin ekonomide kırdığı rekorlar, elbette sadece bunlarla sınırlı değil. Bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadı. Yapılsa diğer rekorlarımız da gün yüzüne çıkar. Bir ülke düşünün ki, yüzde 5 büyümeyi hedefliyor, fakat yıl sonunda yüzde 9.4 küçülüyor. Bu da, herhalde bize mahsus bir hal olsa gerek. Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın bittiği 1945 yılından bu yana en yüksek küçülme oranını 2001 yılında yaşadı. Halbuki dünya ekonomisi 2001 yılında ortalam yüzde 2 büyüdü. Demek ki, dünya ekonomisi büyürken, Türkiye ekonomisi küçüldü. Başka bir deyişle, eller Mersin'e giderken, Türkiye tersine gitti. Türkiye, o kadar tersine gitti ki, küçülmede, sosyal patlama yaşamış Arjantin'i bile geride bıraktı.
Türkiye, üst üste iki kriz yaşadı. 2001 yılının ilk üç ayında 3.1 küçüldü. Bu yüzden Kemal Derviş, iş başı yaptı. Sonuç, yüzde 9.4 küçülme. Bunun sorumlusu kim? Devlet Bakanı Kemal Derviş mi, IMF mi? Gerçi böyle bir soru, biraz da anlamsız kaçıyor. Çünkü IMF ile Kemal Derviş ve yandaşları birbirinden ayrı değil ki. Ayrı olmadığı için, Kemal Derviş'in başı sıkışınca IMF imdadına koşuyor. Kemal Derviş de, "IMF istemiyor veya IMF böyle istiyor" diyer önüne çıkan engelleri aşıyor.
IMF en sadık dostlarını bile teker teker kaybederken, Kemal Derviş yine IMF'nin faziletlerini (!) Türk milletine anlatmaya çalışıyor. Derviş diyor ki: "Şunu söylemeliyim ki, IMF bize çok yapıcı destek veriyor. Kesinlikle bir baskı, dayatma havasında değil. Birçok konuda onları ikna edip dediğimizi yapıyoruz. Zaten IMF'de bizimle aynı gemide. Gemiden inme şansları yok." "Aynı gemideyiz" sözünü, boşuna söylenmiş bir söz sanmayın. Gerçekten Türk milleti değil ama, bazıları IMF ile aynı gemidedir. Onun için bu kişiler şöyle diyorlar: "Eğer Türkiye kendini kurtarırsa, IMF'de kendini kurtarmış olacaktır." Kemal Derviş, işte bu serap peşinde koşuyor, Türk milletini de koşturmaya uğraşıyor. IMF taraftaralır, kurtuluş neye diyorlar, onu da irdelemek gerekir. Bize öyle geliyor ki, onlar, Türk ekonomisini, Türkler'den kurtarmaya kurtuluş diyorlar. Zaten IMF'nin asıl görevi de budur.
IMF'nin 56 yıllık tarihinde, ülkeleri batırmak yoksullaştırmaktan başka bir şey görmek mümkün değil, "IMF'yi Kapatmak İçin 10 Neden" adıl kitabın yazarı Kevin Dahaher, IMF borçlarını bir kancaya benzetir ve kancaya takılanın bir daha ayrılamayacağını söyler.
Ekonomiyi kurtarmak için görevlendirilen Kemal Derviş, sonunda bir iddialı söz etti. "Kriz bitti" diyerek, bir tartışma başlattı. Tartışmalar bitmeyince Kemal Derviş, bu sözüne bir açıklama getirmek zorunda kaldı. Açıklama şöyle: "Akut kriz sona erdi derken, borçların çevrilmesini kastetmiştim." Kemal Derviş'e göre, tek gösterge, IMF'ye olan borçların çevrilmesi. Ödenmesi değil, çevrilmesi. Bir yerden bul, borcunu çevir.
Peki, borçaları ödemek için herhangi bir plân, herhangi bir proje var mı? Yok. Bunları kim hazırılyor? IMF. IMF, borçlu ülkelerin iflası için ayrıntılı usuller hazırlıyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) buna karşı çıkıyor. Diyor ki: "IMF alacaklı konumdadır. Tek taraflı olarak böyle bir şey hazırlayamaz. Bu konuda uluslararası mahkeme olarak böyle bir şey hazırlayamaz. Bu konuda ulusulararası mahkeme kurulmalıdır." Türkiye, hâlâ borcun çevrilmesini başırı sayıyor.
Bu kafaların varacağı sonucu Dick Morris açıkladı. Açık ve net olarak dedi ki: "Türkiye IMF'nin malıdır. Çünkü IMF parasını verip Türkiye'yi satın aldı." İş bu kadar ciddi olduğu halde, hiç bir ciddi tavır ortaya koymadan, Dick Morris'e veryansın edenleri, ekonomideki kırdıkları rekorlara bakarak konuşmaya, daha doğrusu utanmaya davet ediyoruz. Lütfen biraz haya, biraz insaf.
