Dokuz sütuna manşet olması gereken şu ibret diyalog maalesef matbuatın yüzde 95'in de yer bulmadı. Mekan: Dolmabahçe Sarayı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek AKP, CHP, MHP ve BDP'li uzlaşma heyeti üyeleri ile Yeni Anayasa'ya destek bağlamında davet ettiği medyanın genel yayın yönetmenlerine uzun uzadıya propaganda yapıyor ve destek talep ediyor. Çiçek yeni Anayasayı sunuş konuşmasında bir kez olsun Türk Milleti ifadesini kullanmıyor. Sunum sonrasında Aydınlık Gazetesinin Genel Yayın Müdürü Serhan Bolluk soruyor: "Sayın Başkan iki ayrı sorum var. Birincisi biz bir millet miyiz, öyle isek hangi milletiz, adımız yok mu? Sizi uzun uzun dinledim bir kez olsun Türk Milleti dediğinize şahit olamadım. İkinci sorum, MİT Müsteşarı Hakan Fidan PKK ile Oslo'da yaptıkları görüşmede yüzde 95 nispetinde anlaşmaya vardıklarını açıklamıştı. Acaba Oslo'da varılan bu mutabakatın yeni Anayasada yeri nedir?" Soru tek kelime ile muhteşem! Soruyu milliyetçilik tüccarlığı yapan medyaların mensuplarından değil de bazılarının dudak büktüğü Aydınlık Gazetesinin temsilcisinden gelmesi önemli! Peki Cemil Çiçek bu şaheser sorulara pardon deyip açıklama mı getirdi? Maalesef getirmedi! Cemil Çiçek'in karşılığı şu oldu: "Bu soruların yeri burası değil!" Evet, TBMM Başkanı böylesine haklı bir soruya, "Ne münasebet elbette milletimizin adı Türk Milletidir" demedi, diyemedi! Dahası, Oslo mutabakatının yeni Anayasa ile uzak - yakın alakası olamaz da diyemedi! İyi de bu Cemil Çiçek Türkiye'nin Meclis Başkanı değil mi? Öyle ise bu tutumunu nasıl izah edeceğiz? Yoksa Çiçek (!) Cemil Bey, "Aman Kürtleri ve özellikle de ABD'yi kızdırmayalım" diye mi Türk ifadesini ağzına almaktan imtina ediyor? Hadi Cemil Bey'in her dönemin adamı olmak için bu gibi hassasiyetleri köreldi diyelim, peki ya diğerlerine ne demeli? Mesela orada MHP'li üye Faruk Bal da var, o niye sustu söyler misiniz? Ayinesi işse kişinin tablo ortada, demek ki Türk Milleti kavramı bu arkadaş için de bir şey ifade etmiyor, öyle ya ifade etseydi, araya girip olur mu öyle şey derdi! Bu fotoğraf size ayrıntı gelebilir ama hakikatler ve gidişat çoğu zaman böylesi ayrıntılarda gizlidir!
Peres bile İran'a hücum ediyorsa?
Şimon Peres kim? İsrail'in barış adına Nobel alan şimdiki Cumhurbaşkanı! Ilımlı imajlı Peres İngilizlerin ünlü yayın organı The Daily Telegraph'da durduk yerde İran'a hücum emrini verdi, ki altını çizerek yazıyorum bu bir işaret fişeğidir! Peki neyin işareti mi verildi? İran'ın çok yakın bir gelecekte fiili olarak hedefe oturtulmasının! Uluslararası Atom Enerji Kurumunun kararından sonra bazı gelişmeler olacak! Arap Baharı, Mağrip ülkeleri ve Suriye derken galiba finale geliniyor! Yok İran'a karadan asla ve kat'a giremezler de havadan bombalamalar olabilir! Bu arada İran'a yapılacak bir taarruz tek başına bir hamle olmaz, öyle bir karar alınırsa bu paket proje olur ve Kürdistan işinde son nokta konur!
