Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri "alem" bir seyir izliyor. AB, topu topu 12 yıl önce komünizmin pençelerinden sıyrılmış ülkeleri 2004 yılında üyeliğe kabul edeceğini açıklarken; kurulduğu tarih olan 1957'den 2 yıl sonra kapısına dayanmış Türkiye'ye hala "dış kapının mandalı" muamelesi yapıyor. Bu eşyanın tabiatına uyan bir şey mi?
Öyledir herhalde... BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın vecizane ifade ettiği gibi taraflar arasında "kan uyuşmazlığı var." Yine sayın Prof. Dr. Baş'ın açıkça vurguladığı gibi "medeniyetimiz, kültürümüz, ananelerimiz, herşeyden önce akaidimiz farklı." Kısaca sosyolojinin geliştirdiği temel kavramlarda ayrı düşüyoruz AB ile. AB açısından bu derece "öteki" olduğumuza göre, neden kendileriyle "ortak noktaları daha kabarık olan" ülkeleri bırakıp da, Türkiye'yi içeri alsınlar!
Yapacak çok
şeyimiz varmış!
AB Komisyon yetkilisi konuşuyor: "Durmadan, biz yaptık sıra AB'de diyorsunuz. 1-2 adım atmanın yeterli olduğunu sanıyorsunuz. Oysa gitmeniz gereken daha çok uzun yol var." Bizde AB'ye "sülük gibi yapışanların" daha gidecekleri çok uzun yol var... Maalesef bu yol bitmeyecek... Biterse de, AB'nin elinde bize vereceği bir şey olmayacak. Dağın ötesinde suyun olduğu haberini alan kişi misali... Adamcağız onlarca kilometre yürüdükten sonra, kuyunun kuruduğunu farketmez mi?
Bu uzun, ince yol nasıl bitsin ki? Adamlar, bizim sıklıkla eleştirdiğimiz Türkiye ile Katılım Ortaklığı Belgesi'ni yeniden müzakere edilmesi ve yeni bir yol haritası çizilmesi için bastırıyorlar. Yani işi uzatıp, uzatıp savsaklayacaklar... Karşılarında muhatap olarak böyle "sülükleri" görünce...
Peki AB'lilerin açıktan vurgu yaptıkları uzun yolda neler var? Bir basın mensubu olarak Avrupalı gazetecilerle yaptığımız sohbetlerden ve beliren gelişmelerden saptadığımız kilometre taşlarını bir kez daha hatırlatalım:
1) Patrikhane meselesi... Önce Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını isteyecekler; ardından Fener Rum Patrikhanesi'nin "Vatikan" benzeri bir devlet statüsüne kavuşturulmasını dayatacaklar.
2) Kıbrıs ve Ege meselelerinin Yunanistan'ın arzuladığı biçimde çözülmesini isteyecekler.
3) Pontus meselesi... Yunanistan'ın "Küçük Asya faciası" olarak adlandırdığı Pontus meselesi gündeme taşınacak...
Bu üç madde Yunanistan'ı doğrudan alakadar ekiyor. Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu'nun, "Biz sizin yanınızdayız. Kaygılarınızı paylaşıyoruz. Kopenhag'da tarih verilmesi için elimizden geleni yapacağız. Rapora büyük tepki göstermenize gerek yok" demesi boşuna değil... Yunanistan'ın Türkiye ile ilgili sorunlarını arzuladığı tarzda halledebileceği AB'den başka bir platform var mı? Yok... Uluslararası ilişkilerde "müzakerelerle halledemediğiniz anlaşmazlıkları" ya oluruna bırakacaksınız ya da silahla halledeceksiniz. Yunanistan'ın Türkiye'den taleplerini silahla halledecek kapasitesi de bulunmuyor. Tek çaresi AB sürecini kırılacağı noktaya kadar taşımak. "Ne koparırsam, kar" mantığı...
4) Ermeni meselesi... Türkiye'nin önce soykırım iddialarını tanımalarını isteyecekler; ardından Türkiye'den göç eden Ermenilere tazminat ödenmesini sağlayacaklar. Üçüncü aşamada Ermenilerin atalarından miras edindiklerini iddia ettikleri topraklara yerleşmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması talebinde bulunacaklar. Gerisini siz düşünün!
5) Başta Süryaniler olmak üzere azınlıklara daha fazla hak verilmesi için bastıracaklar.
Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası anlaşmazlıklar, insan hakları meselesi, Türkiye'de ordunun siyasetteki ağırlığı gibi sorunlar ikincil derecedeki meselelerdir...
Peki bundan sonra ne olacak? Oyalama taktiği sürecek. Zaten AB'nin kurum olarak nasıl bir çizgi izleyeceği belirsizliğini koruyor. Federasyon mu olacaklar yoksa konfederasyon mu? AB'nin lokomotifi ülkeler Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya, hangi yöne gideceklerini hala belirleyemediler. Almanya, Doğu Avrupa'ya açılımı savunurken; İngiltere, ABD'ye 'fino köpekliği' yapmaya devam ediyor.
