Güven veren ve erişilebilir bir adalet vizyonuyla hazırlanan Yargı Reformu Stratejisi, pek çok kesimde özellikle Barolar tarafında olumlu karşılandı. Hukuk fakültelerinin beş yıla çıkartılması, avukatlık sınavı, hâkimlere coğrafi teminat getirilmesi ve Performans Ölçüm ve Takip Merkezinin kurulmasından tutun da mahkemelerin işleyişi, makul sürede yargılanma gibi pek çok alanda yenilik öngörülüyor. Özellikle avukatların, yani savunmanın iyileştirilmesi yönündeki düşünceler Baroları memnun etmiş görünüyor.
Eskiden sıkışmış iş hanlarında ve binalarda yargılama yapılıyordu ama yargıçlara ve mahkeme kararlarına güven bugünkünden daha fazlaydı. Şimdi dünyanın en büyük adalet saraylarına sahibiz. Lüks adalet saraylarımız var; ama yargıya güven azaldı.
Demek ki sorun malzeme değil onu uygulayacak insanı kaybetmemiz. Yargıda insan unsuru tamamen sınıfta kalmış durumda. Getirilmek istenen reform, insan sorununu çözmedikçe, daha çook reform görürüz.
Yeni yargı formundaki başlıklar yeni bir icat değildi ki. Zaten yıllardır çeşitli platformlarda dile getiriliyordu. Doğru, zaten tarif edilmişti. Doğru, orada bir yerde duruyordu. O zaman bunca yıldır neden alınmadı, neden uygulanmadı, koalisyon mu vardı, muhalefet mi müsaade etmedi?
Konu, "Efendim geç de olsa yapıyoruz işte" meselesi değil. Dünyanın en büyük adliye binası yapıldı, hapishaneler çoğaltıldı, yargı reformunda malzemeler çeşitleniyor her türlü malzeme en üst seviyede ama bunlar demokratik bir hukuk devleti için yeterli mi?
Sorun şurada; yeni yargı reformunda; o lüks adliye saraylarında mevzuatı uygulayacak usta, yani model insan nerede? Bina hazır, malzeme hazır, plan hazır, ama bunu uygulayacak insan meselesi halledilmedikçe yargının hiçbir sorununu çözemezsiniz. İnsan sorunu çözülmedikçe de hiçbir reform, hiçbir kural adaleti tesis edemez.
Hz. Ali; "Devletin dini adalettir" der. Mevzuatı olaya uygulayacak yargıç, önüne gelen her olayda bir anlamda içtihat yapmaktadır. Adaletten ayrılmış bir yargıcın verdiği karar adalet değil zülümdür. Hz. Ali, yargıçlık görevini yürütenlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "…ADALETTEN ayrılma. Eğer böyle yapmazsan zulmetmiş olursun. Kullarına zulmedenlerin karşısında mazlumların koruyucusu ise Allah'tır. Allah birinden davacı olunca, o kişinin kendini savunacağı bütün deliller çürür. Böyle biri, ölene veya tövbe edene kadar yüce Allah ile savaş halindedir. Dünya üzerinde rahmetini kaldıracak ve azabını çekecek zulmetmek kadar hızlı bir şey yoktur. Zira Cenab-ı Hak, zulümle inleyenlerin sesini duyar, zalimlerin üzerinden ise gözünü hiç ayırmaz."
Adaleti teslim edecek olan kişi; bir partinin menfaatine, kendini oraya getiren kişi veya zümrenin çıkarlarına göre değil; Anayasada yazıldığı üzere Türk milleti adına karar verecek nitelikte, kendi yararına kazanılmış nitelikli insan olmalıdır. Yargıda kalıcı bir reform ancak bu şekilde mümkündür.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021