Eylül ayı sonbahar mevsiminin ilk ayıdır. Baharın sona erdiğinin habercisi…
Bahar… Çiçeklerin açtığı, neşe, mutluluk, zenginlik, dinlenme, güneşe kavuşma, güneşle buluşmadır.
Lapa lapa yağan karlar, yüksek dağlardan ovalara savrulan ve ciğerleri delen soğuklar... Kimi yerde on iki ay, kimi yerde on bir… Kara bulutlar, şimşek çakan yağmurlar, seller, çamura batmış ovalar, her biri kuytuya, izbelere, yuvalara çekilmiş kuşlar, mağaralara çekilmiş ayıların sessizliği, bahar gelince biter.
Ne çabuk geldi ve gitti. Şimdi baharın sonu… Buna Eylül diyorlar. Önce meyveler dökülüyor. Sonra yaprakları. Bitmeye başlama, kenara çekilme, uzaklaşma elvedaya alışma demektir. Ayrılış, veda, hüznün başlangıcı, başa gelen acıların ilk sızısı başının çaresine bakma çabası, yine yalnızlıklar, yine dar sokaklara giriş.
Karıncalar hazırlıklarını tamamlamaktadır. Biliyorlar güneşin sıcak kollarında dolaşamayacaklar.
Anne kundaklarının sandıktan çıkma merasimidir son bahar.
Atatürk'ün Kocatepe'de kalın paltosunu sırtına kaldırmasıdır sonbahar.
Ekinlerin olgunlaşmak üzere derviş edebiyle erbaine girmesidir. Aşk kökünde ermesidir. Dirilişe geçmek için güçlenmektir.
Güneş görevini yapar. Tecelli ile döner. Hep yanar kor olur. Bizi korur besler.
Hayatların, hikâyelerin umutların, aşkların, sevdaların, adımların, çabaların son baharı vardır.
Eylül denince en anlamlı başlangıç öğretmenlerindir. Onlar bütün mevsimleri, feraset, ahlak, akıl, sabır ve yürekleriyle kucaklar, bilginin taze baharını öğrencilerine sunmak için çalışırlar. Bunun için eli öpülesidirler. Hürmete layıktırlar. İyi maaşları hak edenledir.
Eylül gelmez ise cemreler nasıl düşecek? Eylül, cemrelerin yolunu beklediği mevsimlerden biridir. Kimi cemredir bekler. Kimi son bahardır cemrelerin düşüşünü bekler.
Mevsimler bilgelik dersi verirler. Hayat ile bütünleşin. Anlayın bizden derler. İnsan böyle planlanmış bir hayatın sonsuzluk gemisinde yolculuğa çıkmıştır. Durgun güneşli deniz, dalgalar ile boğuştuktan sonra sonsuzluk limanına varır.
Bahar ve son... Aslında iniş ve çıkış demektir. Bu dünya inişli ve çıkışlıdır. Azalır ve çoğalır. Bilenler, uyanlar, inanan ve teslim olanlar huzur içinde yaşar. Açlık ve tokluk birdir. Acı ile tatlı, hüzün ve sevinç… Bu nedenle taşkınlıklardan, arsızlıklardan, saldırganlıklardan uzaktırlar. Sakin ve vakurdurlar.
Eylül'ün yaprakları…
Yavaş yavaş rengini değiştirir. Solmaya yıkılmaya başlar. Buruşur. Kırılır. Dermanı kesilir ve düşer. Ya ağacın dibine, ya bir rüzgâr ile ayaklar altına düşer. Kurur. Ezilir. Tane tane olur. Belki de bir nehre düşer. Tekrar tekrar taşlara, kıyılara vurur. Bir gölgeli ağacın altında, ıslak ıslak yokluğu bekler. Hâlbuki güneş her gün ısıtırdı. Renkleri göz kamaştırırdı. Rüzgâr tatlı tatlı eserdi. Kuşlar konar cıvıl cıvıl öterlerdi. Yaprakların çokluğu umuttu. Heybetti. Kuvvetti.
Yaprak yere düşer. Razıdır. Üzülmez. Bilir ki geriden yenilenecektir. Hazan olsa da bahar hiç bitmez.
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021