Batı medeniyetinin etkisi altında kalan toplumlarda, sosyal bir çöküntü yaşanmaktadır. Bu toplumlarda yozlaşmanın ve ahlâki bozulmanın sonucu olarak şiddet, hırsızlık, tecavüz, gasp ve cinayet? gibi olaylar hızla artmaktadır. Söz konusu olaylar, bir sonuçtur, önemli olan onları meydana çıkaran sebepleri bertaraf etmektir. Ülkemizde tartışmalar genellikle sonuçlar üzerinde yoğunlaşmakta ve çözüm olarak da ağır cezalar teklif edilmektedir. Elbette hiçbir suç cezasız kalmamalı, suçun karşılığı olan ceza mutlaka verilmelidir. Bu, adaletin gereğidir ve caydırıcıdır, fakat kesin çözüm getirmez. Suçlar için ahlâki, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik birçok sebep sayılabilir. O bakımdan tüm suçları bir tek sebebe bağlamak doğru ve gerçekçi olmaz. Ancak ana bir sebep aranacaksa, o da hiç şüphesiz cehalettir. Bir başka deyişle suçların azaltılması için en etkili olan yöntem eğitimdir. Eğitimci Janusz Korczak'ı dediği gibi, "Dünyayı düzeltmek demek, eğitimi düzeltmek demektir." Maalesef ülkemizde suçlara bu açından bakılmamaktadır. Hâlbuki eğitim, milletlerin hem bugününü, hem de yarınını belirlemektedir. Geleceğimizin nasıl olacağını öngörmek mi istiyoruz? O zaman eğittiğimiz çocuklarımıza bakmamız yeterlidir. Zira geleceğimiz onlara bağlıdır. Eğitim merkezleri olan okulların amacı, öğrenciye sınavı geçmesi için sadece bilgi aktarmak olmamalıdır. Ondan öte, öğrenciye kişilik ve milli kimlik kazandırılmalıdır. Bu değerleri kazandırmakta, okul kadar aile de önem taşımaktadır. Esasen aile, çocukların şekillenmesinde rol oynayan ilk eğitim kurumudur. Ne yazık ki, son yıllarda aile hayatında büyük bozulmalar olmuştur. Birçok ülkede anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileler azalmaktadır. Yapılan araştırmalar, suç oranlarının artışında aile hayatının bozulmasının öncelikli ve önemli bir sebep teşkil ettiğini ortaya koymuştur. Suça karışanların büyük çoğunluğunun, aile hayatından yoksun büyüdüğü bilinen bir gerçektir. Deyim yerindeyse sorunlu aileler, sorunlu çocuklar yetiştirerek, toplumların başına belâ etmektedir. Büyük bozulmaya yol açan değişiklikler arasında ilk sırayı boşanmalar, yani ailelerin parçalanmaları almaktadır. Bundan daha kötüsü, evlilik dışı doğan çocukların sayısının artmasıdır. Meselâ ABD'de 1945 yılında yüzde 5 olan bu oran, şimdilerde yüzde 40'ı aşmış durumdadır. Böyle gelişmeler, sosyal çöküntünün boyutunu göstermesi bakımından çok ilginç ve dikkat çekicidir. Sözünü ettiğimiz felâket, ülkemizi de kuşatmıştır. İstatistiklere göre, Türkiye'deki suç oranlarındaki artış, nüfus artış oranından çok yüksektir. Örnek olarak son 20 yılı ele alırsak, şu gerçekle karşılaşırız: Türkiye'nin nüfusu 20 yılda yüzde 26, aynı dönemde suç oranları ise yüzde 400 artmıştır. Bu oranlar, büyük bir tehlikenin delili ve habercisidir. Milletimizin insanlık suçu içeren olaylara tepki ve hassasiyet göstermesi önemli bir değerdir. Ama bunun doğruya yönlendirilmesi elzemdir. Öyle ki, bazen şiddete karşı gösterilerde, farklı şiddete başvurulmaktadır. Bu, kanı kanla yıkamaya benzemektedir. Şiddet olayları güveni, güvensizlik de huzuru yok eder. Güvensizliğin egemen olduğu toplumlarda hiçbir şeyin tadı tuzu kalmaz. İngiliz filozof Hobbes'e göre güvenlik, en temel ihtiyaçtır. A. Maslow da ihtiyaçlar hiyerarşisinde güvenliğe öncelik vermiştir. Toplum olarak huzurlu yaşamak istiyorsak, ilkönce güvenliği sağlamanın yolunu bulmak zorundayız. Bu yolun ilk adımı, Batı medeniyetinden uzaklaşmak ve kendi medeniyetimize yeniden sarılmaktır. Bunu yaptığımızda tüm sorunlarımıza çözüm bulur ve diğer milletlere de örnek oluşturabiliriz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018