Bahçeli'nin bayramda yapmadıkları
1) Bütün liderlerin gittiği deprem bölgesine bayram vesilesi ile gidebilirdi? Gitmedi. 2) Kemal Kılıçdaroğlu'nun birkaç kez yaptığı gibi bayram da sınır bölgemizde bir karakolda Mehmetçikle beraber olabilirdi? Olmadı. 3) Ankara'da Şehitlerin mezarına gidip dua okuyabilirdi? Okumadı. 4) Şehit Ailesine bayram ziyaretini yapabilirdi? Yapmadı. 5) Ankara'da Güneydoğu gazilerinin bulunduğu rehabilitasyon merkezlerine gidebilirdi? Gitmedi. 6) Darülaceze'ye gidip yaşlı ve kimsesizlerin bayramını kutlayabilirdi? Kutlamadı. 7) Bayramı vesile edip kendi memleketine gidebilir ya da mini bir Anadolu turu yapabilirdi? Yapmadı. 8) En önemlisi MHP Genel Başkanlığı gibi tarihsel sorumluluğu olan görevi layıkı ile yapamıyorum diye istifa edebilirdi? Etmedi.
Demirel'in Esad'a ültimatomu ve bugün?
Tarih: 1992. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'le Şam'da Hafız Esad'ın sarayında yemekteyiz. Demirel ve Esad'ın yemek masası heyetin uzağında ama görüş açısı olarak her anı gözlemleyebiliyorum. Masada yüzler asık ve sinirler gergin. Demirel bir ara cebinden bir kağıt çıkarıp Hafız Esad'a uzatınca, Esad'ın yüzü kıpkırmızı oldu. Tam bu süreçte Demirel'in yine hışımla konuştuğuna şahit oldum. Ertesi gün dönüş yolunda uçakta Sayın Demirel'e Hafız Esad'a uzattığı kağıdın ne olduğunu sordum. Demirel'den beni geçiştireceğini sandığım bu soruma ertesi gün bütün gazetelere manşet olan şu karşılığı aldım: "Öcalan'ın Suriye'deki ikamet adresini önüne koydum ve ültimatom verdim." Sadece o gezi esnasında değil Öcalan, Türkiye - Suriye ilişkilerinde uzun bir dönem problem oldu. Nitekim 1999'da Türkiye Öcalan bağlamında Suriye'ye askeri ve diplomatik olarak müthiş bir baskı kurdu ki, Suriye Öcalan'ı kapı dışarı etmek zorunda kaldı. Kuşkusuz Türkiye o süreçte yaptıklarında kesin haklıydı! Gelelim bugüne: İsim: Albay Al Assad. Kendini Özgür Suriye Ordusunun Komutanı olarak tanıtıyor. Hatay'da Türk asker ve polisinin koruması altında tutulan bu adam basına aynen şunları söylüyor: "Beşar Esad'a karşı 15 bin kişilik isyan ordusunu Türkiye'den koordine ediyoruz." Albay kılıklı bu adam tartışma götürmeyecek şekilde Suriye için Öcalan misalidir Şimdi bir yukarıda sunduklarıma bakın bir de bugüne? Türkiye'nin yanlışı dün yapılan mıydı yoksa bugün yapılan mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sabahattin Önkibar / diğer yazıları
- Genelkurmay'da 40 Gülen taraftarı? / 30.06.2014
- Erdoğan IŞİDden korkuyor, çünkü? / 26.06.2014
- Jandarma, Ege ordusu ve Özel Kuvvetler! / 25.06.2014
- AKP'den Kuran'a sansür! / 23.06.2014
- IŞİD Türkiye'yi vuracak! / 19.06.2014
- Üç alçaklık ve dinsel ırkçılık! / 18.06.2014
- Avrasyacılık ve Prof. Dr. Haydar Baş / 16.06.2014
- Bayrak ve ölü Kürt! / 12.06.2014
- İşte Başbakan'ın uçağındaki casus! / 11.06.2014
- Başbakan belden aşağı kaset mi bekliyor? / 09.06.2014
- Erdoğan IŞİDden korkuyor, çünkü? / 26.06.2014
- Jandarma, Ege ordusu ve Özel Kuvvetler! / 25.06.2014
- AKP'den Kuran'a sansür! / 23.06.2014
- IŞİD Türkiye'yi vuracak! / 19.06.2014
- Üç alçaklık ve dinsel ırkçılık! / 18.06.2014
- Avrasyacılık ve Prof. Dr. Haydar Baş / 16.06.2014
- Bayrak ve ölü Kürt! / 12.06.2014
- İşte Başbakan'ın uçağındaki casus! / 11.06.2014
- Başbakan belden aşağı kaset mi bekliyor? / 09.06.2014