Siyaset, nefret arenasına dönüşe dursun bir başka kutuplaşma da göçmen sorununda. Bu insanlara sahip çıkmaya çalışanlar ile toplumsal barışı tehdit ettiğini savunanlar karşı karşıya.
Üstelik, hesapsız kitapsız göç akını, "işgal" konusunu da tartışmaya açtı. Kimileri sessiz işgal derken, sesli diyenler de oldu. İster sessiz, ister sesli deyin ülke göçmen deposu olmuş.
Hangi politikaya baksan elinde kalıyor. AKP politikası göçmen olayında da göçmüş. Sesliyi bırakın çok sesli curcuna korosu…
Sıkıntının bir sebebi de kavram kargaşası. Mülteci kim? Sığınmacı kim? Göçmen kim? Soruların yanıtını hukukta arayalım!
Mülteci Hukuku:
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun hazırladığı ve 10 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan oturumunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Mülteci Hukuku'na zemin oluşturmaktadır. 30 maddeden oluşan Bildirgenin 14.maddesine göre "herkes zulüm karşısında başka memleketlerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir."
1951 tarihli BM Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi ise, günümüzde mülteci statüsünün tanımını, sahibine tanıdığı hakları ve kişinin bulunduğu devlete yüklediği sorumlulukları belirleyen temel belgedir.
Sözleşme, kimlerin mülteci sayılmayacağını ve mülteci statüsünün hangi durumlarda kaybedilebileceğini de tanımlamaktadır.
1951 Sözleşmesi, taraf devletlere, kişilerin mülteci statüsü başvurularını değerlendirirken iki temel sınırlamaya göre hareket etme hakkı vermiştir. Bunlar coğrafi ve zaman sınırlamasıdır.
Coğrafi sınırlamaya göre, taraf devletler ister yalnızca "Avrupa'da meydana gelen olaylar", ister "Avrupa'da veya başka bir yerde meydana gelen olaylar" sonucunda kendi topraklarına sığınan kişilerin mülteci statüsünü tanımak arasında seçim yapabilirler.
Zaman konusundaki sınırlamaya göre, "1 Ocak 1951 öncesinde meydana gelen olaylar sonucunda" taraf devletlerin topraklarına sığınan kişilerin mülteci statülerinin tanınmasına ilişkindir.
Coğrafi ve zamanla ilgili sınırlamalar 4 Ağustos 1967 tarihinde yürürlüğe giren Mültecilerin Statüsüne Dair Protokol ile kaldırılmıştır.
Bununla birlikte, 1951 Sözleşmesine taraf olan ve Coğrafi sınırlamayı kullanmayı tercih etmiş olan devletlere, bu sınırlamayı kullanmaya devam etme hakkı tanınmıştır.
Türkiye, 1951 Sözleşmesi'ni 29 Ağustos 1961'de kabul etmiş, 1967 Protokolü'nü de 1 Temmuz 1968 tarihinde onaylamıştır.
Bu nedenle Türkiye, coğrafi sınırlamayı kabul ettiği için sadece Avrupa topraklarından gelenlerin mülteci statüsü taleplerini karşılamak durumundadır.
Türkiye Devleti, topraklarına sığınan ve bir Avrupa ülkesinin vatandaşı olmayan kişilere 11 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca "mülteci" değil, "şartlı mülteci" statüsü vermektedir. Şartlı mülteci, "üçüncü bir ülkeye yerleştirilene kadar" Türkiye'de ikamet etme hakkına sahiptir.
15 Mart 2011 tarihinde patlak veren iç savaştan dolayı Türkiye topraklarına sığınmak zorunda kalan ve resmi istatistiklere göre sayıları an itibariyle 3.7 milyona ulaşmış (gerçek sayının 10 milyonu zorladığı iddiası var) Suriyelilerin farklı bir durumu var. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 91.maddesi uyarınca çıkarılan Geçici Koruma Yönetmeliği ile "geçici koruma" kapsamına alınmıştır.
Hukuk düzleminde görülen tablonun tam aksine düzensiz ve yasa dışı göç, insan ticaretine yol açarken, "Devlet eliyle insan ticareti" sorununu da önümüze koymaktadır. Avrupa Birliği (AB) ile para karşılığı göçmenlere sınırlarımızı açmamız tek kelimeyle "utanç vericidir".
Hukuka döndüğümüzde yine yasal yolla "kaçakları" sınır dışı edebiliriz. Ulusal güvenlik ya da kamu düzeni nedeniyle sığınmacıların sınır dışı edilmeleri mümkündür (30.11.1994 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik/madde:29).
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023