Atalarımız "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" demişler. AB'cilerin mumu ise, o kadar da yanmıyor. Hemen sönüyor. Olsun, onlar yine mum yakarlar, ama biz son sönen mumların üzerinde biraz duralım. AB'ciler, "AB'ye girersek, kişi başına düşen milli gelirimiz 10 bin dolara çıkacak, bakınız Yunanistan ve İspanya'nın milli geliri bu düzeylerde" diyerek, idam cezasının kaldırılmasını, Türkçe dışındaki dillerde eğitimin serbest bırakılmasını şiddetle savundular. AB Karşıtı Ulusal Birlik Platformu'da, milli gelirin arttırılması için AB'ye girmenin şart olmadığını söylerek, karşı bir görüş ileri sürdü. Dünya Bankası verileri, AB Karşıtı Ulusal Birlik Platformu'nun haklılığını teyit etti. Bu verilere göre, meğer Türkiye, 1980-2000 döneminde, AB'ye 1981'de üye olan Yunanistan ile 1986'da üye olan İspanya ve Portekiz'den daha hızlı büyümüştür.
Peki; ne olmuş da, Türkiye onlardan geri kalmış? Her kötülüğün faturasını halka kesmeye alışık olanlar, yine aynı yola başvurdular. Diyorlar ki; "Büyümesine büyüdük ama, nüfusumuz çok arttı. Örneğin Türkiye'nin nüfusu bu dönemde 20,8 milyon artmış, yani 44,5 milyondan 65,3 milyona çıkmıştır. Halbuki Yunanistan, İspanya ve Portekiz'in nüfusu 20 yıllık süreçte, neredeyse hiç artmamıştır. Bundan dolayı, o ülkelerin kişi başına düşen milli geliri Türkiye'ninkinden kat kat fazla olmuştur? Hani, bu ülkeler, AB'ye girdikleri için milli gelirleri arttı diyordunuz? Milli gelirimizin artmamasının sebebi nüfus artışı ise, AB'ye üye olsak da, değişen birşey olmayacaktır. Öyle ya, nüfus artışımız yine devam edecek, yine biz geri kalacağız. O halde, bütün bu uğraş ve tavizler ne için veriliyor? Demek ki amaç, ekonomik kalkınma ve büyüme değil. İşte böyle, yatsıya gitmeden, AB'cilerin mumu bir kere daha söndü.
Gelelim, nüfusumuz artmasaydı, büyürdük iddiasına. Bu da, Türk milletine söylenen yalanların büyüklerinden biridir. Özellikle ekonomistler, şunu çok iyi bilirler: Bir ülkenin ekonomik yapısını incelerken, doğal şartlarından sonra, ele alınması gereken ikinci unsur, o ülkenin nüfusudur. Çünkü ülkelerin gelişmesinde yalnız doğal zenginlikler değil, beşeri şartlarda çok önemli rol oynar. İsterseniz, nüfus fazlalığının bir ülkeye sağladığı yararlardan bir kaçını sıralayalım:
1.Fazla nüfus, askeri ve siyasi yönden önem taşır. Günümüzde tekniğinin büyük ölçüde gelişmesine rağmen ülkelerin askeri ve siyasi güçlerinin en önemli unsurlarından biri nüfustur.
2. Nüfusu fazla olan ülkelerde pazarın genişliği sebebiyle optimal büyüklükte tesisler kurmak imkân dahiline girer. Ekonomi biliminde büyük ölçekli tesislerin tasarrufları büyük yer tutar. Tesislerin ölçekleri büyüdükçe birim maliyetleri düşer, rekabet şartları genişler.
3. Aktif nüfus fazlalığı boş duran ve işletilmeyen tabii kaynakların kullanılmasını sağlar. Özellikle Türkiye gibi büyük toprak sahibi ülkelerde bu durum büyük önem taşımaktadır.
Nüfus fazlalığının; büyümeyi engellediğini ileri sürenlere soralım: Bir ülkenin aşırı nüfusa sahip olmasının ölçüsü nedir? Hangi ölçüye göre nüfus azdır veya çoktur diyorsunuz? AB üyelerinin nüfus yoğunluğu Türkiye'nin nüfus yoğunluğunun 3 ile 5 katı değil mi? Yalanı bile düşünerek, kısa zamanda ortaya çıkmayacak şekilde konuşurlar. Sizler, yalanı da ezberlediğiniz için, işte böyle hemen yakalanıyorsunuz.
Esasen nüfus, ekonomik büyümeyi itici bir güçtür. Çünkü nüfus artışı talebi doğurur, talep de yeni üretim alanlarına yol açar. Başka bir gerçek de şu: Nüfusun az olması sabit yatırımları azaltmaz. Örneğin bir köyde 100 çocuk da olsa, 50 çocuk da olsa, oraya bir okul yapmak ve sağlık hizmeti getirmek zorundasınız. Buralara yapılan yatırımlar, nüfus artış hızına bağlı değil ki. Nüfus artışı işsizliğe sebep oluyor iddiası da yalnıştır. Bugün doğumları yasaklasak, bunun işgücüne tesiri ancak 20 yıl sonra görülebilir.
