Başbakan Ecevit'in Amerika gezisine olağanüstü anlamlar yüklendi. Gezi öncesi "fazla beklentiye girmeyelim" uyarısında bulunarak hedef küçülten Ecevit, gezi dönüşünde hayli iddialı laflar etti.
ABD ile güvenlik ve dış politika alanındaki stratejik ortaklığın ekonomik boyutunun da tamamlandığını söyledi.
Üst üste sorular üşüştü beynime. Madem ABD ile güvenlik alanında stratejik ortaklığımız var neden kongre ikide bir silah alımlarımıza rezerv koyuyor. Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını ciddiye almıyor.
Dış politikada stratejik ortak demek, iki ülkenin dış politika ile ilgili çıkarlarının ve politikaların örtüşmesi demek. Ama gelin görün ki ABD'nin Irak ile ilgili politik hedefini, Türkiye "casus belli" yani savaş sebebi saymış.
Biz Irak'ın toprak bütünlüğünü savunuyor, Saddam'ı devirme operasyonunun sonu gelmez maceraya dönüşüp, Irak'ın bölünmesine yol açmasından endişe ediyoruz.
ABD ise Saddam'ı devirme bahanesi ile Irak'ı parselleyip İsrail'i büyütmeyi düşleri kuruyor. Düşler hayata geçirilme aşamasına getiriliyor.
Ekonomide stratejik ortaklık iddiası ise trajikomik. ABD, Türkiye'nin tekstil ve demir-çelik kotalarını indirme talebini dahi kabul etmiyor.
Eşit gümrükle eşit ticarete dahi yanaşmıyor. ABD gibi bir dev kendi tekstilcisini korurken biz liberalleşme uğruna kapıları ardına kadar açıyoruz. Liberalizmin akıl hocası ABD maliyesi vergi duvarları ile çiftçisini, sanayicisini korurken biz, iflas ettirdiğimiz KOBİ'leri haraç mezat ABD sanayisine satmayı stratejik ortaklığın raconu sayıyoruz.
ABD gezisinin sarhoşluğu içinde IMF kredilerini cepte keklik sayarken IMF yeni bahaneler bulup konuyu şubat toplantısına erteliyor.
IMF şantajı koalisyon ortaklarını aşıp Çankaya'ya uzandı. Cumhurbaşkanı Sezer'in, bankalara sermaye akıtan yasayı bir an evvel onaylamasını istiyor. Çankaya olaya tepkisini koydu, ama icraatı ne yönde olacak bilmiyoruz.
Bu şartlar altında "ABD bizimle dünya meselelerini konuştu, artık dünya devleti olduk" şişirmelerine ne demeli?
Dizleri üzerinde duramayan, IMF'ye teslim olmuş bir Türkiye ancak ABD gibi küresel gücün manivelası, atlama taşı olur.
20 yıldır dünyaya açılma iddiaları ile dünyanın kuşattığı bir ülke haline geldik.
Dünyaya açık değil dünyaya açılan ülke olabilmek için önce dimdik durabilmeliyiz.
Özgüvenle, milli duruşla...