Bir zamanların "taşı toprağı altın" olan İstanbul, şimdilerde yetmiş iki buçuk milletin yaşadığı dev bir beton yığını metropol...
Türkiye nüfusunun dörtte bire yakını Boğaziçi'nin iki yakasında yaşam savaşı vermekte...
Türkiye İstatistik Kurumu'nun yaptığı, "vatandaşlar göç etmeyip kendi nüfus kütüklerinin bulunduğu illerde yaşasaydı illerin nüfusları ne olurdu?" araştırmasının sonucuna göre 16 milyon nüfusu olan İstanbul'un nüfusu 2.5 milyona düşecekti. Türkiye'de kilometrekareye 108 insan düşüyor; İstanbul'da 2 bin 987. Aradaki fark neredeyse 30 kat. Türkiye nüfusunun yüzde 18.66'sı, yani neredeyse her beş kişiden biri İstanbul'da yaşıyor.
Dünya ölçeğine baktığımızda, nüfusu 81 milyon olan Almanya'nın en kalabalık şehri 3.5 milyonluk Berlin. Nüfusu 66 milyon olan Fransa'nın en kalabalık Şehri 2.2 milyon. Nüfusu 51 milyon olan İngiltere'nin en kalabalık şehri 7.5 milyonluk Londra.
Evet, sevgili okurlar şu an insani ve yaşanabilir koşullara göre İstanbul'da olması gereken nüfus 2.5 milyon...
Çarpık büyüme ve rantçı bir kentleşme modeliyle dip dibe, iç içe bıkkınlık içerisinde evlere şenlik bir İstanbul yaşamı bugünlerde çekilmez boyutlarda...
Artık taşı ve toprağı "beton" olan İstanbul'da uzmanlar, son dönemde sık sık yaşanan değişken hava olayları, iklim değişikleri ve selleri "aşırı betonlaşma"ya bağlıyorlar.
Dünya Şehirleri Kültür Forumu'nun yayınladığı en son raporda, İstanbul'daki kamuya açık yeşil alan yani park ve bahçelerin kentin yüzölçümüne göre oranı yüzde 2,2 olarak gösterildi. Bu oran Moskova'da yüzde 54, Sydney'de yüzde 46, Viyana'da yüzde 45,5 ve New York'ta yüzde 27 civarında.
Uzmanlara göre, hızla nüfusu artan İstanbul'da beklenen büyük bir depremin yaşanması durumunda, insanların toplanacağı yer sayısı ise kısıtlı. 17 Ağustos 1999 depremi sonrası, 490 küsur deprem toplanma alanlarının dörtte üçü imara açıldı ve şu an bu alanların yüzde 75'inin hepsine inşaat yapılmış durumda.
AB Komisyonu'nun 20 Mayıs'ta sunduğu "Çiftlikten Çatala" stratejisi ile Avrupa gıda sistemlerinin daha sürdürülebilir hale getirilmesi için almış olduğu birçok kararın yanında; "denizler, nehirler, göller ve ormanların daha fazla korunacağı"nı dile getirirken "2030'a kadar 3 milyon yeni ağaç dikilmesi"ni öngörüp karara bağlamış durumda.
Tüm dünya yeşili koruyup değer verip ağaç dikerken; bizlerde "Çılgın Kanal İstanbul" projesiyle kıyıma son sürat devam ediyoruz. Türkiye Ormancılar Derneği ve Kuzey Ormanları Savunması, "Kanal İstanbul" projesinin hayata geçirilmesi halinde, İstanbul'da 458 hektarlık ormanlık alanın yok olacağını dile getiriyorlar. Her ne kadar Kanal güzergâhında kesilecek orman alanının (595 futbol sahası) olduğu açıklansa da Kanal çevresinde oluşturulacak yeni yerleşim yerleriyle birlikte kaybedilen orman alanı miktarı (3.896 futbol sahasına) çıkacağı dile getiriliyor.
Evet sevgili okurlar, para ve rant uğruna feda etmediğimiz hiçbir değerimiz ve kutsalımız kalmadı gibi. "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim" diyen Fatih Sultan Mehmet'in torunlarının geldiği son durum ortada. "Yeni Osmancılık" bu olsa gerek...
Doğaya yapılan bu kıyım ve tahribatın öcünün büyük çok büyük olacağı gün gibi aşikâr. Her türlü tabi felaket, bela ve musibet an be an kapımızda bekliyor.
İstanbul'un en büyük ve birinci önceliği "deprem"e yatırım yapmanız gerekirken "Kanal İstanbul" çılgınlığını açıklayıp izah edemezsiniz!..
İnsanları doğduğu yerlerde istihdam etme adına İstanbul nüfusunu revizyona tabi tutmaz ve Anadolu köylerinde kurulacak tarımsal işletmelerle istihdam sağlamazsanız gün gelir İstanbul çatlar, patlar ve elinizde bir enkaz yığınına dönüşür...
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023