Aylık dergiler, bir ay boyunca hep taze kalan, eskimeyen, pörsümeyen, solmayan çiçekler gibidir. Bir ay, elden ele gezdikçe, dilden dile dolaştıkça kokusu artan, rengi daha bir elvan elvan olan çiçeklerdir aylık dergiler.
Elbette her aylık dergi bu çiçek benzetmemizin kapsamına giremez. Okuyucusuna ilim irfan, idrak, iz'an ve umut taşıyan, okuyucusunu umutla dolduran, kanatlandıran dergilerden söz ediyoruz. Okurlarına, vatan sevdasını, bayrak aşkını, bağımsızlık hasletini satır satır, sayfa sayfa, kurnasından zemzem akıtan çeşme gibi yudum yudum içiren dergiler, hep taze kalan dergilerdir.
İşte bu vasıflara haiz olan bir dergi var elimizde, hem de beşinci sayısına ulaşmış bir dergi.
Yeniden Kuvayı Milliye dergisi, "Aylık Gençlik ve Kültür Dergisi" tanıtıcı cümlesi ile beşinci sayısına ulaşmış. Fiziki görünüm, mizanpaj ve kağıt baskı kalitesi mükemmel. Tam da, 'kuvayı milliye gençliği yaparsa böyle yapar' denilecek güzellikte ve kalitede. Ancak bu gençlik dergisinin asıl güzel tarafı, pırıl pırıl, gürül gürül tarafı; muhtevası.
Irak işgalinin yeni başladığı günlerde, İstanbul'da çeşitli semtlerde esnaf ziyaretleri yapıyoruz. Ayrı ayrı semtlerde, birbirini tanımayan en az onbeş kişinin şu tesbiti yaptıklarını, şu gerçekte birleştiklerini hatırlıyorum:
"Özellikle Irak işgali ile ilgili haberleri Meltem Televizyonu'ndan izlerken Türkiye'de olduğumuzu ve bir Türk kanalını seyrettiğimizi farkediyoruz. Diğer kanalları seyrederken arasıra dönüp çevremize bakma tanıdık bir sima arama ihtiyacını hissediyoruz."
Yeniden Kuvayı Milliye dergisinden söz edince, sayfalarını karıştırınca o günleri ve o insanlarımızın tesbitlerini yeniden hatırladım. İşte, Türkiye'de yayınlanan, dili de arıduru Türkçe olan, muhtevası da Müslüman Türk milletinin ruh kökünü, mana dünyasını, eşyaya ve olaylara bakışını yansıtan bir dergi... Bu gençlik ve kültür dergisinde genç kalemler, dinç kalemler yer aldığı gibi, ömrünü ilme, irfana, vatan sevdasına vakfetmiş tecrübeli ilim adamları da tecrübelerini gençlerle paylaşmaktadır.
5. sayının kapağında, "Bizans'ın son entrikası: Avrupa Birliği" cümlesini görenler, iç sayfalarda, Sütçü İmam'ın, Şahin Bey'in, Kara Fatma'nın, Nene Hatun'un ve tabii Mustafa Kemal'in çatık kaşlarını görür gibi oluyorlar...
Elbette her aylık dergi bu çiçek benzetmemizin kapsamına giremez. Okuyucusuna ilim irfan, idrak, iz'an ve umut taşıyan, okuyucusunu umutla dolduran, kanatlandıran dergilerden söz ediyoruz. Okurlarına, vatan sevdasını, bayrak aşkını, bağımsızlık hasletini satır satır, sayfa sayfa, kurnasından zemzem akıtan çeşme gibi yudum yudum içiren dergiler, hep taze kalan dergilerdir.
İşte bu vasıflara haiz olan bir dergi var elimizde, hem de beşinci sayısına ulaşmış bir dergi.
Yeniden Kuvayı Milliye dergisi, "Aylık Gençlik ve Kültür Dergisi" tanıtıcı cümlesi ile beşinci sayısına ulaşmış. Fiziki görünüm, mizanpaj ve kağıt baskı kalitesi mükemmel. Tam da, 'kuvayı milliye gençliği yaparsa böyle yapar' denilecek güzellikte ve kalitede. Ancak bu gençlik dergisinin asıl güzel tarafı, pırıl pırıl, gürül gürül tarafı; muhtevası.
Irak işgalinin yeni başladığı günlerde, İstanbul'da çeşitli semtlerde esnaf ziyaretleri yapıyoruz. Ayrı ayrı semtlerde, birbirini tanımayan en az onbeş kişinin şu tesbiti yaptıklarını, şu gerçekte birleştiklerini hatırlıyorum:
"Özellikle Irak işgali ile ilgili haberleri Meltem Televizyonu'ndan izlerken Türkiye'de olduğumuzu ve bir Türk kanalını seyrettiğimizi farkediyoruz. Diğer kanalları seyrederken arasıra dönüp çevremize bakma tanıdık bir sima arama ihtiyacını hissediyoruz."
Yeniden Kuvayı Milliye dergisinden söz edince, sayfalarını karıştırınca o günleri ve o insanlarımızın tesbitlerini yeniden hatırladım. İşte, Türkiye'de yayınlanan, dili de arıduru Türkçe olan, muhtevası da Müslüman Türk milletinin ruh kökünü, mana dünyasını, eşyaya ve olaylara bakışını yansıtan bir dergi... Bu gençlik ve kültür dergisinde genç kalemler, dinç kalemler yer aldığı gibi, ömrünü ilme, irfana, vatan sevdasına vakfetmiş tecrübeli ilim adamları da tecrübelerini gençlerle paylaşmaktadır.
5. sayının kapağında, "Bizans'ın son entrikası: Avrupa Birliği" cümlesini görenler, iç sayfalarda, Sütçü İmam'ın, Şahin Bey'in, Kara Fatma'nın, Nene Hatun'un ve tabii Mustafa Kemal'in çatık kaşlarını görür gibi oluyorlar...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025