Uzun zamandan beri milletimizin mukaddesatına yönelik çeşitli açılardan taarruzlar sürüyor. Mukaddesat çoğuldur; kutsal değerler demektir. Mukaddesat; fertlerin karakterini, milletin kimliğini oluşturan ölçülerdir, kanaatlardır, yaşanagelen geleneklerdir, yerleşik yüce değerler ve kutsallardır. Fertleri ve milletleri kendilerine, insanlığa, geleceğe ve ideallerine bağlayan değerlerdir. Toplumun tutunduğu dallar, milletlerin inşa edildiği yapı taşlarıdır bunlar.
Hafızanızı şöyle bir tazeleyiverin... Maşeri vicdanı şöyle bir yoklayın... Göreceğimiz gerçek şu; bizde vatan, bayrak, sancak, asker, şehitlik, bağımsızlık kutsaldır. Emek, alınteri kutsaldır. Adalet, sadakat kutsaldır. Baba-ana, çoluk-çocuk, aile, millet, devlet kutsaldır. Yüce Allah, O'nun peygamberleri ve peygamberimiz, O'nun gökteki yıldızlar gibi kutlu arkadaşları sahabiler, İslam, iman, ibadet, namaz, oruç, hac, zekat, yardımlaşma, kimsesize kucak açma, garibe sahip çıkma, mazluma yâr ve yardımcı olma kutsaldır. İlim ve irfan meclisleri, mektep, cami, Kur'an, sünnet, örf ve adet kutsaldır. İlim, irfan, akıl, gönül, aşk kutsaldır. İnsan, hele de kamil insanlar çok kutsaldır.
Bu değerlerin birinin kutsal olması, diğerinin mukaddes olmasına mani değil; bilakis bunlar birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen değerlerdir. Bu mukaddesatı birebir bir başka millette görmek de mümkün değildir. Bu derece mukaddesat zenginliği, belki de sadece bize has bir gerçektir. Tarihten günümüze milletimizin asaleti de bundandır.
Hatırlayabildiğiniz kadar geriye doğru gidin; zamanın, maalesef hep bu mukaddesleri örselediğini ve öylece günümüze geldiğimizi göreceğiz. Büyük çoğunlukta fertlerimizin yaşadığı karakter karmaşası bundandır. Milletimizin birçok sürpriz gelişmeler karşısında verdiği ani kararlarındaki tutarsızlığı, varlığıyla doku uyuşmazlığı arzeden tepkileri uzun süreden beri yaşanan bu örselenmeden kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan iyisi mi, siz siz olun mukaddesatınızı kimselere kaptırmayın.
Aydınımızdan politikacımıza, gazetelerimizden televizyonlarımıza, resmi kurumlarımızdan sivil toplum örgütlerimize kadar hepimiz, el birlik-gönül birlik bu mukaddesatımızın daha da güçlenmesi için çabalamamız gereken yerde, maalesef bir biçimde bunlara taarruza kilitlendik. Kendi kendimizi yumrukluyoruz adeta. Bu günler itibarıyla geldiğimiz durak neresi?
Avrupa blokunun mavi zeminde oniki yıldızlı AB bayrağı, rengini şehitlerin kanından almış "ay-yıldızlı al bayrak"ımızın gönderine göz dikmiş. Vatan, uğruna can feda edilen mukaddes belde olmak yerine, "dayak yemediğim yerdir" tanımlaması çerçevesinde bir toprak parçasına konumuna düşürülmüş. Ulusal bağımsızlık sevdası yerine zihinlere "manda anlayışı" çöreklenmiş. Gönüllerdeki yüce şehitlik kavramı "enayilik" düzeyine çekilmiş. Hak dinin iman ölçüleri altüst edilerek vatan evlatları, misyoner ve azınlıkların potansiyel piyonu haline getirilmiş. Üretim, emek ve alınterinin kutsallığı rafa kaldırılarak topyekün millet faiz, borç ve rant çukuruna doldurulmuş. Asr-ı Saadet'in kutlu insanlarından sonra İslam'a en büyük hizmeti yaptığına tarihin şahit olduğu ve asırlardan beri insanlığa adalet ve merhametle muamele etmiş aziz Türk milletinin misyonu, varlığı ve geleceği beşparalık pozisyonlar için global lobilerde pazarlığa açılmış. Vatan, bayrak, sancak, din, iman, ibadet, aile... vs mukaddesat, kamuoyunun huzurunda bilenler-bilmeyen grupların şamataları arasında orta malzemesine dönüştürülmüş, pervasızca ve cehalet cüretiyle eni-sonu boş tartışmaların konusu yapılmıştır.
