IMF’ye borcun kapatılması hadisesi öyle servis edildi ki zannedersiniz Türkiye bütün borçlarından kurtuldu. Siyasiler şişirdi, şakşakçı basın şişirdi, taşeron yorumcular şişirdi.
Halbuki Türkiye, AKP hükümetinin yanlış ekonomi politikaları neticesinde, borçlanmaya devam etti. IMF’ye borç ihmal edilebilir düzeyde kaldı ama onun dışındaki birçok yabancı kuruluşa borçlar katlanarak arttı.
Tabiri caizse, sadece IMF’ye borçlanmadık ama onun dışında uçan kuştan borç aldık.
IMF’ye 2002 yılında borç 42 milyar dolardı.
Başlangıçta toplam borç içerisinde bir yekûn teşkil ediyordu ama AKP hükümetinin sürdürülebilir borçlanma mantığı sebebiyle borçlar artınca IMF’ye borç sembolik düzeyde kaldı. Bu dönem zarfında IMF ile 19 stand-by anlaşması imzalandı.
IMF aklına uyan Türkiye senyoraj hakkını kullanmama, madenlerini yabancılara devretme, kamu kuruluşlarını haraç mezat 3 yıllık karına satma, ithalata ağırlık verme, kendi kaynaklarını devre dışı bırakma, tarıma tahditler koyma, kemer sıkma politikalarıyla milleti canından bezdirme, ağır ve adaletsiz vergilerle vatandaşa yük üstüne yük bindirme gibi birçok yanlış icraata imza attı.
Bütün bu yanlışlıklar Türkiye’yi daha fazla borca muhtaç hale getirdi. IMF, misyonu gereği, suçlamalara da hedef olmamak için, borç vere değil, borç bulan konumunda oldu.
Ha IMF’den borç almışsın, ha IMF tavsiyesiyle IMF’nin bağlı olduğu yere bağlı, aynı amaca hizmet eden farklı yabancı kuruluşlardan borç almışsın, sizce ne fark var?
Sonuçta yine karşımıza Türkiye’nin ekonomik, siyasi, hukuki, kültürel sömürülmesi çıkmıyor mu? Aktörler farklı ama sonuç hep aynı…
Şimdi gelelim borç rakamlarına… IMF’ye borcun kapatılması siyasi iradenin ve şakşakçılarının iddia ettiği gibi büyük bir hadise mi yoksa gerçeklerin üzerini örtmek için oynanan bir tiyatrodan ibaret mi görelim.
Hazine Müsteşarlığı’nın 2012 itibarıyla açıkladığı resmi rakamlara göre, kamu iç borcu, 408,3 milyar lira, kamu dış borcu 154,6 milyar lira, Merkez Bankası dış borcu 13,8 milyar lira, özel sektör dış borcu 407 milyar lira…
Topladığımızda ülkemizin resmi borcu 985 milyar lira çıkıyor, yani 1 trilyon liraya yakın…
AKP 2002 yılında ülke yönetimini devraldığında 200 milyar lira düzeyinde olan borç bugün 1 trilyon liraya yükselmiş durumda… Tam 5 kat artış olmuş.
Bu gerçek ve resmi tabloya bakıldığında, IMF’ye borç kapanmış kimin umurunda?
Can alıcı soru şu: siyasilerimizi şimdilik havalı havalı konuşmaya iten ve milletimizin de gerçekleri görmesini engelleyen bu “sürdürülebilir borçlanma” saçmalığı daha ne kadar devam eder? El cevap: Siyasi iradenin son kullanma tarihi dolar da deliğe süpürülme vakti gelirse o zaman sürdürülebilir olan borçlar sürdürülemez noktaya gelir. Bugüne kadar BOP eşbaşkanlığını körü körüne uygulayan, Irak’ın, Afganistan’ın, Libya’nın işgaline kapı aralayan, Mısır ve Tunus liderlerinin devrilmesine yardım eden ve bütün bu taşeronluklarda başarılı(!) olan siyasi irade, Suriye konusunda artık adım atamamaktadır.
Rusya bu konuda ABD ve İsrail’i dize getirdiği için artık süreç tıkanmıştır.
Gerek Suriye gerekse Filistin konularında taşeronluğu İslam ülkelerine yayılan siyasi irade büyük bir imaj kaybına uğramıştır artık “one minute” şovları da işe yaramamaktadır.
Artık Gazzeli, Suriyeli Müslümanlar ve de diğer İslam ülkelerinin halkları ABD Osmanlıcılığına soyunmuş olan siyasilerimize tepki göstermektedir.
Yaşanan süreç İslam ülkeleri nezdinde Esad’ı ve Rusya’yı güçlü çıkarmıştır.
Gelişen bu şartlar siyasilerimizin miadının dolduğunu göstermektedir ve siyasilerimiz Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Şerif Hüseyin” uyarılarını dikkate almak zorundadır.
“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” misali BOP’un namlusu Türkiye’ye dönmüştür ve “bahar” rüzgarları ise siyasilerimiz için esmeye hazırlanmaktadır.
