Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Davos’ta yapılan Dünya Ekonomi Forumu toplantısında Türkiye’nin küresel krizde başarı formülünü ballandıra ballandıra anlatadursun ekonominin en önemli göstergelerinden olan tarım sektörü iflasın eşiğine geldi.
Türkiye, bırakın küresel krizde bir başarı hikayesi yazmasını, dünyada küresel kriz başlamadan önce de çok büyük krizleri yaşıyordu, bugün de yaşamaya artan bir oranda devam ediyor.
Gazetemizin geçtiğimiz günkü “Borç ektik, haciz biçtik” manşeti tarımın durumunu özetle, net bir şekilde gözler önüne serdi.
Haberin içeriğinde, çiftçilerin bankalara olan borçları 5 milyar lira iken, 2012 yılında bu rakam 6 kat artarak 30 milyar liranın üzerine çıktığı ifade ediliyor. Rakamlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine dayanıyor. Ödenemediği için takibe düşen tarım kredileri ise son 5 yılda 276 milyon liradan, 936,3 milyon liraya fırlamış.
Ekonomi yönetimine göre, eğer krize girmemenin göstergesi, yabancıların ve onların uzantıları olan bankaların zarar etmemesi, kar üstüne kar açıklaması ise Babacan’ın dediği doğru, Türkiye gerçekten de bu konuda oldukça mahir…
Siyasilerimiz, yabancıların ve azınlıkların elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor.
Ekonomide buna değil de, tarım kesiminin, yerli sanayicinin, esnafın, tüccarın, emeklinin, işçinin, memurun, işsizin, öğrencinin haline bakacaksak, Türkiye 2002’den bu yana hiç krizden çıkmadı.
Ama Davos’ta toplananların bunlarla ne ilgisi var ki? Onlar zaten kapitalist düzenin temsilcileri… Onlar ceplerine para üstüne para katıyorlarsa, insanları, milletleri rahatlıkla sömürebiliyorlarsa onların başarı kriteri bu ve bu sebeple bizimkilerin sırtını sıvazlayıp duruyorlar.
Yeniden tarım kesiminin içler acısı haline dönecek olursak, çiftçi borçla üretim yapmaktadır, eline geçen para maliyetini bile karşılamamaktadır. Bu sebeple çiftçi borç ekip haciz biçmektedir. Çiftçilerin takipte görünen kredileri bugün itibarıyla 1 milyar liraya yakındır ama emin olun ki, bu rakam en az verilen kredi rakamına kadar ulaşacaktır.
Bu rakam 30 milyar liraysa 30 milyara, 50 olursa 50 milyara…
En az, çünkü bu borçlara faiz de ilave oluyor. Belki başlangıçta çok cüzi bir faiz oranı belirleniyor ama vaktinde ödenemediği zaman faiz yükü katlanarak artıyor. 3 bin liralık borç oluyor 10 bin lira… Astarı yüzünden pahalı hale geliyor.
Mevcut şartlarda çiftçilerin aldıkları kredileri zamanında ödeyebilmesi mümkün değil.
Kredi verenler de bu gerçeği çok iyi biliyor. Para veren biz olmadığımız halde biz bunu biliyorsak, para veren neden bilmesin? Peki, o zaman neden veriyor, çiftçinin hali ortada iken neden tarım kredileri havalarda uçuşuyor?
Kredilerin kaynaklarının sendikasyon kredileri olduğunu biliyoruz, yani kaynak yabancılara ait.
Bir ülkenin topraklarını ele geçirmenin en ucuz ve en kolay yolu haciz yoluyla elde etmektir. Borçlandırırsın, ödeyememesi için elinden geleni yaparsın ve sonra da hakkım diyerek el koyarsın. Hem bu şekilde toprak elde etmenin kanuni bir sınırı da yok.
Yabancılar direkt olarak toprak satın almaya geldiklerinde hem yasal sınırla hem de yüksek maliyetle karşılaşıyorlar.
Ödenemeyecek kredilerle borçlandırdıkları takdirde, haciz yöntemiyle hem yarı fiyatına hem de sınırsız toprak elde etme imkanına kavuşuyorlar.
Şimdi siz söyleyin, Türkiye’de yabancıların eline geçen toprak miktarı ne kadardır, hesaplama imkanınız var mı? Sıra sulara geldiğine göre durum oldukça vahim…
Köylerine, mahallelerine kadar hacizlik olan, en stratejik yerlere yabancıların yerleştiği ülkemizin söyler misiniz krizi yönetmedeki gerçek başarısı nedir?