Allah aşkına söyleverin; silkelenmemiş, örselenmemiş, yumruklanmamış sağlam bırakılmış bir mukaddes kaldı mı? Sözüm mukaddesat üstüne diyerek mertçe and içip sadık kalınacak hangi değeri sağlam bıraktılar? Toplumun hafızasında, milletin gönlünde dimdik ayakta duran ne kalmış; söyleyin, sayıverin Allah aşkına.
Fertlerin ve milletin iç dünyasında bu derece darmadağın edilmiş mukaddesatın kurumların duvarlarında yazılı kalması ne anlam ifade eder! Gönüllerden bu gerçekler sökülüp mukaddesat hurdaları haline getirildikten sonra; TBMM Genel Kurulu'nda "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir", Adalet Bakanlığı'nda ve mahkeme salonlarında "adalet kutsaldır", Maliye Bakanlığı ve bağlı kurumlarında "emek ve vergi kutsaldır", aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve bağlı kurumlarında "aile kutsaldır", Sağlık Bakanlığı ve bağlı kurumlarında "insan kutsaldır", Diyanet İşleri Başkanlığı ve kurumlarında "din kutsaldır", askeri kurumlarda "bayrak kutsaldır", dağların yamaçlarında "vatan kutsaldır" tabelaları asılı olsa ne olur... Duvar süsünden gayrı ne iş görür bütün bunlar!
Duvar süsleri ile bir millet ayakta kalabilir mi?
İyisi mi siz siz olun; aziz milletimizin istiklal ve istikbali için şu ibadet mevsiminde din, iman, ibadet, oruç, hac, zekat, namaz, ezan gibi mukaddesatımızı şamatalarına alet edenlere kulak asmayın. Yerli ve yabancı mukaddesat kurtlarının sizin gönlünüzü, aklınızı, yüce değerlerinizi kemirmesine fırsat vermeyin. İçinizdeki mukaddesatı koruyun.
Bazıları lakırdılarıyla başbaşa kalsın.
Siz ne mi yapın; Meltem TV'ye takılın.
Hafızanızı şöyle bir tazeleyiverin... Maşeri vicdanı şöyle bir yoklayın... Göreceğimiz gerçek şu; bizde vatan, bayrak, sancak, asker, şehitlik, bağımsızlık kutsaldır. Emek, alınteri kutsaldır. Adalet, sadakat kutsaldır. Baba-ana, çoluk-çocuk, aile, millet, devlet kutsaldır. Yüce Allah, O'nun peygamberleri ve peygamberimiz, O'nun gökteki yıldızlar gibi kutlu arkadaşları sahabiler, İslam, iman, ibadet, namaz, oruç, hac, zekat, yardımlaşma, kimsesize kucak açma, garibe sahip çıkma, mazluma yâr ve yardımcı olma kutsaldır. İlim ve irfan meclisleri, mektep, cami, Kur'an, sünnet, örf ve adet kutsaldır. İlim, irfan, akıl, gönül, aşk kutsaldır. İnsan, hele de kamil insanlar çok kutsaldır.
Bu değerlerin birinin kutsal olması, diğerinin mukaddes olmasına mani değil; bilakis bunlar birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen değerlerdir. Bu mukaddesatı birebir bir başka millette görmek de mümkün değildir. Bu derece mukaddesat zenginliği, belki de sadece bize has bir gerçektir. Tarihten günümüze milletimizin asaleti de bundandır.
Hatırlayabildiğiniz kadar geriye doğru gidin; zamanın, maalesef hep bu mukaddesleri örselediğini ve öylece günümüze geldiğimizi göreceğiz. Büyük çoğunlukta fertlerimizin yaşadığı karakter karmaşası bundandır. Milletimizin birçok sürpriz gelişmeler karşısında verdiği ani kararlarındaki tutarsızlığı, varlığıyla doku uyuşmazlığı arzeden tepkileri uzun süreden beri yaşanan bu örselenmeden kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan iyisi mi, siz siz olun mukaddesatınızı kimselere kaptırmayın.
