Sadece baklavayı mı kaptırdık!

İtiraf etmeliyim ki, dünkü sürmanşetimizde eksik bıraktığımız bazı önemli hususlar vardı. Neydi dünkü sürmanşetimiz, önce onu hatırlayalım: "Baklavayı da kaptırdık! Rumlar Türk lokumunun ardından baklavamıza da göz koydu. Avrupa Birliği baklavayı Rum tatlısı olarak kabul etti."Rumların, geleneksel Türk yemeklerini, tatlılarını ve içeceklerini kendilerine maletmeleri yeni bir gelişme değil. Baklava, lokum, kahve konusunda onyıllardır devam eden bir hükmetme mücadelesi var. Aslında yaşanan son gelişmeler, yani Avrupa Birliği'nin baklavayı "Rum tatlısı" olarak kabul etmesinin, baklavanın Türk tatlısı olduğu gerçeğine gölge düşürecek nitelikte bir bağlayıcılığı bulunmuyor ve pek de ciddiye alınacak bir durum yok ortada. Asıl mesele baklava, lokum ve kahvenin altında gizlenen asıl kaptırdıklarımızın ısrarla görülmemesinde. İşte burada dünkü sürmanşetimizde eksik bıraktığımız önemli hususlara dikkat çekmek gerekiyor.Rumlar ve Yunanistan Avrupa'yı kullanarak sadece baklavamızı, lokumumuzu ve kahvemizi mi aldı? Kıbrıs ve Ege'yi kaybedişimiz ne olacak? Bu da yetmezmiş gibi, ard arda Yunan Kilisesi'ne sattığımız Türk bankalarına ne demeli!CHP lideri Deniz Baykal'ın da cumhurbaşkanlığı adaylığına sıcak baktığı Bakan Abdüllatif Şener Türk bankalarının Yunan sermayesine satılışına şöyle bir yorum getiriyor: Siz de gidin Yunan bankası alın!O kadar kolay değil sayın bakan! Yunan hükümeti, Yunan kamuoyu ve Yunan bankaları, bir Türk yatırımcının gelip Yunanistan'da banka sahibi olmasını istiyor mu bakalım! Yunanistan'da böyle bir satın alma girişimine kalkıştığınızda bütün kapıların nasıl yüzünüze çarpılacağını tahmin etmek güç değil. ***Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Yunanistan'ın, gayet anlamlı bir şekilde Selanik şehrinde sözde "Rum Pontus soykırımı" anısına anıt dikmesinin, Türkiye ile Yunanistan arasında dostane ilerleyen ilişkilere gölge düşüreceğinden bahsetmiş. Hangi dostane ilişkiden bahsediyorsunuz sayın Gül?Bizim Başbakan sık sık Yunanistan'a gidiyor ancak Yunan Başbakanı Karamanlis'i bir türlü Türkiye'ye getiremiyor. Karamanlis'in Türkiye'ye ısrarlı bir biçimde gelmeyişinin altında yatan gerçekler, Abdullah Gül'ün fantezisi hükmündeki "dostane ilişkilerin" pek de dostane olmadığını ve hatta alttan alta Yunanistan ile Türkiye arasındaki iplerin kopma noktasına geldiğini gösterir nitelikte. Bizim medya ekranlarında oynattığı dizilerle ve açık oturum programlarıyla yapay bir "yabancı damat dostluğu" estirse de, Yunan medyası ciddiyetini korumayı devam ettiriyor. Bu bağlamda Yunan medyasının birkaç gündür üzerinde durduğu Türk- Yunan gerginliğine dikkat etmek durumundayız. Türk Deniz Kuvvetleri'nin Karaburun Yarımadası ile Midilli, İşkiri ve Sakız adaları arasında kalan uluslararası sularda 10 Mayıs'ta yaptığı "Deniz Aslanı-2006" arama-kurtarma tatbikatı sırasında Türk ve Yunan uçakları arasında yaşanan it dalaşı bizim medyada satır aralarına hapsedilirken, Yunan medyasında geniş yankı buldu ve Ege'de kılıçların çekildiği yönünde yorumlandı. Biz hala Abdullah Gül ile Yunanlı meslektaşı Bakoyannis'in kırmızı telefon hattıyla ilgili dostluk şarkıları mırıldanırken, Yunan cephesinde Türkiye ile ilgili kriz senaryoları çoktan hazırlandı bile. Yunanistan AB Komisyonu'nun Ekim veya Kasım'da açıklayacağı Türkiye İlerleme Raporu'ndaki olumsuz değerlendirmeler sonrası Türkiye ile ciddi bir kriz yaşanacağını öngörüp, buna göre eylem planı hazırlıyor. Biz ise kalkıp, "dostane ilişkilerden", baklavadan, lokumdan bahsediyoruz.