Bütün bunları söyleyince, AB'cilerin ezberi bozuluyor. Hiç sormuyorlar: Küçülerek büyümek nasıl olacaktır? Küçülen milletler, ancak büyük milletlere yem olurlar. Batılılar bunu çok iyi bildiği içindir ki, kendisi nüfus artışını teşvik ederken, Türkiye'de azaltmaya çalışıyor.
Peki; ne olmuş da, Türkiye onlardan geri kalmış? Her kötülüğün faturasını halka kesmeye alışık olanlar, yine aynı yola başvurdular. Diyorlar ki; "Büyümesine büyüdük ama, nüfusumuz çok arttı. Örneğin Türkiye'nin nüfusu bu dönemde 20,8 milyon artmış, yani 44,5 milyondan 65,3 milyona çıkmıştır. Halbuki Yunanistan, İspanya ve Portekiz'in nüfusu 20 yıllık süreçte, neredeyse hiç artmamıştır. Bundan dolayı, o ülkelerin kişi başına düşen milli geliri Türkiye'ninkinden kat kat fazla olmuştur? Hani, bu ülkeler, AB'ye girdikleri için milli gelirleri arttı diyordunuz? Milli gelirimizin artmamasının sebebi nüfus artışı ise, AB'ye üye olsak da, değişen birşey olmayacaktır. Öyle ya, nüfus artışımız yine devam edecek, yine biz geri kalacağız. O halde, bütün bu uğraş ve tavizler ne için veriliyor? Demek ki amaç, ekonomik kalkınma ve büyüme değil. İşte böyle, yatsıya gitmeden, AB'cilerin mumu bir kere daha söndü.
Gelelim, nüfusumuz artmasaydı, büyürdük iddiasına. Bu da, Türk milletine söylenen yalanların büyüklerinden biridir. Özellikle ekonomistler, şunu çok iyi bilirler: Bir ülkenin ekonomik yapısını incelerken, doğal şartlarından sonra, ele alınması gereken ikinci unsur, o ülkenin nüfusudur. Çünkü ülkelerin gelişmesinde yalnız doğal zenginlikler değil, beşeri şartlarda çok önemli rol oynar. İsterseniz, nüfus fazlalığının bir ülkeye sağladığı yararlardan bir kaçını sıralayalım:
1.Fazla nüfus, askeri ve siyasi yönden önem taşır. Günümüzde tekniğinin büyük ölçüde gelişmesine rağmen ülkelerin askeri ve siyasi güçlerinin en önemli unsurlarından biri nüfustur.
2. Nüfusu fazla olan ülkelerde pazarın genişliği sebebiyle optimal büyüklükte tesisler kurmak imkân dahiline girer. Ekonomi biliminde büyük ölçekli tesislerin tasarrufları büyük yer tutar. Tesislerin ölçekleri büyüdükçe birim maliyetleri düşer, rekabet şartları genişler.
3. Aktif nüfus fazlalığı boş duran ve işletilmeyen tabii kaynakların kullanılmasını sağlar. Özellikle Türkiye gibi büyük toprak sahibi ülkelerde bu durum büyük önem taşımaktadır.
Nüfus fazlalığının; büyümeyi engellediğini ileri sürenlere soralım: Bir ülkenin aşırı nüfusa sahip olmasının ölçüsü nedir? Hangi ölçüye göre nüfus azdır veya çoktur diyorsunuz? AB üyelerinin nüfus yoğunluğu Türkiye'nin nüfus yoğunluğunun 3 ile 5 katı değil mi? Yalanı bile düşünerek, kısa zamanda ortaya çıkmayacak şekilde konuşurlar. Sizler, yalanı da ezberlediğiniz için, işte böyle hemen yakalanıyorsunuz.
Esasen nüfus, ekonomik büyümeyi itici bir güçtür. Çünkü nüfus artışı talebi doğurur, talep de yeni üretim alanlarına yol açar. Başka bir gerçek de şu: Nüfusun az olması sabit yatırımları azaltmaz. Örneğin bir köyde 100 çocuk da olsa, 50 çocuk da olsa, oraya bir okul yapmak ve sağlık hizmeti getirmek zorundasınız. Buralara yapılan yatırımlar, nüfus artış hızına bağlı değil ki. Nüfus artışı işsizliğe sebep oluyor iddiası da yalnıştır. Bugün doğumları yasaklasak, bunun işgücüne tesiri ancak 20 yıl sonra görülebilir.
Bütün bunları söyleyince, AB'cilerin ezberi bozuluyor. Hiç sormuyorlar: Küçülerek büyümek nasıl olacaktır? Küçülen milletler, ancak büyük milletlere yem olurlar. Batılılar bunu çok iyi bildiği içindir ki, kendisi nüfus artışını teşvik ederken, Türkiye'de azaltmaya çalışıyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018