Tarım üretimi konusunda çok büyük imkanlara ve çok verimli koşullara sahip olan Türkiye, bir zamanlar dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyken, bugün tarımda dış ticaret açığı veren ülkelerden biri haline geldik.
Yanlış okumadınız, tarım ülkesi Türkiye, tarımda dahi dış açık veren bir ülke oldu. Tabii ki, AKP hükümetinin tarımı, AB'ye ve ABD'ye feda etmesi sebebiyle…
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Dijital Veri Paneli'ne göre, 2023 yılının ilk 6 ayında tarım, gıda ve içecek sektörü, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 1,04 artışla 12 milyar 230 milyon dolarlık ihracat ve yüzde 19,71 artışla 12 milyar 460 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirdi.
Dolayısıyla bu yılın ilk 6 ayında tarım, gıda ve içecek sektöründe 230 milyon dolar dış ticaret açığı vermiş oldu. Halbuki geçen yılın aynı döneminde 1,7 milyar dolar dış ticaret fazlası verilmişti.
Nereden nereye… Tarımda kendi kendine yeten ülkeydik, en temel ürünleri bile ithal etmeye başladık ve sonuç, tarımda dış açık… Sadece bu tablo bile başta tarım politikaları olmak üzere hükümetin ekonomi politikalarının ne kadar yanlış olduğunu göstermek için yeterlidir.
İthal ettiğimiz, dış açığa ve sonucunda cari açığa neden olan ürünler de ilginçtir, ülkemizde rahatlıkla yetiştirebileceğimiz ürünler. En çok ithal ettiğimiz ürün buğday. Üstelik buğdayın anavatanı Türkiye ve Anadolu coğrafyası "buğday ambarı" olarak nam salmış.
2023 yılının ilk 6 ayında 2 milyar 303 milyon dolarlık buğday ithal etmişiz. Buğdayı, 1 milyar 83 milyon dolar ile soya fasulyesi ve 917 milyon dolar ile ham ayçiçeği yağı takip ediyor. Bunların hepsi ülkemizde yetiştirilebilen ürünler. Sadece bu 3 ürünün, toplam ithalat içerisindeki payı yüzde 34.5'i buluyor.
Hükümet, doğru tarım politikalarıyla bu ürünlerin ihtiyacımızdan daha fazlasını üretip, ülkemize döviz kazandırması gerekirken, yanlış politikalarla üreticiyi küstürüp ithalatı tercih etmekte ve cari açığı körüklemektedir.
Üstelik buğdayın yüzde 98'ini de şu anda savaş halinde olan Rusya ve Ukrayna'dan ithal ediyoruz. Yılın ilk yarısında Rusya'dan 1 milyar 654 milyon dolar ve Ukrayna'dan 607.8 milyon dolar tutarında buğday ithalatı yapıldı. Adamlar savaş halinde buğday üretip bize ihraç ediyor, bizler savaşta değiliz ama üretim potansiyelimizi kullanmayı beceremiyoruz.
Genel olarak tarımsal ürün ithal ettiğimiz ürünlerin sıralaması da şöyle: 3 milyar 338 milyon dolar ile Rusya, 2 milyar 79 milyon dolar ile Ukrayna, 961 milyon dolar ile Brezilya, 542 milyon dolar ile ABD ve 527 milyon dolar ile Malezya… Bu 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 59,7'sini oluşturdu.
Düşünebiliyor musunuz, bize en fazla tarım ürünü satan 5 ülkenin ilk 2'si, savaşta, diğer 3'ü ise oldukça uzakta. Adamlar taa Brezilya'da tarım ürünü üretiyor, bize satıyor ve bu işten ciddi gelirler elde ediyor, bizim çiftçimiz ise hemen yanı başında satışı yapılan markete, pazara ürünü gönderirken zarar ediyor.
Ayrıca okyanus ötesinden gelen ürünle, yanı başımızda üretim yapan çiftçiye fiyat baskısı yapılıyor. Bu nasıl bir tarım politikası böyle? Yanlışlığı görmek için daha ne olması gerekiyor?
Hükümetin öyle tarım politikaları var ki, üreticiyi tarımdan soğutuyor, gelecek nesiller tarım üretiminden kaçıyor. Bakın, bu konuda İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç neler söylüyor:
* "Enflasyonla mücadelede 'gıda' başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerekiyor."
* "Dünyanın 10 büyük tarım üreticisinden biri olan Türkiye bu seviyedeki gıda enflasyonunu hak etmiyor."
* "Yapılan araştırmalara göre Türk çiftçisinin yaş ortalaması 55'e yükseldi. Böyle gidersek, bu nesil, tarım üretimi yapan neredeyse son nesil olacak."
* "Tarımda genç kalmadı; bu gerçekten sürdürülebilir bir durum değil."
* "Dolayısıyla hiç zaman kaybetmeden, çiftçiliği ve tarımı gençlerimizin gündemine sokmalıyız. Gençlerimizi, çiftçilerimizi toprakla barıştırmalı, kentten köye göçün yolunu açmalıyız."
Yazımızı "Adım Adım Anadolu" turu kapsamında il il dolaşan, milletimizi gerçeklerle buluşturmaya çalışan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sözleriyle bitirelim:
* "Türkiye'deki bu ekonomik tablo imkansızlıklardan kaynaklanan bir ekonomik tablo değildir. Türkiye'de yaşanan ekonomik tablo planlı bir fakirleşmedir, fakirleştirmedir."
* "Niye bizi fakirleştiriyorlar? Sebebi çok basit arkadaşlar, bu ülkeden umudumuzu keselim diye, bu ülkeye sahip çıkmayalım, bu ülkeye karşı aidiyetlerimizi yitirelim diye bunu yapıyorlar."
* "Tarım topraklarını yabancılar satın almaya başladı ve tarım dahi yapmıyorlar. Bir yabancı Türkiye'den gelip tarım toprağı neden alır? Tarım yapmak için alabilir. Peki, aldığı tarım toprağını neden işlemez? Demek ki tarım yapmak için almıyor. Demek ki başka bir maksat var. Nedir bu maksat? Bu maksat şudur: Sizi toprağınızdan etmek!"
* "Bakın, Filistinli bir kardeşimiz burada. O ülkenin bundan 50- 60 sene önce yaşadığı bugün bizim yaşadığımızdı ve bundan 20 yıl sonra muhtemeldir ki başımızı sokacağımız bir evimiz olmayacak, üzerine ev yapabileceğimiz bir toprağımız da olmayacak."
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025