Bazıları geçen hafta ders başı yaparken, pek çoğu da bugün, 2018-2019 güz yarıyılı programına başlıyor.
Üniversite, genel olarak şöyle tanımlanabilir: "Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumu."
Çok boyutlu gerçeklik ve kavram olan üniversiteyi Türkiye gerçekliğine yatırdığımızda, kahreden bir tablodur gördüğümüz; Üniversitelerimiz dünya ölçeğinde ilk 500'e bile girememiş.
"Dünyanın üniversiteleri" başlığıyla 1950'de Nice'te toplanan UNESCO konferansında, bilginin kendi için peşine düşülmesi gerektiği ilkesi ortaya konuldu ve bunun "hakikat arayışının bizi götüreceği yere kadar takip edilmesi" gerektiği benimsendi.
Aynı UNESCO konferansında üniversite hayatını yöneten iki başka ilke daha açık bir şekilde ifade edildi: "Farklı fikirlere hoşgörü" ve "Siyasi müdahaleden muafiyet".
Kendi fikirlerinden "farklılaşan" fikirleri hoş görmesi gereken, devlet ve üniversite yönetimidir.
Üniversite yönetimi öğretim üyesi istihdam ederken, göreve son verirken, müfredatı geliştirir ve onaylarken, araştırma konularını belirlerken ve araştırma yaparken siyasal müdahaleyle karşılaşmamalıdır. Devlet hangi tezin yazılıp yazılmayacağına karar vermek üzere üniversitenin akademik alanına girmemelidir.
Devlet, devleti eleştirebilecek konulardaki tezleri yöneten öğretim üyelerinin görevlerine son veremez. Üniversite yönetimi, devleti eleştiren görüşler açıklayan ya da devletin onaylamadığı alanlarda araştırma yürüten öğretim üyelerinin, görevlerine son verilmesine yönelik siyasal baskılara boyun eğmemelidir. Eğer yönetimler siyasal baskılara boyun eğerse hem akademik özgürlüğün hem de üniversitenin temel yükümlülüklerinin altını oyan siyasi müdahalenin aracı haline gelir.
"Toplumsal kurumlar" olarak üniversiteler, öğretim ve araştırma aracılığıyla, özgürlük ve adalet, insan onuru ve dayanışma ilkelerini teşvik etmek ve karşılıklı maddi ve manevi desteği uluslararası düzeyde geliştirmekle yükümlüdür.
Bu demektir ki, üniversiteler toplumda demokratik ilkeleri geliştirmeyi amaçlayan bakış açılarını açıkça dile getirmeli ve savunmalı, aynı zamanda bu ilkelere hizmet ederek devlet politikasından farklılık sergilemelidir.
Üniversiteler devlet müdahalesine direndiğinde dünya çapındaki diğer üniversitelerle gerektiği gibi birleşmeli ve onlar tarafından desteklenmelidir. Bu onların etik ve siyasal yükümlülüğü değil, aynı zamanda bizzat üniversitenin kritik bir görevidir.
Bu çerçeveyi UNESCO ilkeleri doğrultusunda belirlemeye çalıştık. Yükseköğrenim için biz hangilerini yerine getiriyoruz? Dünya sıralamasındaki yerimiz, sorunun cevabıdır!
Üniversitelerimizde yaşanan kan kaybı ciddi boyutlardadır. Artık üniversite yönetimleri de, üniversite değerlerini koruyan ve arayanları tehdit olarak algılamaktadır.
Araştırmalara mali destek, kişiye ve hatta siyasi görüşe bağlı verilmektedir. Ülkenin bilimsel performansı hızla düşmektedir;
Oysa, bilim ve teknolojiye gereken önemi vermeyen ülkeler egemenlikten, bağımsızlıktan ve gelişmişlikten söz edemez. Esas olan çağdaş eğitimle nitelikli insan gücü yetiştirmek, bilimsel bilgiyi toplumsal yarara sunmaktır.
Üniversitelerimizde artık atama ve yükseltmelerde, ilânlarında aranan özelliklerde bilimsel ölçüt yoktur. Yabancı dil başarı sınırı düşürülmüştür. Denklikler komediye dönüşmüştür. En geçerli ölçüt: Bizden mi, bize karşı mı, hangi siyasi düşünceye sahip, arkasında kim var, seçimlerde kime oy verir?
Akademisyen profili değişmiştir; üniversite kültür ve geleneği kalmamış, kolaycılık ve yaranma, yararlanma esas unsur olmuştur.
Ekonomik sıkıntıların intihar olaylarına sebebiyet verdiği bir ortamda üniversitelerimizin de içinde bulunduğu hayati sorunlar, bilim ve teknolojinin intiharı olmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023