Türkiye'nin ekonomide kırdığı rekorlar, elbette sadece bunlarla sınırlı değil. Bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadı. Yapılsa diğer rekorlarımız da gün yüzüne çıkar. Bir ülke düşünün ki, yüzde 5 büyümeyi hedefliyor, fakat yıl sonunda yüzde 9.4 küçülüyor. Bu da, herhalde bize mahsus bir hal olsa gerek. Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın bittiği 1945 yılından bu yana en yüksek küçülme oranını 2001 yılında yaşadı. Halbuki dünya ekonomisi 2001 yılında ortalam yüzde 2 büyüdü. Demek ki, dünya ekonomisi büyürken, Türkiye ekonomisi küçüldü. Başka bir deyişle, eller Mersin'e giderken, Türkiye tersine gitti. Türkiye, o kadar tersine gitti ki, küçülmede, sosyal patlama yaşamış Arjantin'i bile geride bıraktı.
Türkiye, üst üste iki kriz yaşadı. 2001 yılının ilk üç ayında 3.1 küçüldü. Bu yüzden Kemal Derviş, iş başı yaptı. Sonuç, yüzde 9.4 küçülme. Bunun sorumlusu kim? Devlet Bakanı Kemal Derviş mi, IMF mi? Gerçi böyle bir soru, biraz da anlamsız kaçıyor. Çünkü IMF ile Kemal Derviş ve yandaşları birbirinden ayrı değil ki. Ayrı olmadığı için, Kemal Derviş'in başı sıkışınca IMF imdadına koşuyor. Kemal Derviş de, "IMF istemiyor veya IMF böyle istiyor" diyer önüne çıkan engelleri aşıyor.
IMF en sadık dostlarını bile teker teker kaybederken, Kemal Derviş yine IMF'nin faziletlerini (!) Türk milletine anlatmaya çalışıyor. Derviş diyor ki: "Şunu söylemeliyim ki, IMF bize çok yapıcı destek veriyor. Kesinlikle bir baskı, dayatma havasında değil. Birçok konuda onları ikna edip dediğimizi yapıyoruz. Zaten IMF'de bizimle aynı gemide. Gemiden inme şansları yok." "Aynı gemideyiz" sözünü, boşuna söylenmiş bir söz sanmayın. Gerçekten Türk milleti değil ama, bazıları IMF ile aynı gemidedir. Onun için bu kişiler şöyle diyorlar: "Eğer Türkiye kendini kurtarırsa, IMF'de kendini kurtarmış olacaktır." Kemal Derviş, işte bu serap peşinde koşuyor, Türk milletini de koşturmaya uğraşıyor. IMF taraftaralır, kurtuluş neye diyorlar, onu da irdelemek gerekir. Bize öyle geliyor ki, onlar, Türk ekonomisini, Türkler'den kurtarmaya kurtuluş diyorlar. Zaten IMF'nin asıl görevi de budur.
IMF'nin 56 yıllık tarihinde, ülkeleri batırmak yoksullaştırmaktan başka bir şey görmek mümkün değil, "IMF'yi Kapatmak İçin 10 Neden" adıl kitabın yazarı Kevin Dahaher, IMF borçlarını bir kancaya benzetir ve kancaya takılanın bir daha ayrılamayacağını söyler.
Ekonomiyi kurtarmak için görevlendirilen Kemal Derviş, sonunda bir iddialı söz etti. "Kriz bitti" diyerek, bir tartışma başlattı. Tartışmalar bitmeyince Kemal Derviş, bu sözüne bir açıklama getirmek zorunda kaldı. Açıklama şöyle: "Akut kriz sona erdi derken, borçların çevrilmesini kastetmiştim." Kemal Derviş'e göre, tek gösterge, IMF'ye olan borçların çevrilmesi. Ödenmesi değil, çevrilmesi. Bir yerden bul, borcunu çevir.
Peki, borçaları ödemek için herhangi bir plân, herhangi bir proje var mı? Yok. Bunları kim hazırılyor? IMF. IMF, borçlu ülkelerin iflası için ayrıntılı usuller hazırlıyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) buna karşı çıkıyor. Diyor ki: "IMF alacaklı konumdadır. Tek taraflı olarak böyle bir şey hazırlayamaz. Bu konuda uluslararası mahkeme olarak böyle bir şey hazırlayamaz. Bu konuda ulusulararası mahkeme kurulmalıdır." Türkiye, hâlâ borcun çevrilmesini başırı sayıyor.
Bu kafaların varacağı sonucu Dick Morris açıkladı. Açık ve net olarak dedi ki: "Türkiye IMF'nin malıdır. Çünkü IMF parasını verip Türkiye'yi satın aldı." İş bu kadar ciddi olduğu halde, hiç bir ciddi tavır ortaya koymadan, Dick Morris'e veryansın edenleri, ekonomideki kırdıkları rekorlara bakarak konuşmaya, daha doğrusu utanmaya davet ediyoruz. Lütfen biraz haya, biraz insaf.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018