Tezkereden önce, tezkereden sonra

TBMM'nin Türkiye'yi savaşın kucağına bir "cephe" ülke olarak atacak olan tezkereyi reddetmesinin anlamını, konunun heyecanıyla olsa gerek tüm yazılanlara çizilenlere rağmen hâlâ tam olarak kavrayabilmiş değiliz.

Milletvekilleri öylesine bir karara imza attılarki (devamının gelmesi şartıyla) yakın tarih bu olayı milad kabul edip, "tezkereden önce-tezkereden sonra" diye bahsederse şaşırmayın...

Tezkerenin imzalanmasının ardından yaşadıklarımız, kısaca Amerika'nın baskıları bu milada sizce yeterince işaret etmiyor mu?

Meclis'e tezkerenin reddinin ardından müteşekkir olması gereken K.ıraklı Kürtler 3 gündür üstüste Türkiye aleyinde gösteriler yapıyorlar. Mutfakta biri mi var? dedirten bu fotoğraf aslında, Ankara'nın ne kadar doğru yolda olduğununda göstergesi...

Çok değil 2 hafta önce "tezkere 24 saatte çıkmazsa" fena yaparım" tehtidini savuran Washington, tezkerenin kökten reddine rağmen mutlaka dikkatinizi çekmiştir sesini dahi yükseltemiyor. Üstelik o 24 saatin üzerinden çok sayıda günler geçmesine rağmen...

Hükümet, Ankara yada TBMM, kendi gücünü en ümitsiz anda keşfediyor, Amerika'nınsa mahkumiyetini...

Hiç kimse bu tarihi duruşu, bu psikolojik direnci yıkmamalı...

Şimdi Washington'un B planı filan olmadığı, üstelik Türkiye senaryolara dahil olmadan bir "kuzey cephesi" yazılanayacağı konuşuluyor.

Az daha sabredersek Türkiye bu savaşı dahi engelleyebilir...

Sabredersek ve inanırsak... Meclis bu işin fitilini ateşledi, gerisi askeri bürokrasi ve hükümetin üzerinde...

Türkiye savaşı durdurabilir

100 sayfalık ve yaklaşık 1 ay süren pazarlıklar şunu açıkça ortaya koymuştur.

"ABD siyasi, askeri veya ekonomik, "savaş sebebi" saydığımız başlıklarda dahil hiç bir konuda, Türkiye'nin hassasiyetlerini ciddiye bile almamaktadır.

Yaşar Yakış'ın "öyle şeyler istiyorlarki söylesek skandal olur" dediği sözler hâlâ hatıralardadır. Washington'un Ankara'yı anlamak için kendine en hafif fatura çıkacak ekonomik konularda bile, ödemeyi kabul ettiği rakamlar komiktir.

Ortada doğru dürüst verilmiş bir söz bile yoktur. Ancak öyle bile olsa "savaşın koşulları, "verdiğimiz sözü yerine getirmemize engel oluyor, ne yapalım" tavrı herhalde Washington adına sürpriz omayacaktır. Hatta öyle yeni durumlar üreterek karşımıza çıkacaklarki, zoraki aldığımız sözlerden biz caymak zorunda kalacağız. Yani sıtmayı gösterip ölüme razı etmek isteyeceklerdir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalı...

Türkiye ancak bu operasyonu durdurarak savaşla gelecek tehlike ve tehtidlerden kurtulabilir. "savaş nasıl olsa çıkacak Washington'un yanında yer almalıyız" tavrı, hiç bir şekilde bizi korkularımızın başımıza gelmesinden alıkoyamaz.

Türkiye şimdi çıtayı yükseltmeli ve bu savaşı durdurmanın yollarını aramalıdır, teslim olmanın değil...

Türkiye korkularını yenebilir

Tezkerenin reddi Türkiye'nin ve dünyanın önüne bu imkanı koymuştur. Şimdi Meclis, hükümet ve tüm askeri bürokrasi cesaretlendirilmeli, bu savaşı engelleyebileceğimize dair bir inanç aşılanmalıdır.

Herkes, pazarlıklar sürecini bilenler bilmeyenlere anlatmalı ve şu hatırlanmalıdır.

"Amerika bu savaşla askerimizi figüran, hükumetimizi kukla, Türkiye topraklarını müstemleke haline getirmek istemektedir".

Bize hiç bir değer vermeyerek dışardan ve içerden adeta güçsüzlük aşılanmıştır.

Şimdi gücünü keşfetmiş ve dünyanın ilk kez dikkatle izlediği bir Türkiye vardır. Bunu kullanmak, bu manevi gücün üstüne bir bayrak dikmek tarihi birer vazife olarak hükümetin omuzları üzerindedir. Yada askeri bürokrasinin boynunun üzerinde bir vatanseverlik borcudur.

Hâcet kapıları açık

Türkiye'ye ilk düşen şey artık müzakerenin adını bile ağzını almamaktır. Bu yolla Ankara "pazarlığa açık bir ülke", "tezkereyi bu nedenle reddetmiş ülke" görüntüsü vermekten süratle kaçınmalıdır.

El altından verilecek bir kaç milyar dolara, yada askeri jeste hükümet bütün kapılarını kapatmalıdır. Savaştan en fazla zarar görecek ülke olarak, bu savaşa en fazla direnecek adres olmamız herhalde en tabi hakkımız değilmidir?

Tayyip Erdoğan 9 Mart sendromuna kapılarak medyanın açtığı tuzağa düşmemelidir. "İcazetli genel başkan" sıfatını, CHP'nin imalarını bir tarafa itebilir, AK partinin genel başkanı...

"ABD'ye cennet vadedildi, şimdi bunun altında eziliyor" tezi yalansa Tayyip Edoğan bunun aksini ispat etmek için bundan daha uygun bir zaman ve zemin bulunamaz.

Meclis, Türkiye'nin büyük millet meclisi olduğunu ispat etmiştir. Şimdi sıra parlamentonun açtığı bu yoldan ilerlenecek siyaset ve askeri bürokrasidedir.

Samimiyet testi için herkese hacet kapısı açılmıştır. Unutmayalım ya bu kapıdan girilecek yada bu diyardan gidilecektir.

Hârımi İsmet'imize girmeye çalışan hırsız için, "elimizde imkan yok ne yapabilirizki" denilemez...

Milletin iradesinin tecelli ettiği Meclis herşeyin olabileceği bir sürecin, miladın önünü açmıştır.