İşte bu nokta borçların artık sürdürülemeyeceği noktadır.
Halbuki Türkiye, AKP hükümetinin yanlış ekonomi politikaları neticesinde, borçlanmaya devam etti. IMF’ye borç ihmal edilebilir düzeyde kaldı ama onun dışındaki birçok yabancı kuruluşa borçlar katlanarak arttı.
Tabiri caizse, sadece IMF’ye borçlanmadık ama onun dışında uçan kuştan borç aldık.
IMF’ye 2002 yılında borç 42 milyar dolardı.
Başlangıçta toplam borç içerisinde bir yekûn teşkil ediyordu ama AKP hükümetinin sürdürülebilir borçlanma mantığı sebebiyle borçlar artınca IMF’ye borç sembolik düzeyde kaldı. Bu dönem zarfında IMF ile 19 stand-by anlaşması imzalandı.
IMF aklına uyan Türkiye senyoraj hakkını kullanmama, madenlerini yabancılara devretme, kamu kuruluşlarını haraç mezat 3 yıllık karına satma, ithalata ağırlık verme, kendi kaynaklarını devre dışı bırakma, tarıma tahditler koyma, kemer sıkma politikalarıyla milleti canından bezdirme, ağır ve adaletsiz vergilerle vatandaşa yük üstüne yük bindirme gibi birçok yanlış icraata imza attı.
Bütün bu yanlışlıklar Türkiye’yi daha fazla borca muhtaç hale getirdi. IMF, misyonu gereği, suçlamalara da hedef olmamak için, borç vere değil, borç bulan konumunda oldu.
Ha IMF’den borç almışsın, ha IMF tavsiyesiyle IMF’nin bağlı olduğu yere bağlı, aynı amaca hizmet eden farklı yabancı kuruluşlardan borç almışsın, sizce ne fark var?
Sonuçta yine karşımıza Türkiye’nin ekonomik, siyasi, hukuki, kültürel sömürülmesi çıkmıyor mu? Aktörler farklı ama sonuç hep aynı…
Şimdi gelelim borç rakamlarına… IMF’ye borcun kapatılması siyasi iradenin ve şakşakçılarının iddia ettiği gibi büyük bir hadise mi yoksa gerçeklerin üzerini örtmek için oynanan bir tiyatrodan ibaret mi görelim.
Hazine Müsteşarlığı’nın 2012 itibarıyla açıkladığı resmi rakamlara göre, kamu iç borcu, 408,3 milyar lira, kamu dış borcu 154,6 milyar lira, Merkez Bankası dış borcu 13,8 milyar lira, özel sektör dış borcu 407 milyar lira…
Topladığımızda ülkemizin resmi borcu 985 milyar lira çıkıyor, yani 1 trilyon liraya yakın…
AKP 2002 yılında ülke yönetimini devraldığında 200 milyar lira düzeyinde olan borç bugün 1 trilyon liraya yükselmiş durumda… Tam 5 kat artış olmuş.
Bu gerçek ve resmi tabloya bakıldığında, IMF’ye borç kapanmış kimin umurunda?
Can alıcı soru şu: siyasilerimizi şimdilik havalı havalı konuşmaya iten ve milletimizin de gerçekleri görmesini engelleyen bu “sürdürülebilir borçlanma” saçmalığı daha ne kadar devam eder? El cevap: Siyasi iradenin son kullanma tarihi dolar da deliğe süpürülme vakti gelirse o zaman sürdürülebilir olan borçlar sürdürülemez noktaya gelir. Bugüne kadar BOP eşbaşkanlığını körü körüne uygulayan, Irak’ın, Afganistan’ın, Libya’nın işgaline kapı aralayan, Mısır ve Tunus liderlerinin devrilmesine yardım eden ve bütün bu taşeronluklarda başarılı(!) olan siyasi irade, Suriye konusunda artık adım atamamaktadır.
Rusya bu konuda ABD ve İsrail’i dize getirdiği için artık süreç tıkanmıştır.
Gerek Suriye gerekse Filistin konularında taşeronluğu İslam ülkelerine yayılan siyasi irade büyük bir imaj kaybına uğramıştır artık “one minute” şovları da işe yaramamaktadır.
Artık Gazzeli, Suriyeli Müslümanlar ve de diğer İslam ülkelerinin halkları ABD Osmanlıcılığına soyunmuş olan siyasilerimize tepki göstermektedir.
Yaşanan süreç İslam ülkeleri nezdinde Esad’ı ve Rusya’yı güçlü çıkarmıştır.
Gelişen bu şartlar siyasilerimizin miadının dolduğunu göstermektedir ve siyasilerimiz Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Şerif Hüseyin” uyarılarını dikkate almak zorundadır.
“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” misali BOP’un namlusu Türkiye’ye dönmüştür ve “bahar” rüzgarları ise siyasilerimiz için esmeye hazırlanmaktadır.
İşte bu nokta borçların artık sürdürülemeyeceği noktadır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024