Türkiye'nin manzarası hiç iç açıcı değildir. Tarih yazan milletin torunları artık figüran rolü bile alamaz duruma getirilmiştir.1938 sonrası kapıldığı veya bulaştırıldığı "batı" hastalığından bir türlü sıyrılamayan bir ülke konumunda Türkiye. Üstelik hastalık sürekli artıyor. Çözümsüz bir konuma gelindi. Peşinde koşulan batı. ülkeyi batırma noktasına getirdi. Uyuşturulan koca millet artık battığını da göremez konuma gelmiş. Milletimizin çoğunluğu, doğruların yanlışlara, yanlışların doğrulara karıştırıldığı, doğruların yanlış, yanlışların doğru lanse edildiği bir gündemde adeta oynatma noktasına getirilmiş durumdadır. Küresel güç odakları, senaryo gereği milletin önüne çıkardıkları farklı fikirlerden teveccüh göreni iktidara taşıyarak kervanlarını her dönemde yürütmüşlerdir. Bundan dolayıdır ki ülke ve milletin kaderi hiç değişmedi. Milletimiz her seferinde bir kurtuluş simidi gibi sarıldığı kurtuluş senaryolarının arkasındaki yabancı eli göremedi. İçimizden birileri seçilerek oynanan bu oyun büyük bir senaryo idi. Temel hedef milletin dayanma ve güvenme duygusunu yok etmekti. Unutulmaması gereken bir gerçekte artık milletimizin büyük bir tecrübe kazandığı ve aynı delikten bir kere daha ısırılmaya müsaade etmeyeceğidir.
Bütün bu karışıkların içinde en çok tartışılan ve uğraşılan konulardan biriside din konusudur. Din; vatan, millet ve bayrak için bile bile ölüme giden duyguyu veren bir kaynaktır. Maneviyat olmadan ülke düşmanlarına karşı dimdik durabilecek bir nesil yetiştirmek çok zor olsa gerektir. Küresel şirketlerin bütün uzantıları bu nesli ayakta tutabilecek maneviyat damarlarını kesmekle uğraşmaktadır. Bunun ana sebebi ülkeyi teslim alma esnasında dirençleri zayıflatmaktır. Bunun için küresel düşmanımızın ana hedefi dinimizi ve gerçek dindarımızı saf dışı etmek ve dini temsil edecek küresel dünyanın adamları olacak figüranlar bulmak ve senaryoda yazılanları oynatmaktır. Bu senaryoda yazanları yıllardan beri izlemekteyiz. Din ile ilgili birçok dinsiz tartışmalar sahneye kondu. Asıl proje millet ile devleti karşı karşıya getirme projesi idi. Bunun için oluşturulan en tehlikeli proje dindar insanları devlet düşmanı şeklinde gösterecek bir yapı oluşturmaktır. Bunu bir ölçüde başardılar. Bu konuda da doğrular yanlışlara karıştırılmış durumdadır. Devletin en üst tepesinde hala bu manada tartışmaların aşılamayışı bu sahada da milletin beklediği birliktelikçi ve bütünleştirici bir iradeye ihtiyacı açıkça göstermektedir.
Ülke insanımızın en sorunlu yönlerinden bir tanesi de kendi ekonomik durumudur. Milletimizin çoğunluğu artık temel ihtiyaçlarını göremez konuma getirilmiştir. Eve ekmek götüremeyen, çocuğuna bakamayan, evin kirasını ödeyemeyen, elektrik parasını veremeyen vb. binlerce problemle karşı karşıya milletimiz. Bunun karşısında politikacılarımızın ortak tavrı çaresizlik ve formaliteden bir şeyler yapıyorum görüntüsü. Koltukta biraz oturma sevdası ile siyasete talip olan zayıf iradeler ve bu zayıf iradeleri millete pompalayan küresel güçler...Ülkemizin politika sahnesi bu. Fikirsiz ve projesiz siyasetçiler maalesef küresel güçlerin oyuncağı oldu.
Aslında senaryo çok açık parasının altın bağını yaklaşık 40 sene önce koparmış adeta ekonomik hilelerle dünyayı dize getirmiş bir güçle karşı karşıya dünya. Destek verdiği küresel şirketlerle rekabet edilemez bir ortam oluşturarak bütün dünyayı etkisi altına almış durumda. Oysa ülkemizde karşılığı olan parayı bile basamayan iktidarsız bir iktidar var. Hakkı olan parayı basamayan bir iradeden başka bir şeyi beklemek abes olur. Bu oynanan senaryo küresel gücün iradesine teslim edilen madden ve manen batırılan Türkiye'nin senaryosudur.
