Böyle bir soru insanın kanını donduracak, kimyasını bozacak, inanç dünyasını alt üst edecek bir soru.Kim veya kimler bu soruyu, Müslüman Türk milletine yöneltebilir? İslam'ın en şanlı fetihlerini Anadolu ve Balkanlar bölgelerinde, Peygamber varisi Ehl-i Beyt soyu Ahmet Yesevilerin, Hacı Bektaş-ı Velilerin ortaya koyduğu, tertemiz İslami davetle, hâkim olduğu coğrafyaya hakları ve özgürlükleri yaşatmış ve yaşamış Ehl-i Beyt aşığı bir millete kimler bu densiz soruları sorabilir? İslam dini için, Müslümanların canlarını, mallarını ve namuslarını korumak için varını yoğunu ortaya koyan bir millete, kim hangi sebepten; son yüzyılda çeşitli oyunlarla Müslümanların yaşadığı toprakları ellerinden alan bir devletin, Allah'ın (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de lanetlediği bir milletin ajanı olarak bakabilir, baktırabilir?Yurt dışına çok seyahat eden insanlarımız sınır kapılarında veya gümrüklerde neler yaşadıklarını bilirler. Taşımış oldukları pasaportla alakalı, sıkıntılar yaşadıklarından dolayı vatandaşlarımız, devlet adamlarımızdan pasaportun rengini ve şeklini değiştirmelerini istediler. Devlet ricalimiz de şekli ve rengi değişen yeni pasaportlarımızla, bütün komşularımızla sıfırdan başlayan sorunsuz komşuluk ilişkilerine başladılar. Eee, yeni pasaporta, yeni şekil, yeni renk ve tabii ki yeni komşuluklar?1988 yılında Suudi Arabistan'ın Irak sınır kapısı Arar'dan geçerken, otobüsün bagaj dikmelerinin içine kadar bakmışlardı. Üşenmeden jet motoruyla birçok bölmeyi kesmişlerdi.Bunların sebebi hep eski pasaportlarımızmış, yoksa insanlara zarar verecek maddelerin ticaretiyle bizim ne alakamız olabilir. Hep sebep, eski pasaportlar.Yeni pasaportlarımızla ilk açılan kapılar öyle bir açıldı ki, meselâ Suriye, pasaportumuzun rengine ve şekline vuruldu. Ama nasıl vurulma, yeni pasaport öncesinde transit geçişlerde bile emmediğimiz sütü ağzımızdan getiren, giriş ve çıkış saatlerine kısıtlama getiren, girişlerde 'burada ne işiniz var' diye soru soran bu ülke, pasaportun rengine öyle bir vuruldu ki, ne vurulma, âşık oldu âşık ve aradaki bütün engelleri kaldırdı. 'Efendim hoş geldiniz şöyle buyurun başımızın üstün de yeriniz var' dediler. 'Vize mi? O da ne? Ona ne gerek var? Biz kardeşiz' dediler. Bir pasaportun rengi ve şekli nelere kadirmiş, şu işe bak, her şey süt liman oluverdi!Tabii ki güneş her şeyi ortaya çıkarır, mesela gecenin karanlığını. Güneş renkleri de soldurur, bizim pasaportların da renklerini güneş soldurdu. Evet, o kadar çok dolaştık, güneş altında o kadar çok kaldık ki pasaportlarımızın rengi soldu. Sonrasında da rengi kaçmış pasaportlarımızı beğenmeyip şimdi bize ağız burun yapıyorlar. Suriye de 'ateş suyunu Kızılderililere verip onları birbirine düşüren beyaz adam' olmuşuz. Hatta ateş kusan demir çubukları da biz vermişiz. Ne dersiniz? O insanları biz karıştırmışız diyorlar, ne dersiniz?
Ali Nezir / diğer yazıları
- Kâmil kul, kâmil mü’min / 19.04.2024
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023