Terör neden azgınlaşıyor?

Dün, dağda ve bayırda cereyan eden terör, bugün itibariyle güzel yurdumun her karış toprağında hissedilmektedir. Dün sadece askeri hedef alan terör, bugün itibariyle siviliyle askeriyle her ferdi yakından ilgilendirmektedir.
Teröristler artık sadece dağda değil, her yerde ve her an eylemdedir. Ya da kendinde her yerde eylem yapabilecek gücü görmektedir. Son aylarda yaşananlardan sonra bu tespiti yapmaya hakkımız olduğu kanaatindeyim.
Bu kadar vahim olaylar cereyan ederken, gündeme terör ve tehdit hâkim iken hala hükümet yetkilileri, medyaya sitem edip, “yaptığınız yayınlarla terör örgütünü reklam etmeyin, sağduyulu davranın, yapılan eylemleri büyük göstermeyin, devletin gücünü zayıflatmayın…” mesajlarıyla durumu idare etmeye çalışmaktadırlar.
Sağduyu çağrılarına mutlaka katılıyoruz. Tabii ki millet olarak daha sabırlı daha sağduyulu davranmak zorundayız.
Ancak vatandaş olarak sormak hakkımız değil mi? “Sayın hükümet yetkilileri siz en üst düzeyde devlet koruması altındayken vatandaşın her an kör bir kurşun ya da kör bir bombalama eylemine kurban gitmeyeceğine garanti veriyor musunuz?
Vatandaş olarak sormak hakkımız yok mu? “Dünden bu güne terör ve tehdit olarak neredeyiz? Yönetime talip olduktan bu yana çözüm adına ortaya koyduğunuz tedbirler ne kadar etkili oldu? Sebep olduğunuz çeşitli açılımlarla terör ve tehdit konusunda ne kadar yol aldınız? Terör ve tehdit konusunda sizin hiç mi suçunuz yok?
Anlaşılan odur ki bu iktidar terörü önleme konusunda çok da başarılı değil. Peki, çözümü olmayanları meclise ve iktidara taşıyanların hiç mi suçu yok?
Eğer toplum olarak yarınlara güvenle bakamıyorsak. Can ve mal kaybına uğrama endişesi taşıyorsak, kimse işlerin iyi gittiğini, kimse hükümetin bu konuda başarılı olduğunu söyleyemez.
Eşyanın tabiatı odur ki bir en küçük bir kurumda ya da ailede var olan bir sorun gittikçe artıyorsa yapılan mücadele ve gidilen yol yanlıştır. Terör gittikçe azgınlaşıyorsa ve artış gösteriyorsa mutlaka bir yanlış vardır ve bir yerlerden beslenmektedir.
Olaylara ferasetle bakıldığında; terör, diğer iç ve dış tehditler, iktidarın batılı sözde müttefiklerinin çizdikleri yol haritasıyla azmıştır, çığırından çıkmıştır. Onların talimatlarıyla sorun kangrenleşmiştir. İktidarın yapacağı iş, ciddi bir muhasebe yaparak yanlıştan bir an önce dönmektir.
Dönüp bakın geçmiş günlere, sizlere bu konuda çözüm için en samimi eli Prof. Dr. Haydar Baş uzatmıştı. Sizlere ve dünyaya, “Geliniz ülkenin sadece terör değil, ekonomik, siyasi, kültürel bütün sorunlarını çözmekte size yardım edeyim. Benim bilgi donanımım ve inancım bu sorunların üstesinden gelmeye yeter kudrettedir” diye…
Ama siz bırakın kulak vermeyi, ilgilenmediniz bile… Batılı sözde müttefiklerinizin söz ve talimatları daha şirin geldi ve onlara uydunuz. İlahi kaderin tecellisi de sonunu hayır getirmedi, gördüğünüz gibi…
Çözüm uzakta değil, ülkenin bütün sorunlarını çözecek milli bir mutabakat oluşturun. Prof. Dr. Haydar Baş’tan mutlaka istifade edin. Boşuna zaman kaybı, belki de ileride telafisi mümkün olmayacak sorunları beraberinde getirecektir.