bini aşkın Kuvay-ı Milliyeci bayrağını kaparak Çağlayan meydanına koştu. Mitingde konuşan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Türkiye'nin bağımsızlığını yitirme noktasına geldiğini dile getirdi.19 Aralık 2004'te olağan kongresini gerçekleştiren Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), İstanbul Çağlayan'da, "Ne AB Ne ABD Tek Çözüm Bağımsız Türkiye" adlı bir miting düzenledi. 2005 yılının ilk mitingi özelliğini de taşıyan mitinge soğuk ve yağışlı havaya rağmen 'bağımsızlık benim karakterimdir' ilkesini sindirmiş 300 bini aşkın insan katıldı. Mitinge coşkulu kitleye hitap eden BTP Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş, hükümetin icraatlarını eleştirerek Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin verdiği şartlı müzakere tarihiyle kurtlar sofrasına oturtulduğunu söyledi.
Bayrağını kapan Çağlayan'a koştu
1919 şartlarının aradan bir yüzyıl bile geçmeden yeniden kapımızı çaldığının farkına varan genç, ihtiyar, çocuk, kadın onbinlerce insan yeniden kuvay-ı milliye ruhuyla bayrağını kaparak Çağlayan meydanına akın etti. Müslüman Türk'ün son bağımsız devleti Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiyesi anlamına gelen AB zehirinin türlü atraksiyonlarla milletimize içirilmesinin önüne geçmek için soluğu Çağlayan Meydanında aldı. Rengi şehit kanı, Hilal'i iman, Yıldız'ı Peygamber remzi albayrağımızı Teslis'in mavi bayrağına kurban sunmak isteyenlere "artık yeter" diye haykırmak için kendini Çağlayan'da buldu.
ayakta
Kıbrıs gibi bir dâvânın bir kalemde AB için feda edilmesine... Dinlerarası Diyalog adlı şartlara uydurulmuş misyonerlik tuzağı ile gençliğimize Hıristiyanlık aşısı yapılmasına... "Ecdâd"tan yüzbinlerin uğrunda ölüp, bağrında sıradağlar gibi yatarak bize vatan bıraktıkları toprakların yabancılara peşkeş çekilmesine geçit vermemek için Çağlayan'a koştu. "Büyük İsrail", "Büyük Ermenistan", İstanbul Suriçinde 2. Vatikan, oyunlarını bozmak için... Yeni versiyonuyla dayatılan Sevr'i bir daha hortlayamayacak şekilde yeniden paçavraya dönüştürecek Kuvay-ı Milliye ruhunun dipdiri ayakta olduğunu dosta, düşmana göstermek için Çağlayan'a koştu. Yarın "eyvah!" dememek için... Çanakkale Geçilmez destanını yazan, mazlum milletlere örnek teşkil edecek bir İstiklal Harbi'ni tarihe mal eden ecdadıyla kendisinin övündüğü gibi gelecek kuşakların da kendisiyle övüneceği bir listede yer almak için Çağlayan'a koştu.
Çağlayan çağladı
Türk ve BTP bayrakları ile Çağlayan Meydanı'nı sıkı sıkıya dolduran onbinlerce kişi, sık sık "Avrupa şaşırma sabrımızı taşırma" şeklinde slogan attı. "İşte lider, işte Başbakan" sloganlarıyla kürsüye gelen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Atatürk'ün kurduğu tam bağımsız Türkiye'nin bağımsızlığını yitirme noktasına geldiğini dile getirdi. Prof. Dr. Baş, çarpıcı ifadelerle dolu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Alınan müzakere tarihiyle Türkiye kurtlar masasına oturtulmuştur. Sevr'in şartlarından çok daha ağır şartlar Türkiye'nin önüne konuldu. Dün ülke parçalanmaya giderken millet ayıktı. O zaman, vatana sahip çıkan, milleti harekete geçiren bir Başkumandan, Mustafa Kemal vardı. Bugün ise millet çeşitli oyunlarla adeta uyutulmaktadır. Bir yanda vatan ayaklar altından kaydırılırken, öte tarafta buna sahip çıkabilmenin teminatı olan Müslüman Türk kimliğini kaybetme noktasına gelinmiştir. Siyasi irade ise uyguladığı politikalar ile kimlik değişiminin adete zemini hazırlanmaktadır. İşte bu yüzden Sevr'den daha ağır şartların devletimizin ve milletimizin aleyhine her gün hayata geçirildiği bir ortamda siyasetimizin demediği, belki de alternatifi olmadığını düşünerek diyemediği AB ve ABD'ye hayır diyoruz. Milletin kaderini milletin iradesinin kurtaracağını biliyoruz ve Bağımsız bir Türkiye için 'Kuva-yı Milliye' diyoruz. Milletleri ayakta tutan ana unsur manevi bağlardır. Maddi unsurlarının tamamını hatta vatanını dahi kaybetse dini ve kimliğini muhafaza etmeyi başaran bir millet günün birinde mutlaka tarih sahnesindeki yerini tekrar alacaktır. Tarih bu tespitin sayısız örnekleriyle doludur. Endülüs bunun en güzel örneğidir."
