Başarısız darbe girişiminden sonra, devletin yeniden yapılandırılması gündeme getirilmiş ve bununla ilgili bir dizi düzenlemeler yapılmıştır. Söylenen o ki, söz konusu düzenlemeler, artarak devam edecektir. Önemli olan düzenlemelerin çok olması değil, doğru ve sağlam bir temele dayandırılmasıdır. O temel de hiç şüphesiz eğitimdir. Bir başa deyişle eğitim politikası ilköğretimden üniversiteye kadar baştan aşağı değiştirilmelidir.
Eğitim sistemi değiştirilmeden hangi düzenleme yapılırsa yapılsın, sonuçta hiçbir şey değişmemiş olur. Eğitimci Janusz Korczak'ın dediği gibi, "Dünyayı düzeltmek demek, eğitimi düzeltmek demektir."
Okul kapatmak ve açmakla eğitim sorunu çözülmez, mühim olan okullarda okutulan derslerin içeriğidir. "Yeni dünyada okulun amacı, sınavı geçmesi için öğrenciye sadece bilgi vermek değildir. Tersine okul, çocuğu bir insan veya daha da iyisi insancıl olarak yetiştirmeli, yetişkin olduklarında yaşayacakları dünyayla ilgili eğitmelidir." (Bkz.Michael Laitman, Dünya Rehberi, s.58).
Gerçekten de eğitimin amacı, insanın temel ihtiyaçlarını karşılamaya ve inanlığın tamamına hizmet etmeye yönelik olmalıdır. Maalesef, bu amacı güden eğitim kurumları çok nadirdir. Özellikle ABD, eğitim kurumlarını insan devşirme ve tetikçi yapma yönünde kullanmaktadır.
ABD, dünyanın çeşitli ülkelerinden seçtiği zeki çocukları, zihnen devşirmek için burs vererek alıyor, sonra devşirdiklerini kendi ülkelerine tetikçi olarak gönderiyor. Bununla da yetinmiyor. Ülkelerin eğitim politikalarına müdahale ederek ve kendine bağlı eğitim kurumları açarak da faaliyetlerini sürdürüyor. Bu konuda en bariz örnek Fethullah Gülen ve onun eğitim kurumlarıdır.
Ateş bacayı sardıktan sonra hükümet, o eğitim kurumlarını kapatma kararı aldı. İyi, güzel de, diğer eğitim kurumlarında okutulan derslerin içeriği ne olacak? Milli Eğitim Bakanlığı'nın bastığı kitaplarda Fetullah Gülen'in ana tezi olan dinlerarası diyalogla ilgili bölümler aynen kalacak mı?
Dinlerarası diyalog, öyle bir zehirdir ki, onu yutan hemen Haçlının safına geçmekte ve bu millete düşman olmaktadır. Çünkü o, milletimizin inancına yapılan en büyük ve en sinsi bir saldırıdır. Cemil Meriç der ki: "Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu, inançlarını yok etmektir." İşte, dinlerarası diyalogun hedefi de budur.
Her şeyi tecrübe ederek öğrenmeye insanların da, devletlerin de ömrü yetmez. Onun için başkalarının tecrübelerinden yararlanmak gerekir. Bakınız, İngiltere 1946'ta "İngiliz Bilim Politikası Danışma Konseyi" kurdu. İngiliz hükümetleri eğitim politikalarını o konseyin tavsiyeleri doğrultusunda şekillendirdi ve çok başarılı sonuçlar elde etti.
ABD'li bir Profesör, "Günümüzde akademik emperyalizm vardır" diyor. Bu demektir ki, emperyalistler, sömürülerini devşirdikleri ajan akademisyenler vasıtasıyla gerçekleştiriyorlar. Ajan akademisyenler, emperyalistlerin amaçlarına, emellerine ve propagandalarına bilimsel kılıflar uydurarak milletleri aldatıyorlar.
O nedenle üniversitelerde bilhassa sosyal bilimler alanlarında yapılan yüksek lisans ve doktora tezleri başta olmak üzere tüm tezler, yeniden yapılanma çerçevesinde ele alınmalı, bilimsellik içerip içermedikleri incelenmelidir. Meselâ Fetullah Gülen hakkında üniversitelerde 20'den fazla yüksek lisans ve doktora tezi hazırlanmıştır. Bu tezler, bilimsel kıstaslara göre hazırlanmışsa ve Fetullah Gülen'in gerçek yüzünü ortaya koyuyorsa, ne âlâ. Aksi halde, o tezleri hazırlayanların, danışmanlıklarını ve jüri üyeliklerini yapanların da bilimsellikleri sorgulanmalıdır.
