Sosyal olaylarda da teşhis çok önemlidir. Zira teşhis yanlış yapılırsa, sorunlara çözüm bulmak mümkün olmaz. Dahası, doğru yapılmayan teşhisler, sorunları daha da katmerleştirir. Bu cümleden olarak, terörü ele alırsak, ilkönce şu gerçeğin altını çizmek gerekir: Terör, başta ABD ve İsrail olmak üzere, Batılı devletlerin icat ettiği bir savaş türüdür. Bir başka deyişle, terör, dünyayı sömürmek isteyen egemen güçlerin, kendi hesaplarına sürdürdükleri bir vekâlet savaşıdır. Esasen terör, bildiğimiz klâsik savaşlardan daha kötü ve tehlikelidir. Klâsik savaşlar, devletler tarafından belirlenen bir hukuk ve kurallar çerçevesinden yapılıyordu. Bunlara uymayanlar savaş suç işlemiş sayılıyordu. Terörde ise, hiçbir hukuk ve kural geçerli değildir. Onun içindir ki, terör bir insanlık suçudur. İnsanlık suçuna karşı insanlar birlikte mücadele etmezlerse, insanlık ölür.İnsan haklarına toz kondurmayan birçok, gizli-açık terör örgütlerine destek vermektedir. Bu, ikiyüzlülük, utanmazlık ve sahtekârlık devam ettiği sürece, terörü önlemek imkânsızdır. Ne yazık ki, terörden en çok çeken İslâm ülkeleridir. Gün geçmiyor ki, teröre kurban vermeyelim. Yabancı güçler, İslâm coğrafyasına şu veya bu gerekçe ile yerleştiğinden beri, durum hiç değişmiyor, gittikçe de kötüleşiyor. Yabancılar fitne-fesat çıkarmadıkları dönemlerde, Müslümanların arasında büyük sorunlar ve çatışmalar çıkmamıştır. Çıkanlar da öyle veya böyle bir çözüme kavuşturulmuştur. Bu da gösteriyor ki, İslâm ülkelerinin en büyük sorunu yabancı güçlerdir. O güçler, İslâm coğrafyasından kovulursa, çözümün kapısı açılmış olur. İslâm coğrafyasında ise tam tersi yapılıyor. Şöyle ki, terörün hamisi olan ABD ve müttefikleri coğrafyamızda cirit atıyor. ABD, bugüne kadar Türkiye'ye karşı mücadele eden PKK'yı destekledi. Ancak bunu resmiyette inkâr etti. Ne var ki, şimdi PKK'nın Suriye'de kolu olan PYD'ye açıktan silâh yardımı yapıyor. Türkiye'de, terörle mücadele gerekçesiyle ABD'ye üslerini açıyor. Böyle bir çelişki, kafa karışıklığı, anlaşılmazlık ve gaflet olur mu?Şu gerçeği artık görmek ve ifade etmek durumundayız: ABD, yıllardır Türkiye'ye karşı düşmanca hareketten öte, bilfiil savaş sürdürmektedir. Amacı, Türkiye'yi bölmek, parçalamak ve İsrail'in Arz-ı Mevut'a ulaşmasını gerçekleştirmektir. TBMM'de bulunan siyasi partiler, teröre karşı birlik ve beraberlikten söz ediyorlar, ama terörü de seçim kampanyalarında siyasi argüman olarak kullanmaktan geri durmuyorlar. Birlik ve beraberlik bu şekilde sağlanamaz. Bunun sağlanabilmesi için ABD, İsrail ve müttefiklerinin Türkiye'ye karşı savaş açtıkları açık olarak millete anlatılmalıdır. Bu yapıldığı takdirde milletimiz, anında tek yürek ve tek bilek oluverir. Tarihi günlerden geçtiğimiz için, kimin ne yaptığı, nerede durduğu ve neler söylediği not edilmektedir. Not edilenler arasında en anlamlı ve en açık olan, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın şu sözleridir: "Bugün Türk Hava Kuvvetleri aslında savaşıyor. Hem orta çaplı bir savaşın ötesinde, hem de iki cephede savaşıyor."Orgeneral Ünal'ın, bu doğru teşhis ve tespitinin, siyasi partilerde yankı uyandırmaması ve karşılık bulmaması, gerçekten çok ilginçtir. İlginç olduğu kadar da düşündürücüdür.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018