Bir ülkenin resmi rejimine karşı mücadele eden illegal kadroları desteklemek, onlara silah veya techizat temin etmek, eğitmek, yardım ve yataklık etmek suçtur.
Bu temel tespitlerden sonra Suriye cephesindeki son gelişmelere bir bakalım.. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Rusya'yı, Esad rejimine saldırı helikopteri vermekle suçladı. Rusya Dışişleri Bakanı ise Washington yönetiminin Suriye'deki muhalifleri silahlandırdığını söyledi. Artısı ve eksisi ile Esad rejimi Suriye'nin resmi iktidarıdır. Ve en önemlisi halk bu idareden memnundur. Yukarıdaki tespitimizi hatırlarsak bir ülkenin resmi rejimine karşı ayaklanan isyancıları desteklemek gayri kanuni bir harekettir.
Öte yandan, bir devletin başka devlet veya devletler ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde her sahada alış-verişi olabilir, ki saldırı helikopteri alımını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, "Suriye'ye silah satışımız hukukidir ve uluşlararası mevzuata aykırı değildir" diyor.
Rusya'nın Suriye'ye resmi anlaşmalara uygun olarak silah satmasını suç kabul eden ABD, İsrail'e büyük miktarda silah nakletmektedir. Nükleer başlık taşıyan silahlar da bunların içindedir. İsrail bu silahları dünyanın gözü önünde masum sivillere karşı kullanıyor. Yani bu mantığa göre bir ülkenin resmi iktidarının uluslararası mevzuata uygun olarak silah alış-verişi yapması suç, ancak o ülkede terör faaliyetlerinde bulunan isyancıları desteklemek ve silahlandırmak suç değildir.
Burada ciddi bir çifte standart söz konusudur. Suriye'nin ikinci bir Irak olmasını ve bu şekilde İran'ı ve bölgenin tamamını kontrol altında tutmayı hedefleyen güçler bu çifte standartın mimarlarıdır. Ancak Rusya oyunu gördüğü ve hiçbir şekilde kabul etmediği içindir ki bu denklemde Suriye'nin yanında yer alıyor. Neden yer almasın ki? Büyük devletler için her şeyden önce milli çıkarları gelir. Gelmelidir. Büyük devlet olmanın şartı budur. Bu sebeple Rusya dini, örfü, adeti, geleneği, kültürü ortak olmadığı halde Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmaktadır. Nitekim, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Tahran'da İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ile bir araya geldi ve görüşme sonrası bir basın toplantısı düzenlendi. Burada iki bakan Suriye konusuna özel bir önem verdiklerini ifade ettiler. Zira Suriye'nin toprak bütünlüğü bu ülkelerin güvenliği açısından ciddi bir önem arzediyor.
Esad'ın kendi halkına terör uyguladığı iddialarına gelince.. Bu iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. Bu konuda uluslararası medyada ciddi bir haber kirliliği ve saptırma vardır. Geçtiğimiz aylarda el-Cezire'nin Suriye ile ilgili düzmece haber skandalını hatırlayalım… Bu skandal, yalan haber furyasının -buz dağının su üstünde kalan kısmı misali- sadece bir örneğidir.
Suriye'de bugün kaos ve kargaşa varsa bunun sorumlusu Esad rejimi değil, dış güçler tarafından silahlandırılan ve eğitilen isyancı kadrolardır. Suriyeli yetkililer her fırsatta bu hakikati dile getiriyor. En son Irak'ta meydana gelen patlamalarla ilgili olarak Suriye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada olayı kınadı ve yayınladığı bildiride terörün dininin ya da vatanının olmadığını vurgulayarak, "Suriye'nin muhtelif kentlerini hedef alan günahkar elle, başkent Bağdat ve diğer Irak kentlerini hedef alan günankar elin aynı olduğunu" söyledi. Bu tespit gayet doğrudur. Suriye'yi ikinci bir Irak yapmak isteyen el bellidir. Mesele bu ele ve onun emellerine alet olmamaktır.