Aydınımızdan politikacımıza, gazetelerimizden televizyonlarımıza, resmi kurumlarımızdan sivil toplum örgütlerimize kadar hepimiz, el birlik-gönül birlik bu mukaddesatımızın daha da güçlenmesi için çabalamamız gereken yerde, maalesef bir biçimde bunlara taarruza kilitlendik. Kendi kendimizi yumrukluyoruz adeta. Bu günler itibarıyla geldiğimiz durak neresi?
Avrupa blokunun mavi zeminde oniki yıldızlı AB bayrağı, rengini şehitlerin kanından almış "ay-yıldızlı al bayrak"ımızın gönderine göz dikmiş. Vatan, uğruna can feda edilen mukaddes belde olmak yerine, "dayak yemediğim yerdir" tanımlaması çerçevesinde bir toprak parçasına konumuna düşürülmüş. Ulusal bağımsızlık sevdası yerine zihinlere "manda anlayışı" çöreklenmiş. Gönüllerdeki yüce şehitlik kavramı "enayilik" düzeyine çekilmiş. Hak dinin iman ölçüleri altüst edilerek vatan evlatları, misyoner ve azınlıkların potansiyel piyonu haline getirilmiş. Üretim, emek ve alınterinin kutsallığı rafa kaldırılarak topyekün millet faiz, borç ve rant çukuruna doldurulmuş. Asr-ı Saadet'in kutlu insanlarından sonra İslam'a en büyük hizmeti yaptığına tarihin şahit olduğu ve asırlardan beri insanlığa adalet ve merhametle muamele etmiş aziz Türk milletinin misyonu, varlığı ve geleceği beşparalık pozisyonlar için global lobilerde pazarlığa açılmış. Vatan, bayrak, sancak, din, iman, ibadet, aile... vs mukaddesat, kamuoyunun huzurunda bilenler-bilmeyen grupların şamataları arasında orta malzemesine dönüştürülmüş, pervasızca ve cehalet cüretiyle eni-sonu boş tartışmaların konusu yapılmıştır.
Allah aşkına söyleverin; silkelenmemiş, örselenmemiş, yumruklanmamış sağlam bırakılmış bir mukaddes kaldı mı? Sözüm mukaddesat üstüne diyerek mertçe and içip sadık kalınacak hangi değeri sağlam bıraktılar? Toplumun hafızasında, milletin gönlünde dimdik ayakta duran ne kalmış; söyleyin, sayıverin Allah aşkına.
Fertlerin ve milletin iç dünyasında bu derece darmadağın edilmiş mukaddesatın kurumların duvarlarında yazılı kalması ne anlam ifade eder! Gönüllerden bu gerçekler sökülüp mukaddesat hurdaları haline getirildikten sonra; TBMM Genel Kurulu'nda "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir", Adalet Bakanlığı'nda ve mahkeme salonlarında "adalet kutsaldır", Maliye Bakanlığı ve bağlı kurumlarında "emek ve vergi kutsaldır", aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve bağlı kurumlarında "aile kutsaldır", Sağlık Bakanlığı ve bağlı kurumlarında "insan kutsaldır", Diyanet İşleri Başkanlığı ve kurumlarında "din kutsaldır", askeri kurumlarda "bayrak kutsaldır", dağların yamaçlarında "vatan kutsaldır" tabelaları asılı olsa ne olur... Duvar süsünden gayrı ne iş görür bütün bunlar!
Duvar süsleri ile bir millet ayakta kalabilir mi?
İyisi mi siz siz olun; aziz milletimizin istiklal ve istikbali için şu ibadet mevsiminde din, iman, ibadet, oruç, hac, zekat, namaz, ezan gibi mukaddesatımızı şamatalarına alet edenlere kulak asmayın. Yerli ve yabancı mukaddesat kurtlarının sizin gönlünüzü, aklınızı, yüce değerlerinizi kemirmesine fırsat vermeyin. İçinizdeki mukaddesatı koruyun.
Bazıları lakırdılarıyla başbaşa kalsın.
Siz ne mi yapın; Meltem TV'ye takılın.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019