Sözün özü, yeniden yapılanmaya eğitimden başlanılmazsa, yapılanlar köksüz ve temelsiz olacaktır.
Eğitim sistemi değiştirilmeden hangi düzenleme yapılırsa yapılsın, sonuçta hiçbir şey değişmemiş olur. Eğitimci Janusz Korczak'ın dediği gibi, "Dünyayı düzeltmek demek, eğitimi düzeltmek demektir."
Okul kapatmak ve açmakla eğitim sorunu çözülmez, mühim olan okullarda okutulan derslerin içeriğidir. "Yeni dünyada okulun amacı, sınavı geçmesi için öğrenciye sadece bilgi vermek değildir. Tersine okul, çocuğu bir insan veya daha da iyisi insancıl olarak yetiştirmeli, yetişkin olduklarında yaşayacakları dünyayla ilgili eğitmelidir." (Bkz.Michael Laitman, Dünya Rehberi, s.58).
Gerçekten de eğitimin amacı, insanın temel ihtiyaçlarını karşılamaya ve inanlığın tamamına hizmet etmeye yönelik olmalıdır. Maalesef, bu amacı güden eğitim kurumları çok nadirdir. Özellikle ABD, eğitim kurumlarını insan devşirme ve tetikçi yapma yönünde kullanmaktadır.
ABD, dünyanın çeşitli ülkelerinden seçtiği zeki çocukları, zihnen devşirmek için burs vererek alıyor, sonra devşirdiklerini kendi ülkelerine tetikçi olarak gönderiyor. Bununla da yetinmiyor. Ülkelerin eğitim politikalarına müdahale ederek ve kendine bağlı eğitim kurumları açarak da faaliyetlerini sürdürüyor. Bu konuda en bariz örnek Fethullah Gülen ve onun eğitim kurumlarıdır.
Ateş bacayı sardıktan sonra hükümet, o eğitim kurumlarını kapatma kararı aldı. İyi, güzel de, diğer eğitim kurumlarında okutulan derslerin içeriği ne olacak? Milli Eğitim Bakanlığı'nın bastığı kitaplarda Fetullah Gülen'in ana tezi olan dinlerarası diyalogla ilgili bölümler aynen kalacak mı?
Dinlerarası diyalog, öyle bir zehirdir ki, onu yutan hemen Haçlının safına geçmekte ve bu millete düşman olmaktadır. Çünkü o, milletimizin inancına yapılan en büyük ve en sinsi bir saldırıdır. Cemil Meriç der ki: "Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu, inançlarını yok etmektir." İşte, dinlerarası diyalogun hedefi de budur.
Her şeyi tecrübe ederek öğrenmeye insanların da, devletlerin de ömrü yetmez. Onun için başkalarının tecrübelerinden yararlanmak gerekir. Bakınız, İngiltere 1946'ta "İngiliz Bilim Politikası Danışma Konseyi" kurdu. İngiliz hükümetleri eğitim politikalarını o konseyin tavsiyeleri doğrultusunda şekillendirdi ve çok başarılı sonuçlar elde etti.
ABD'li bir Profesör, "Günümüzde akademik emperyalizm vardır" diyor. Bu demektir ki, emperyalistler, sömürülerini devşirdikleri ajan akademisyenler vasıtasıyla gerçekleştiriyorlar. Ajan akademisyenler, emperyalistlerin amaçlarına, emellerine ve propagandalarına bilimsel kılıflar uydurarak milletleri aldatıyorlar.
O nedenle üniversitelerde bilhassa sosyal bilimler alanlarında yapılan yüksek lisans ve doktora tezleri başta olmak üzere tüm tezler, yeniden yapılanma çerçevesinde ele alınmalı, bilimsellik içerip içermedikleri incelenmelidir. Meselâ Fetullah Gülen hakkında üniversitelerde 20'den fazla yüksek lisans ve doktora tezi hazırlanmıştır. Bu tezler, bilimsel kıstaslara göre hazırlanmışsa ve Fetullah Gülen'in gerçek yüzünü ortaya koyuyorsa, ne âlâ. Aksi halde, o tezleri hazırlayanların, danışmanlıklarını ve jüri üyeliklerini yapanların da bilimsellikleri sorgulanmalıdır.
Sözün özü, yeniden yapılanmaya eğitimden başlanılmazsa, yapılanlar köksüz ve temelsiz olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018