Bu temel tespitlerden sonra Suriye cephesindeki son gelişmelere bir bakalım.. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Rusya'yı, Esad rejimine saldırı helikopteri vermekle suçladı. Rusya Dışişleri Bakanı ise Washington yönetiminin Suriye'deki muhalifleri silahlandırdığını söyledi. Artısı ve eksisi ile Esad rejimi Suriye'nin resmi iktidarıdır. Ve en önemlisi halk bu idareden memnundur. Yukarıdaki tespitimizi hatırlarsak bir ülkenin resmi rejimine karşı ayaklanan isyancıları desteklemek gayri kanuni bir harekettir.
Öte yandan, bir devletin başka devlet veya devletler ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde her sahada alış-verişi olabilir, ki saldırı helikopteri alımını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, "Suriye'ye silah satışımız hukukidir ve uluşlararası mevzuata aykırı değildir" diyor.
Rusya'nın Suriye'ye resmi anlaşmalara uygun olarak silah satmasını suç kabul eden ABD, İsrail'e büyük miktarda silah nakletmektedir. Nükleer başlık taşıyan silahlar da bunların içindedir. İsrail bu silahları dünyanın gözü önünde masum sivillere karşı kullanıyor. Yani bu mantığa göre bir ülkenin resmi iktidarının uluslararası mevzuata uygun olarak silah alış-verişi yapması suç, ancak o ülkede terör faaliyetlerinde bulunan isyancıları desteklemek ve silahlandırmak suç değildir.
Burada ciddi bir çifte standart söz konusudur. Suriye'nin ikinci bir Irak olmasını ve bu şekilde İran'ı ve bölgenin tamamını kontrol altında tutmayı hedefleyen güçler bu çifte standartın mimarlarıdır. Ancak Rusya oyunu gördüğü ve hiçbir şekilde kabul etmediği içindir ki bu denklemde Suriye'nin yanında yer alıyor. Neden yer almasın ki? Büyük devletler için her şeyden önce milli çıkarları gelir. Gelmelidir. Büyük devlet olmanın şartı budur. Bu sebeple Rusya dini, örfü, adeti, geleneği, kültürü ortak olmadığı halde Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmaktadır. Nitekim, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Tahran'da İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ile bir araya geldi ve görüşme sonrası bir basın toplantısı düzenlendi. Burada iki bakan Suriye konusuna özel bir önem verdiklerini ifade ettiler. Zira Suriye'nin toprak bütünlüğü bu ülkelerin güvenliği açısından ciddi bir önem arzediyor.
Esad'ın kendi halkına terör uyguladığı iddialarına gelince.. Bu iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. Bu konuda uluslararası medyada ciddi bir haber kirliliği ve saptırma vardır. Geçtiğimiz aylarda el-Cezire'nin Suriye ile ilgili düzmece haber skandalını hatırlayalım… Bu skandal, yalan haber furyasının -buz dağının su üstünde kalan kısmı misali- sadece bir örneğidir.
Suriye'de bugün kaos ve kargaşa varsa bunun sorumlusu Esad rejimi değil, dış güçler tarafından silahlandırılan ve eğitilen isyancı kadrolardır. Suriyeli yetkililer her fırsatta bu hakikati dile getiriyor. En son Irak'ta meydana gelen patlamalarla ilgili olarak Suriye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada olayı kınadı ve yayınladığı bildiride terörün dininin ya da vatanının olmadığını vurgulayarak, "Suriye'nin muhtelif kentlerini hedef alan günahkar elle, başkent Bağdat ve diğer Irak kentlerini hedef alan günankar elin aynı olduğunu" söyledi. Bu tespit gayet doğrudur. Suriye'yi ikinci bir Irak yapmak isteyen el bellidir. Mesele bu ele ve onun emellerine alet olmamaktır.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013