Yazımıza AB'yi isteyen az sayıda vatandaşımızın sözüyle bitirelim: Biz istesek de, onlar bizi almazlar! İstemeyenlerin AB diye bir derdi yok zaten.
Öyledir herhalde... BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın vecizane ifade ettiği gibi taraflar arasında "kan uyuşmazlığı var." Yine sayın Prof. Dr. Baş'ın açıkça vurguladığı gibi "medeniyetimiz, kültürümüz, ananelerimiz, herşeyden önce akaidimiz farklı." Kısaca sosyolojinin geliştirdiği temel kavramlarda ayrı düşüyoruz AB ile. AB açısından bu derece "öteki" olduğumuza göre, neden kendileriyle "ortak noktaları daha kabarık olan" ülkeleri bırakıp da, Türkiye'yi içeri alsınlar!
Yapacak çok
şeyimiz varmış!
AB Komisyon yetkilisi konuşuyor: "Durmadan, biz yaptık sıra AB'de diyorsunuz. 1-2 adım atmanın yeterli olduğunu sanıyorsunuz. Oysa gitmeniz gereken daha çok uzun yol var." Bizde AB'ye "sülük gibi yapışanların" daha gidecekleri çok uzun yol var... Maalesef bu yol bitmeyecek... Biterse de, AB'nin elinde bize vereceği bir şey olmayacak. Dağın ötesinde suyun olduğu haberini alan kişi misali... Adamcağız onlarca kilometre yürüdükten sonra, kuyunun kuruduğunu farketmez mi?
Bu uzun, ince yol nasıl bitsin ki? Adamlar, bizim sıklıkla eleştirdiğimiz Türkiye ile Katılım Ortaklığı Belgesi'ni yeniden müzakere edilmesi ve yeni bir yol haritası çizilmesi için bastırıyorlar. Yani işi uzatıp, uzatıp savsaklayacaklar... Karşılarında muhatap olarak böyle "sülükleri" görünce...
Peki AB'lilerin açıktan vurgu yaptıkları uzun yolda neler var? Bir basın mensubu olarak Avrupalı gazetecilerle yaptığımız sohbetlerden ve beliren gelişmelerden saptadığımız kilometre taşlarını bir kez daha hatırlatalım:
1) Patrikhane meselesi... Önce Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını isteyecekler; ardından Fener Rum Patrikhanesi'nin "Vatikan" benzeri bir devlet statüsüne kavuşturulmasını dayatacaklar.
2) Kıbrıs ve Ege meselelerinin Yunanistan'ın arzuladığı biçimde çözülmesini isteyecekler.
3) Pontus meselesi... Yunanistan'ın "Küçük Asya faciası" olarak adlandırdığı Pontus meselesi gündeme taşınacak...
Bu üç madde Yunanistan'ı doğrudan alakadar ekiyor. Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu'nun, "Biz sizin yanınızdayız. Kaygılarınızı paylaşıyoruz. Kopenhag'da tarih verilmesi için elimizden geleni yapacağız. Rapora büyük tepki göstermenize gerek yok" demesi boşuna değil... Yunanistan'ın Türkiye ile ilgili sorunlarını arzuladığı tarzda halledebileceği AB'den başka bir platform var mı? Yok... Uluslararası ilişkilerde "müzakerelerle halledemediğiniz anlaşmazlıkları" ya oluruna bırakacaksınız ya da silahla halledeceksiniz. Yunanistan'ın Türkiye'den taleplerini silahla halledecek kapasitesi de bulunmuyor. Tek çaresi AB sürecini kırılacağı noktaya kadar taşımak. "Ne koparırsam, kar" mantığı...
4) Ermeni meselesi... Türkiye'nin önce soykırım iddialarını tanımalarını isteyecekler; ardından Türkiye'den göç eden Ermenilere tazminat ödenmesini sağlayacaklar. Üçüncü aşamada Ermenilerin atalarından miras edindiklerini iddia ettikleri topraklara yerleşmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması talebinde bulunacaklar. Gerisini siz düşünün!
5) Başta Süryaniler olmak üzere azınlıklara daha fazla hak verilmesi için bastıracaklar.
Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası anlaşmazlıklar, insan hakları meselesi, Türkiye'de ordunun siyasetteki ağırlığı gibi sorunlar ikincil derecedeki meselelerdir...
Peki bundan sonra ne olacak? Oyalama taktiği sürecek. Zaten AB'nin kurum olarak nasıl bir çizgi izleyeceği belirsizliğini koruyor. Federasyon mu olacaklar yoksa konfederasyon mu? AB'nin lokomotifi ülkeler Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya, hangi yöne gideceklerini hala belirleyemediler. Almanya, Doğu Avrupa'ya açılımı savunurken; İngiltere, ABD'ye 'fino köpekliği' yapmaya devam ediyor.
Yazımıza AB'yi isteyen az sayıda vatandaşımızın sözüyle bitirelim: Biz istesek de, onlar bizi almazlar! İstemeyenlerin AB diye bir derdi yok zaten.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016