Asıl maksatları Anadolu
Endülüs'ün Avrupa'da asırlar boyu İslam'a mekan olmuş bir yer olduğuna işaret eden BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 800 yıl ömür süren Endülüs İslam Devleti'nin halini gördükten sonra, bu hazin sonun bugün dahi bütün İslam alemini ve Müslümanları düşündürmesi gerektiğini belirtti. BTP Lideri konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Endülüs'te hukuku, iktisadi, siyasi vs. sekiz yüz yıl süren bir İslam medeniyetinin ardından Müslüman kalmaması, anlatmak istediğimiz hadisenin çarpıcı bir faturasıdır. Camiler kiliseye döndürülmüş ve Müslümanlar tamamen katledilmiştir. Bugün de asıl maksat Anadolu'yu parçalamak ve bu güzel toprakları kendi tasarruflarına almaktır.
Nihai hedef budur."
AB'nin talepleri
AB'nin birliğini oluşturabilmek için çeşitli devletleri biraraya getirerek Yeni Dünya Düzeni sisteminde büyük bir güç olmanın hesabını yaptığına işaret eden BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, AB'nin bu süreçte Türkiye'yi çeşitli gerekçelerle parçalamak istediğini dile getirdi. BTP Lideri AB'nin taleplerini şu şekilde ortaya koydu:
1- Fırat ve Dicle suları, bölgedeki barajlar AB yönetimine devredilsin.
2- Türkiye Ermeni soykırımını tanısın.
3- Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
4- Kürtler azınlıktır, Süryaniler azınlıktır, Keldaniler azınlıktır. Ortodokslar azınlıktır, Katolikler azınlıktır, Protestanlar azınlıktır. Aleviler, Bahailer azınlıktır deniyor ve Türkiye'den bunu kabul etmesi isteniyor. Yani bu süreçte Türkiyeyi resmen bölüp parçalamak istiyorlar.
5- "Fener Rum Patriğinin Ekümenik sıfatını kamusal alanda kullanmasının önü açılsın" deniyor.
6- Papazların azınlık okullarında ders vermesi ve bu uygulamanın devlet okulların da kapsaması isteniyor.
7- AB, Türkiye'deki kiliselere yurtdışından papaz atanabilmesini ve kiliselere uygulanan idari kısıtlamanın kaldırılmasını istiyor.
8- Azınlıkların kendi okul ve vakıflarını kurmasını talep ediyor.
9- 17 Aralık'ta Brüksel'de imzalanan nihai sonuç bildirgesinde, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye tarafından tanındığı deklere edilmiştir. O takdirde K.K.T.C tarihe karışacak Türkler adada azınlık haline gelecektir."
Türkiye'nin yolu kapalı
Bütün bu taleplere rağmen, 17 Aralık'ta Brüksel'de ilan edilen AB deklarasyonunda "Müzakereler sonucu, önceden garanti edilmeyen ucu açık" bir süreçtir denmektedir. Açık olmasının manası bizden istenen her şartı yerine getirsek dahi AB'ye girip giremeyeceğimiz belli değildir.
1. Ayrıca AB üyesi ülkelerden birinin "veto" etmesi halinde müzakerelere derhal son verilecektir. Bu şart sadece Türkiye içindir.
2. AB Türklere serbest dolaşım hakkı tanımayacağını ilan etmiştir. Bu da Türkiye'ye uygunacaktır.
3. Türkiye, binlerce işsiz insanına Avrupa'da iş aş bulma beklentisi içindedir. Ancak Avrupa bu kapıyı, yukarıda zikrettiğimiz serbest dolaşım hakkını vermediği için kapatmıştır. Yani bizim Avrupa'da iş bulma imkanımız yoktur.
4. Yine bu rapora göre Türkiye AB'nin karar mekanizmalarında yer alamayacaktır. Bu yönüyle Türkiye'ye özel statü verilecektir.
5. Türkiye'ye 2014 yılı sonuna kadar hiçbir mali yardım yapılmayacaktır.
6. Birliğe üye ülkeler katılımından sonra dahi bize her türlü yaptırımı uygulayabileceklerdir.
7. Tarım mamullerimiz AB ülkelerine giremeyecektir. Bunun manası Türk tarımı tamamen çökertilecektir.
8. Gümrükler sıfırlanacak, tarım mamulleri dahil olmak üzere AB'nin malları Türkiye'de pazar bulacaktır. Yani Türk köylüsü Avrupa'nın her türlü mamulü yanında tarım ürünlerini de alacaktır.
9. Ekonomide IMF düzeni devam edecek, kamu bankaları ve KİT'ler satılacaktır.
11. AB istediği konularda daimi kısıtlamalar getirecektir.
12. Türkiye müzakere sürecini tamamlasa bile Fransa ve Avusturya milletine sorup bu birliğe mani olacaktır. Bunun manası Türkiye Türk milleti birliğe alınmayacaktır. Avrupanın istediği Türk milleti değil Anadolu topraklarıdır."