Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki bombalama olaylarının ardından başlayan gerginlik devam ediyor. Olayın zamanlaması, Şemdinli halkının içine sokulduğu ruh hali ve gerginliğin taşındığı boyut Türkiye için alarm zillerini çaldıracak nitelikte.Birileri Türkiye ile oynuyor, birileri Türkiye'yi en zayıf noktalarından kaşıyor, yumuşak karnımızı dürtüklemeye çalışıyor. Fransa'da patlak veren isyanın tüm Avrupa'ya yayıldığı şu kritik günlerde, Paris sokaklarındaki manzaraların aynısını, aradan birkaç gün geçtikten sonra Şemdinli sokaklarında görmek pek hayra alamet değil. Şemdinli'de Umut Kitabevi isimli bir dükkan bir araçtaki üç kişi tarafından güpegündüz bombalanıyor ve bu üç kişi halk tarafından apar topar yakalanıyor. Tam linç edilecekleri sırada polis bu üç kişiyi yakalıyor ama bu üç kişinin kullandığı araç ortada bırakılıyor. Polisin ortada bıraktığı bu aracı Şemdinli halkı incelemeye başlıyor. İnceleme sonucunda araçta 3 adet kalaşnikof marka silah, çelik yelekler, Jandarma İstihbarat Teşkilatı'na ait kimlikler, Hakkari ve Şemdinli haritaları ve bombalanacakların listesi bulunuyor. Bombalanacak kişiler listesinde, az önce bombaladıkları Umut Kitabevi'nin bulunduğu bölüm kırmızı kalemle daire içine alınmış ve kitabevinin krokileri çizilmiş halde bulunuyor. Bu açık delillerden sonra yapılacak yorum oldukça basit. Jandarma İstihbarat Teşkilatı'na (JİT) mensup üç görevli gündüz vakti, halkın arasına dalarak Umut Kitabevi'ni bombalıyor ve kendilerini ele verecek tüm delilerin bulunduğu araçla olay yerinde halk tarafından yakalanıyorlar. Daha sonra Savcıya verdikleri "oradan tesadüfen geçiyorduk" ifadesinin ardından serbest bırakılıyor bu üç kişi.Bütün bu olaylardan sonra galeyana gelen Şemdinli halkı da Fransa'daki araç yakma sahnelerinin aynısını kendi ilçelerinde tatbik ediyor, Polis lojmanlarına kurşun yağdırıyorlar. Daha sonra öğreniyoruz ki, polis lojmanlarını kurşunlayanlar da JİT mensuplarıymış!Ateş altındaki polislerden birisi de DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ı telefonla arayarak, "Sayın Ağar, yoğun ateş altındayız, ölüyoruz, bizi kurtarın!" diye feryad ediyor. Bu ifadeleri de Mehmet Ağar'ın televizyon kanallarındaki gururlu demeçlerinden öğreniyoruz. Kimin eli kimin cebinde, hangi olay, hangi zamanda yapılmış, kim kimi, neden arıyor birbirine karışmış durumda. Yani tam bir "kim kime dum duma manzarası" hakim. Şimdi bir nefes alıp olayları irdeleyelim?Mevcut senaryoya inanacak olursak; bombalama olaylarını gerçekleştirdikleri iddia edilen JİT mensupları, bu olayı kendilerinin gerçekleştirdiğini ortaya koyacak tüm parametrelere uymuşlar. Bir zamanlar Ankara'da bir yazarımıza düzenlenen suikasttan sonra bir istihbaratçının yaptığı şu yorumu hatırlamamak mümkün değil: Bir muhtara gidip, 'bu suikastı biz gerçekleştirdik' demedikleri kalmış!Evet bu olay da, aynen onun gibi? Sadece mahalle muhtarına gidip, 'biz kitabevini bombalıyoruz' şeklinde haber vermemeleri kalmış!Olay bu kadar basit değil. Kimse kimseyi kandırmasın!İkinci bir olay da, yoğun ateş altındaki polis lojmanındaki polisler Mehmet Ağar'ı neden arar? Yardım isteyecekleri, "bizi kurtarın" diyecekleri makam Mehmet Ağar mıdır? Hükümet yetkilileri bu sırada armut mu toplamaktadır. Olay anında Viyana'da olan İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, neden hala Viyana'dan dönmemektedir. Tıpkı Nimet Çubukçu'nun Londra'dan kriz yönettiği gibi, Aksu da Viyana'dan Şemdinli'yi kumanda etmeye daha ne kadar devam edecek?Ortada ciddi bir provokasyon ve tezgah var. Bu sorunu çözme makamında olan yetkililer, bu olayı bazı kurumların etkisini iyice ortadan kaldırmak için bir fırsat olarak görmekten vazgeçmelidir.Ayrıca, Vatikan parası ve CIA nefesiyle ayakta duran kimi çevrelerin bu tür olayları bu vatanın has evlatlarına yıkmak için çeşitli dalaverelere başvurmalarına dikkat etmek gerekiyor. Devletle milleti karşı karşıya getirmek için kurulmuş bu tezgahı fırsat bilen bu akbaba zihniyetin, bu tür provokatif eylemlerden sonra giriştikleri adres gösterme alışkanlığınının mahrecinin CIA- MOSSAD olduğunu hatırlatalım.Bu oyunlar karşısında ayık olmadığımız zaman, "ikinci Susurluk" mavalıyla, Türkiye'nin önemli direnç merkezlerinin tasfiyesinde ciddi ilerleme sağlanacağı muhakkaktır. Oyuna gelmeyelim?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012