Hayatı atölyelerden öğrendi, atölyelerde sürdürüyor. Sevgiler ve övgüler onu şımartıp baştan çıkarmadı.
Hayatın içinden geliyor.
Mahalli üniversiteyi kurdu.
Pratiğe en uygun teoriyi enjekte ediyor.
Kırcaali 1951 doğumlu. Beş yaşında resme başladı. Baba şair, teyze ressam, sanatçı bir aileden geliyor. Bulgaristan'da Ivan Stanivof atölyesinde eğitim gördü. Ekmekten, sudan sonra resim düşünüyor. Binlerce eskizin içerisinden gökkuşağının renklerini, şelalelerin ritimlerini ve bülbüllerin dilini kullanarak kompozisyonlarını bir bayram şekeri gibi sunuyor.
Camcıoğlu, hayatın bütün nefeslerini elinde tutuyor. Kültürlü, özgür ve kendinden verici. Bulgaristan'dan göç edip geldiğinden bu yana Beşyüzevler'i mekân tuttu.
Resimleri bizden biri.
Hayalleri çocukların hayalleri.
Hırkasını Yunus'tan almış.
Bu ressam bir şafak çocuğu.
Kâh Filibe kâh İstanbul desenlerini ve yağlı boyalarını aktarıyor öğrencilerine. O bir üniversite, platonik bir aşkla bağlanmış insanlığa. Onlarca ressam yetiştirmiş, yüzlercesini yetiştiriyor. Bu yüzdendir ki, Beşyüzevler'de resim atölyeleri birbiri ardına açılıyor ve bir sanat semtine dönüşüyor. Sessiz ve derinden.
Halkın nabzını,
Renklerin dilini,
Gençlerin elini tutuyor, farkında mısınız? Üniversiteler, sanat eleştirmenleri, sanat yazarları Rönesans ve Reformun usta beyni ardı ardına sürüyor neferlerini arenanıza. Onun eserleri yerel olduğu kadar evrensellik boyutunu da yakalıyor ve vizesiz pasaportunu çoktan cebine indiriyor. Ozansal bir tavırla boyuyor resimlerini. Onlara hayal ve düşlerini de katıp, gökkuşağının renkleri ile onu ritmik coşkulu ve derinlikli bir yapıya büründürüyor.
Gelincik tarlaları,
Dingin ve hırçın denizler,
Kent peyzajları,
Figüratif hipnozla kucaklaşıyor ve tablolarında öyküsünü anlattığı mekânların mutluluklarını yüzlerinden okuyabiliyorsunuz. Çünkü o bakmayı değil görmeyi biliyor.
Eski ustaları, klasikleri ve bienalleri çok izlemiş olan Camcıoğlu adeta eskiz makinesi gibi bir günde 100 kadar eskiz çizebiliyor. Bazı akademisyenler paylaşımda cimri davranırken, o kapılarını, gönlünü ve bilgisini Gaziosmanpaşa Beşyüzevler'deki atölyesinde halkla paylaşıma açmış.
O bir halk üniversitesi Beşyüzevler'de. Bir kültür, sanat, sosyoloji ve düşünce platformu gibi. O sanki yüreğimize düşen bir cemre.
Yeşeren,
Morlanan,
Mavilenen,
Allanan ve duygu yüklü kervanlarının geçit yaptığı fırçasının ucundan, Filibe'nin eski Osmanlı sokaklarını resmederken, şimdi İstanbul sokaklarının resimlerini yapıyor ve TV'lerdeki hayatı dikizlemek ve röntgenlemek üzerine kuran programlara alternatif oluyor Beşyüzevler'in orta yerinden.
Cevat SARIKARTAL
Hayatın içinden geliyor.
Mahalli üniversiteyi kurdu.
Pratiğe en uygun teoriyi enjekte ediyor.
Kırcaali 1951 doğumlu. Beş yaşında resme başladı. Baba şair, teyze ressam, sanatçı bir aileden geliyor. Bulgaristan'da Ivan Stanivof atölyesinde eğitim gördü. Ekmekten, sudan sonra resim düşünüyor. Binlerce eskizin içerisinden gökkuşağının renklerini, şelalelerin ritimlerini ve bülbüllerin dilini kullanarak kompozisyonlarını bir bayram şekeri gibi sunuyor.
Camcıoğlu, hayatın bütün nefeslerini elinde tutuyor. Kültürlü, özgür ve kendinden verici. Bulgaristan'dan göç edip geldiğinden bu yana Beşyüzevler'i mekân tuttu.
Resimleri bizden biri.
Hayalleri çocukların hayalleri.
Hırkasını Yunus'tan almış.
Bu ressam bir şafak çocuğu.
Kâh Filibe kâh İstanbul desenlerini ve yağlı boyalarını aktarıyor öğrencilerine. O bir üniversite, platonik bir aşkla bağlanmış insanlığa. Onlarca ressam yetiştirmiş, yüzlercesini yetiştiriyor. Bu yüzdendir ki, Beşyüzevler'de resim atölyeleri birbiri ardına açılıyor ve bir sanat semtine dönüşüyor. Sessiz ve derinden.
Halkın nabzını,
Renklerin dilini,
Gençlerin elini tutuyor, farkında mısınız? Üniversiteler, sanat eleştirmenleri, sanat yazarları Rönesans ve Reformun usta beyni ardı ardına sürüyor neferlerini arenanıza. Onun eserleri yerel olduğu kadar evrensellik boyutunu da yakalıyor ve vizesiz pasaportunu çoktan cebine indiriyor. Ozansal bir tavırla boyuyor resimlerini. Onlara hayal ve düşlerini de katıp, gökkuşağının renkleri ile onu ritmik coşkulu ve derinlikli bir yapıya büründürüyor.
Gelincik tarlaları,
Dingin ve hırçın denizler,
Kent peyzajları,
Figüratif hipnozla kucaklaşıyor ve tablolarında öyküsünü anlattığı mekânların mutluluklarını yüzlerinden okuyabiliyorsunuz. Çünkü o bakmayı değil görmeyi biliyor.
Eski ustaları, klasikleri ve bienalleri çok izlemiş olan Camcıoğlu adeta eskiz makinesi gibi bir günde 100 kadar eskiz çizebiliyor. Bazı akademisyenler paylaşımda cimri davranırken, o kapılarını, gönlünü ve bilgisini Gaziosmanpaşa Beşyüzevler'deki atölyesinde halkla paylaşıma açmış.
O bir halk üniversitesi Beşyüzevler'de. Bir kültür, sanat, sosyoloji ve düşünce platformu gibi. O sanki yüreğimize düşen bir cemre.
Yeşeren,
Morlanan,
Mavilenen,
Allanan ve duygu yüklü kervanlarının geçit yaptığı fırçasının ucundan, Filibe'nin eski Osmanlı sokaklarını resmederken, şimdi İstanbul sokaklarının resimlerini yapıyor ve TV'lerdeki hayatı dikizlemek ve röntgenlemek üzerine kuran programlara alternatif oluyor Beşyüzevler'in orta yerinden.
Cevat SARIKARTAL
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012