Yedi kollu, yedi başlı canavar; 1200 yıllık planını neticelendirmek amacıyla her cihetten saldırmaktadır. Öyle ki bu saldırılar son yıllarda çok kesif ve şiddetli bir mahiyette tezahür etmektedir. Bahsettiğimiz canavar sözde medeni, özde bağnaz Hıristiyan, sömürgeci batı dünyasıdır.
Bir Romen devlet adamının Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde kaleme aldığı "Şark Meselesinin Halledilmesinin 100 Planı" doğrultusunda ortadan kaldırılan Devlet-i Ali Osman'ın geride kalan bütün değerlerine karşı son zamanlarda artarak devam eden akıl almaz saldırılar, içimizden birilerinin de bizleri hayretler içerisinde bırakan davranış, söz ve hareketleri ile yoğunlaşmıştır.
Ülkemiz ve Hinterland'ımız yani görünmeyen sınırlarımıza karşı menfur ve akıl almaz saldırılar son derece planlı ve o derece de etkili bir biçim almıştır.
Balkanlar Karadeniz'in karşı yakası, Irak'ın kuzeyi, Ege, Kafkaslar ve Turan coğrafyasına karşı başlatılan yoğun ve planlı operasyonlar sonrasında ülkemiz içinde bulunduğu paktın (NATO) bazı üyeleri tarafından adeta abluka altına alınmış, dünün yeşil kuşağı kara kuşak olarak ülkemize, dilimize, dinimize, bağımsızlığımıza, üniter devlet yapımıza, tarihimize, ahlaki değerlerimize, inanç ve direnç merkezlerimize, birlik ve beraberliğimize karşı kullanılır bir silah haline gelmiştir.
Kendisine Türk gibi soylu bir kimliği yakıştıramayanlar; "Türkiyeli" ve daha bir sürü ne olduğu, ne demek olduğu belli olmayan kavramlarla varlıklarını ifade etmeye başlamışlardır. Ardiyelerden, depolardan, eski sandıklardan çıkarılan bir takım uydurma kelimeler dil adı altında karşımıza bölücü bir mevhum alarak çıkarılmaktadır.
İngiltere'nin Demir Lady lakaplı eski başbakanı Margareth Teacher'ın tarifi ile 20. yüzyılın en büyük saçmalığı olan karasevdaya tutulmuş ülkemizdeki bir takım umutsuz AB aşıkları ucu açık, ne olduğunu kendilerinin bile tarif edemediği bir üyelik uğruna ne hilalleri batırdıklarını görmekten aciz, bilinmez karanlığa doğru koşmaktadırlar.
Yedi düvel; planları son derece iyi işlediğinden dolayı memnun, "Ha gayret az kaldı, 41 yıl sabrettiniz, biz de sabrettik yakında Türkiye diye, Türk diye bir şey kalmayacak. O zaman biz sizi zaten alacağız. Ödevinizi iyi yaptınız ama biraz daha gayret, hala vatan, bağımsızlık, istiklal, din, dil, ülkü, millet, örf, adet kültür diyen marjinalleriniz var. Biz tam teslimiyet isteriz, canım şunun şurası 115000 sayfa müktesebat. Bak canınız çıktı adınız sanınız kalmadı ama olsun galiptir bu yolda mağlup, siz böyle devam edin çok iyi gidiyorsunuz" diyerek aziz Türk milleti ile alay etmektedir.
Her şey bir yana; bizler bu saldırılar karşısında çaresiz miyiz, diye sorduğumuzda kendi gücümüzü fark ediyoruz. Türk milleti, damarlarındaki asil kanla, dinini, dilini, örf, adet ve ananelerini, kendine has kültürünü koruyarak bu hayâsızca akını durduracak güçtedir. Hatta Türk milleti yalnız kendi varlığını değil insanlığı da bu mezalimden kurtaracak potansiyele sahiptir.
Bunun için sadece "Gayrı yeter artık, oyun bitti, alın AB'nizi, IMF'nizi, yozlaşmış kültürünüzü, toplumsal zehrinizi ve defolun. Biz kendimize ve tüm dünyaya yeteriz" diyebilecek sağduyuyu göstermemiz yeterlidir.
İşte o zaman içimizdeki işbirlikçiler, Helsinki yurttaşları, İngiliz Amerikan muhipleri, kimliksizler, piyonlar hemen bukalemun gibi renk değiştireceklerdir.
80 bin yıllık tarihi olan, soylu milletim tüm insanlığın selameti adına, tam bağımsız ve çok güçlü olmaya mecburdur. Çünkü tarihten önce de var olan Türk milleti dünyada barışın ve mazlumların tek ve en büyük güvencesidir.
