Boşlukta, İlahi yasalara göre dönüşünü sürdüren dünya gezegeninden buharlaşır, göklere doğru yükselir, yine aynı yasalar gereği bulutlaşır, bulutlar su yüklenir ve deli-divane gibi dönen yer yuvarlağının 'ölü toprağını' diriltmek için su olur iner dünyaya.
"Delil mi isterler? İşte ölmüş arz! Hayatı ona Biz veriyoruz. Oradan onların yiyecekleri habbeleri çıkarıyoruz. Kendileri de ondan yiyip dururlar. Orada üzüm bağları ve hurmalıklar yaptık, orada pınarlar fışkırttık. Ta ki onun meyvelerinden yesinler, o meyveleri onlar yapmadılar, hâlâ şükretmez mi onlar?" (Yasin: 33-35).
"İçtiğiniz suyu hiç düşündünüz mü? Siz mi onu buluttan indiriyorsunuz yoksa biz mi? Dileseydik onu acı yapardık. Hiç şükretmez misiniz?" (Vakıa: 68-70).
"Gökten su indiren O'dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz. Bunlardan kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine, bir ilk meyve verdiğinde bir de tam olgunlaştıkları zaman bakın! Elbette bütün bunlarda iman edecekler için alınacak birçok dersler vardır." (En'am: 99).
"O'dur ki gökten yağmur indirir. Hem içeceğiniz su ondan oluşur, hem de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar. Allah o su sayesinde sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir. Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var!" (Nahl: 10-11).
Hayatın temelinde su var.
Hayatın devamında da su var.
Gün olur, çatlamış topraklara su düşer ve gün olur hayatın merkezinde olan insanın umutları suya düşer.
Gün gelir, içinde Musa olan tekne suya düşmez, suya batmaz ama gün olur ilahlık iddiasındaki Firavun bütün avanesi ile beraber suya düşer ve bir daha çıkamaz.
Gün olur, bir dağın başında, bir ormanın dibinde Allah'ın gözetiminde gemi inşa eden Nuh Peygamberle; "dağ başında gemi, ne işe yarar" şeklinde dalga geçen hemşehrilerinin inanmamak için ileri sürdükleri 'sudan bahaneleri' bitirmek için ferman gelir, göklerin suları ile yerlerin suları birleşir ve Nuh'un gemisi yol alır, binmeyen oğul dalgaların dibinde kalır.
Su, kimine yol olur kiminin de yolunu keser ama her hal ve şartta su, hayattır, hayatın merkezindedir.
Yağmur yağar şairler dile gelir, nehirler coşar şairler dile gelir, denizler dalgalanır şairler dile gelir, denizlerle beraber bazen duygular da kabarır çünkü.
Yağmurun cömertliğine, yağmurun hiç kimseyi ayırmadan herkese, her nesneye ulaşmasına karşılık, insanların hırslarından ötürü birbirlerinin rızıklarını kesme gayretleri şaire dokunur, o da gönül tellerine dokunur:
"Gökten yağmur boşanır sel alır bir yerleri
Yanarım kavrulurum bir damla düşmez bana" der Osman Sarı.
Bir başkası suya bakar dile gelir, duygularını ırmağın akışına bırakır da ırmakla beraber coşar gider:
"İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?"
(Necip Fazıl Kısakürek, Sakarya Türküsü)
"Delil mi isterler? İşte ölmüş arz! Hayatı ona Biz veriyoruz. Oradan onların yiyecekleri habbeleri çıkarıyoruz. Kendileri de ondan yiyip dururlar. Orada üzüm bağları ve hurmalıklar yaptık, orada pınarlar fışkırttık. Ta ki onun meyvelerinden yesinler, o meyveleri onlar yapmadılar, hâlâ şükretmez mi onlar?" (Yasin: 33-35).
"İçtiğiniz suyu hiç düşündünüz mü? Siz mi onu buluttan indiriyorsunuz yoksa biz mi? Dileseydik onu acı yapardık. Hiç şükretmez misiniz?" (Vakıa: 68-70).
"Gökten su indiren O'dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz. Bunlardan kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine, bir ilk meyve verdiğinde bir de tam olgunlaştıkları zaman bakın! Elbette bütün bunlarda iman edecekler için alınacak birçok dersler vardır." (En'am: 99).
"O'dur ki gökten yağmur indirir. Hem içeceğiniz su ondan oluşur, hem de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar. Allah o su sayesinde sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir. Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var!" (Nahl: 10-11).
Hayatın temelinde su var.
Hayatın devamında da su var.
Gün olur, çatlamış topraklara su düşer ve gün olur hayatın merkezinde olan insanın umutları suya düşer.
Gün gelir, içinde Musa olan tekne suya düşmez, suya batmaz ama gün olur ilahlık iddiasındaki Firavun bütün avanesi ile beraber suya düşer ve bir daha çıkamaz.
Gün olur, bir dağın başında, bir ormanın dibinde Allah'ın gözetiminde gemi inşa eden Nuh Peygamberle; "dağ başında gemi, ne işe yarar" şeklinde dalga geçen hemşehrilerinin inanmamak için ileri sürdükleri 'sudan bahaneleri' bitirmek için ferman gelir, göklerin suları ile yerlerin suları birleşir ve Nuh'un gemisi yol alır, binmeyen oğul dalgaların dibinde kalır.
Su, kimine yol olur kiminin de yolunu keser ama her hal ve şartta su, hayattır, hayatın merkezindedir.
Yağmur yağar şairler dile gelir, nehirler coşar şairler dile gelir, denizler dalgalanır şairler dile gelir, denizlerle beraber bazen duygular da kabarır çünkü.
Yağmurun cömertliğine, yağmurun hiç kimseyi ayırmadan herkese, her nesneye ulaşmasına karşılık, insanların hırslarından ötürü birbirlerinin rızıklarını kesme gayretleri şaire dokunur, o da gönül tellerine dokunur:
"Gökten yağmur boşanır sel alır bir yerleri
Yanarım kavrulurum bir damla düşmez bana" der Osman Sarı.
Bir başkası suya bakar dile gelir, duygularını ırmağın akışına bırakır da ırmakla beraber coşar gider:
"İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?"
(Necip Fazıl Kısakürek, Sakarya Türküsü)
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024