Türkiye, bırakın küresel krizde bir başarı hikayesi yazmasını, dünyada küresel kriz başlamadan önce de çok büyük krizleri yaşıyordu, bugün de yaşamaya artan bir oranda devam ediyor.
Gazetemizin geçtiğimiz günkü “Borç ektik, haciz biçtik” manşeti tarımın durumunu özetle, net bir şekilde gözler önüne serdi.
Haberin içeriğinde, çiftçilerin bankalara olan borçları 5 milyar lira iken, 2012 yılında bu rakam 6 kat artarak 30 milyar liranın üzerine çıktığı ifade ediliyor. Rakamlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine dayanıyor. Ödenemediği için takibe düşen tarım kredileri ise son 5 yılda 276 milyon liradan, 936,3 milyon liraya fırlamış.
Ekonomi yönetimine göre, eğer krize girmemenin göstergesi, yabancıların ve onların uzantıları olan bankaların zarar etmemesi, kar üstüne kar açıklaması ise Babacan’ın dediği doğru, Türkiye gerçekten de bu konuda oldukça mahir…
Siyasilerimiz, yabancıların ve azınlıkların elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor.
Ekonomide buna değil de, tarım kesiminin, yerli sanayicinin, esnafın, tüccarın, emeklinin, işçinin, memurun, işsizin, öğrencinin haline bakacaksak, Türkiye 2002’den bu yana hiç krizden çıkmadı.
Ama Davos’ta toplananların bunlarla ne ilgisi var ki? Onlar zaten kapitalist düzenin temsilcileri… Onlar ceplerine para üstüne para katıyorlarsa, insanları, milletleri rahatlıkla sömürebiliyorlarsa onların başarı kriteri bu ve bu sebeple bizimkilerin sırtını sıvazlayıp duruyorlar.
Yeniden tarım kesiminin içler acısı haline dönecek olursak, çiftçi borçla üretim yapmaktadır, eline geçen para maliyetini bile karşılamamaktadır. Bu sebeple çiftçi borç ekip haciz biçmektedir. Çiftçilerin takipte görünen kredileri bugün itibarıyla 1 milyar liraya yakındır ama emin olun ki, bu rakam en az verilen kredi rakamına kadar ulaşacaktır.
Bu rakam 30 milyar liraysa 30 milyara, 50 olursa 50 milyara…
En az, çünkü bu borçlara faiz de ilave oluyor. Belki başlangıçta çok cüzi bir faiz oranı belirleniyor ama vaktinde ödenemediği zaman faiz yükü katlanarak artıyor. 3 bin liralık borç oluyor 10 bin lira… Astarı yüzünden pahalı hale geliyor.
Mevcut şartlarda çiftçilerin aldıkları kredileri zamanında ödeyebilmesi mümkün değil.
Kredi verenler de bu gerçeği çok iyi biliyor. Para veren biz olmadığımız halde biz bunu biliyorsak, para veren neden bilmesin? Peki, o zaman neden veriyor, çiftçinin hali ortada iken neden tarım kredileri havalarda uçuşuyor?
Kredilerin kaynaklarının sendikasyon kredileri olduğunu biliyoruz, yani kaynak yabancılara ait.
Bir ülkenin topraklarını ele geçirmenin en ucuz ve en kolay yolu haciz yoluyla elde etmektir. Borçlandırırsın, ödeyememesi için elinden geleni yaparsın ve sonra da hakkım diyerek el koyarsın. Hem bu şekilde toprak elde etmenin kanuni bir sınırı da yok.
Yabancılar direkt olarak toprak satın almaya geldiklerinde hem yasal sınırla hem de yüksek maliyetle karşılaşıyorlar.
Ödenemeyecek kredilerle borçlandırdıkları takdirde, haciz yöntemiyle hem yarı fiyatına hem de sınırsız toprak elde etme imkanına kavuşuyorlar.
Şimdi siz söyleyin, Türkiye’de yabancıların eline geçen toprak miktarı ne kadardır, hesaplama imkanınız var mı? Sıra sulara geldiğine göre durum oldukça vahim…
Köylerine, mahallelerine kadar hacizlik olan, en stratejik yerlere yabancıların yerleştiği ülkemizin söyler misiniz krizi yönetmedeki gerçek başarısı nedir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025