Bu senaryonun önemli bir yapı taşı da AB sürecidir. Bu süreç sadece bir oyalanmadır. Neticesi olmayan bir gündem sonu ne olursa olsun sonuç sıfır dır. Küçük bir örneğini Kıbrıs'ta gördük. Referandumda %65 evet büyük bir başarı gibi gösterildi. Sonuç sıfır oldu. AB macerası sonucu sıfır olan milletin enerjisini boşa harcama senaryosudur.
Ülkemizde politika ve ekonomi tıkanmıştır, çaresizdir. Milletimizin arayışı bu tıkanmışlığa ve çaresizliğe çözüm olacaktır. Artık işaretler beklenen iradeyi göstermektedir.
Bütün bu karışıkların içinde en çok tartışılan ve uğraşılan konulardan biriside din konusudur. Din; vatan, millet ve bayrak için bile bile ölüme giden duyguyu veren bir kaynaktır. Maneviyat olmadan ülke düşmanlarına karşı dimdik durabilecek bir nesil yetiştirmek çok zor olsa gerektir. Küresel şirketlerin bütün uzantıları bu nesli ayakta tutabilecek maneviyat damarlarını kesmekle uğraşmaktadır. Bunun ana sebebi ülkeyi teslim alma esnasında dirençleri zayıflatmaktır. Bunun için küresel düşmanımızın ana hedefi dinimizi ve gerçek dindarımızı saf dışı etmek ve dini temsil edecek küresel dünyanın adamları olacak figüranlar bulmak ve senaryoda yazılanları oynatmaktır. Bu senaryoda yazanları yıllardan beri izlemekteyiz. Din ile ilgili birçok dinsiz tartışmalar sahneye kondu. Asıl proje millet ile devleti karşı karşıya getirme projesi idi. Bunun için oluşturulan en tehlikeli proje dindar insanları devlet düşmanı şeklinde gösterecek bir yapı oluşturmaktır. Bunu bir ölçüde başardılar. Bu konuda da doğrular yanlışlara karıştırılmış durumdadır. Devletin en üst tepesinde hala bu manada tartışmaların aşılamayışı bu sahada da milletin beklediği birliktelikçi ve bütünleştirici bir iradeye ihtiyacı açıkça göstermektedir.
Ülke insanımızın en sorunlu yönlerinden bir tanesi de kendi ekonomik durumudur. Milletimizin çoğunluğu artık temel ihtiyaçlarını göremez konuma getirilmiştir. Eve ekmek götüremeyen, çocuğuna bakamayan, evin kirasını ödeyemeyen, elektrik parasını veremeyen vb. binlerce problemle karşı karşıya milletimiz. Bunun karşısında politikacılarımızın ortak tavrı çaresizlik ve formaliteden bir şeyler yapıyorum görüntüsü. Koltukta biraz oturma sevdası ile siyasete talip olan zayıf iradeler ve bu zayıf iradeleri millete pompalayan küresel güçler...Ülkemizin politika sahnesi bu. Fikirsiz ve projesiz siyasetçiler maalesef küresel güçlerin oyuncağı oldu.
Aslında senaryo çok açık parasının altın bağını yaklaşık 40 sene önce koparmış adeta ekonomik hilelerle dünyayı dize getirmiş bir güçle karşı karşıya dünya. Destek verdiği küresel şirketlerle rekabet edilemez bir ortam oluşturarak bütün dünyayı etkisi altına almış durumda. Oysa ülkemizde karşılığı olan parayı bile basamayan iktidarsız bir iktidar var. Hakkı olan parayı basamayan bir iradeden başka bir şeyi beklemek abes olur. Bu oynanan senaryo küresel gücün iradesine teslim edilen madden ve manen batırılan Türkiye'nin senaryosudur.
Bu senaryonun önemli bir yapı taşı da AB sürecidir. Bu süreç sadece bir oyalanmadır. Neticesi olmayan bir gündem sonu ne olursa olsun sonuç sıfır dır. Küçük bir örneğini Kıbrıs'ta gördük. Referandumda %65 evet büyük bir başarı gibi gösterildi. Sonuç sıfır oldu. AB macerası sonucu sıfır olan milletin enerjisini boşa harcama senaryosudur.
Ülkemizde politika ve ekonomi tıkanmıştır, çaresizdir. Milletimizin arayışı bu tıkanmışlığa ve çaresizliğe çözüm olacaktır. Artık işaretler beklenen iradeyi göstermektedir.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005