Unutmayalım ki bu vatan bizimdir bizim kalacaktır. Bu duygularla istiklal mücadelesi veren onurlu, haksızlığı kabullenmeyen asil milletime selam olsun...
Mustafa BEKARO?LU
Bir Romen devlet adamının Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde kaleme aldığı "Şark Meselesinin Halledilmesinin 100 Planı" doğrultusunda ortadan kaldırılan Devlet-i Ali Osman'ın geride kalan bütün değerlerine karşı son zamanlarda artarak devam eden akıl almaz saldırılar, içimizden birilerinin de bizleri hayretler içerisinde bırakan davranış, söz ve hareketleri ile yoğunlaşmıştır.
Ülkemiz ve Hinterland'ımız yani görünmeyen sınırlarımıza karşı menfur ve akıl almaz saldırılar son derece planlı ve o derece de etkili bir biçim almıştır.
Balkanlar Karadeniz'in karşı yakası, Irak'ın kuzeyi, Ege, Kafkaslar ve Turan coğrafyasına karşı başlatılan yoğun ve planlı operasyonlar sonrasında ülkemiz içinde bulunduğu paktın (NATO) bazı üyeleri tarafından adeta abluka altına alınmış, dünün yeşil kuşağı kara kuşak olarak ülkemize, dilimize, dinimize, bağımsızlığımıza, üniter devlet yapımıza, tarihimize, ahlaki değerlerimize, inanç ve direnç merkezlerimize, birlik ve beraberliğimize karşı kullanılır bir silah haline gelmiştir.
Kendisine Türk gibi soylu bir kimliği yakıştıramayanlar; "Türkiyeli" ve daha bir sürü ne olduğu, ne demek olduğu belli olmayan kavramlarla varlıklarını ifade etmeye başlamışlardır. Ardiyelerden, depolardan, eski sandıklardan çıkarılan bir takım uydurma kelimeler dil adı altında karşımıza bölücü bir mevhum alarak çıkarılmaktadır.
İngiltere'nin Demir Lady lakaplı eski başbakanı Margareth Teacher'ın tarifi ile 20. yüzyılın en büyük saçmalığı olan karasevdaya tutulmuş ülkemizdeki bir takım umutsuz AB aşıkları ucu açık, ne olduğunu kendilerinin bile tarif edemediği bir üyelik uğruna ne hilalleri batırdıklarını görmekten aciz, bilinmez karanlığa doğru koşmaktadırlar.
Yedi düvel; planları son derece iyi işlediğinden dolayı memnun, "Ha gayret az kaldı, 41 yıl sabrettiniz, biz de sabrettik yakında Türkiye diye, Türk diye bir şey kalmayacak. O zaman biz sizi zaten alacağız. Ödevinizi iyi yaptınız ama biraz daha gayret, hala vatan, bağımsızlık, istiklal, din, dil, ülkü, millet, örf, adet kültür diyen marjinalleriniz var. Biz tam teslimiyet isteriz, canım şunun şurası 115000 sayfa müktesebat. Bak canınız çıktı adınız sanınız kalmadı ama olsun galiptir bu yolda mağlup, siz böyle devam edin çok iyi gidiyorsunuz" diyerek aziz Türk milleti ile alay etmektedir.
Her şey bir yana; bizler bu saldırılar karşısında çaresiz miyiz, diye sorduğumuzda kendi gücümüzü fark ediyoruz. Türk milleti, damarlarındaki asil kanla, dinini, dilini, örf, adet ve ananelerini, kendine has kültürünü koruyarak bu hayâsızca akını durduracak güçtedir. Hatta Türk milleti yalnız kendi varlığını değil insanlığı da bu mezalimden kurtaracak potansiyele sahiptir.
Bunun için sadece "Gayrı yeter artık, oyun bitti, alın AB'nizi, IMF'nizi, yozlaşmış kültürünüzü, toplumsal zehrinizi ve defolun. Biz kendimize ve tüm dünyaya yeteriz" diyebilecek sağduyuyu göstermemiz yeterlidir.
İşte o zaman içimizdeki işbirlikçiler, Helsinki yurttaşları, İngiliz Amerikan muhipleri, kimliksizler, piyonlar hemen bukalemun gibi renk değiştireceklerdir.
80 bin yıllık tarihi olan, soylu milletim tüm insanlığın selameti adına, tam bağımsız ve çok güçlü olmaya mecburdur. Çünkü tarihten önce de var olan Türk milleti dünyada barışın ve mazlumların tek ve en büyük güvencesidir.
Unutmayalım ki bu vatan bizimdir bizim kalacaktır. Bu duygularla istiklal mücadelesi veren onurlu, haksızlığı kabullenmeyen asil milletime selam olsun...
Mustafa BEKARO?LU
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012