“Dünyanın en iyi (ucuz) pamuğunun Bergama ovasında yetiştiğini biliyor musunuz? Bergama Ticaret Odası’nın yaptırmış olduğu resimdeki tabela herhalde özelde pamuk genelde Türk tarımının gelmiş olduğu noktayı güzelce gözler önüne sermekte sevgili okurlar. O fotoğraf yaklaşık iki yıl evveline ait. Milletin Efendisi programı çekimleri için yola çıktığımızda Bergama- Göçbeyli beldesi sapağında o tabela gözümüze ilişmiş ve altında sunum yapmıştık.
Dünyanın en kaliteli pamuğu Bakırçay havzası ve Söke ovasında yetişmekte. Malumunuz son yıllarda en kaliteli ve rakipsiz olduğumuz tarım ürünlerinde dahi dibe vurmuş durumdayız. Ülkemiz, kendi pamuğunu üretemediği-ürettirilmediği- için tüketiminin çok önemli bir bölümünü ithal etti son yıllarda. Son 5 yılda her yıl ortalama 1 milyar dolar pamuk ithalatına ödendi. Eski yıllarda 12,4 milyar net ihracatı yapan ve 3 milyon kişiye istihdam sağlayarak 12 milyon nüfusa bakan neredeyse ülkenin 1 numaralı sektörü olan pamukçuluk şimdilerde yerlerde sürünmekte.
Pamuk üreticisinin mazot başta olmak üzere girdi maliyeti rakiplerine oranla çok yüksek. Aldığı destek ise çok düşük. Pamuğa verilen prim desteği dünya ülkeleri ölçeğinde çok gerilerde. 2001 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İzmir mitinginde; “benim çiftçimin Yunan çiftçisinden aşağı kalır ne durumu var. Onlar ucuz mazot kullanırken benim çiftçim dünyanın en pahalı mazotunu kullanamaz” şeklindeki sözleri hala kulaklarımızda. Maalesef değişen bir şey olmadı Türkiye dünyanın en pahalı akaryakıtını hala kullanmaya devam ediyor. AKP iktidara geldiğinde mazotun l litre fiyatı 1 lira idi şimdi 4 lira.
Çiftçi yıllardan beri Avrupa Birliği ülkeleri ile rekabet edebilme adına devletten ucuz mazot desteği istedi. Başbakanımız da hükümet olmadan ta 2001’li yıllarda bunun sözünü verdi. Ama bugünlere gelindiğinde değişen bir şey olmadı. Her konuda olduğu gibi tarımda da Avrupa Birliği dayatmaları egemen oldu: Üretme ithal et…
İthal etmenin hiçbir zaman çözüm olmadığını etkili ve yetkililer de bal gibi bilmelerine rağmen “Avrupa Birliği yalanı” uğruna ülke tarımını tam manası ile felç ettik diyebiliriz sevgili okurlar. Yılda 1 milyon ton pamuk ithal ediyoruz. Bu pamuğun çekirdeği, dolayısıyla küspesi, yağı dışarıda kalıyor. Oysa Türkiye’nin ciddi bir yağ açığı var. Pamuğu içerde üretsek hem hayvancılık sektörü hem bitkisel yağ sektörü bundan yararlanır. Bir o kadar insan istihdam edilir. Tarımsal ürünlerimizin dünya fiyatlarıyla rekabet edebilmesi, diğer ülkelerin üreticilerine uyguladıkları yüksek orandaki desteklerin ülkemiz çiftçilerine de sağlanmasıyla mümkün olabilecektir. İnanın sevgili okurlar tarımda öyle büyük bir potansiyelimiz var ki 24 saat üretim yapsak, tüm topraklarımızı ekip biçsek yine dünyayı doyuramayız ve yetiştiremeyiz.
Dünyanın en kaliteli pamuğu Bakırçay havzası ve Söke ovasında yetişmekte. Malumunuz son yıllarda en kaliteli ve rakipsiz olduğumuz tarım ürünlerinde dahi dibe vurmuş durumdayız. Ülkemiz, kendi pamuğunu üretemediği-ürettirilmediği- için tüketiminin çok önemli bir bölümünü ithal etti son yıllarda. Son 5 yılda her yıl ortalama 1 milyar dolar pamuk ithalatına ödendi. Eski yıllarda 12,4 milyar net ihracatı yapan ve 3 milyon kişiye istihdam sağlayarak 12 milyon nüfusa bakan neredeyse ülkenin 1 numaralı sektörü olan pamukçuluk şimdilerde yerlerde sürünmekte.
Pamuk üreticisinin mazot başta olmak üzere girdi maliyeti rakiplerine oranla çok yüksek. Aldığı destek ise çok düşük. Pamuğa verilen prim desteği dünya ülkeleri ölçeğinde çok gerilerde. 2001 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İzmir mitinginde; “benim çiftçimin Yunan çiftçisinden aşağı kalır ne durumu var. Onlar ucuz mazot kullanırken benim çiftçim dünyanın en pahalı mazotunu kullanamaz” şeklindeki sözleri hala kulaklarımızda. Maalesef değişen bir şey olmadı Türkiye dünyanın en pahalı akaryakıtını hala kullanmaya devam ediyor. AKP iktidara geldiğinde mazotun l litre fiyatı 1 lira idi şimdi 4 lira.
Çiftçi yıllardan beri Avrupa Birliği ülkeleri ile rekabet edebilme adına devletten ucuz mazot desteği istedi. Başbakanımız da hükümet olmadan ta 2001’li yıllarda bunun sözünü verdi. Ama bugünlere gelindiğinde değişen bir şey olmadı. Her konuda olduğu gibi tarımda da Avrupa Birliği dayatmaları egemen oldu: Üretme ithal et…
İthal etmenin hiçbir zaman çözüm olmadığını etkili ve yetkililer de bal gibi bilmelerine rağmen “Avrupa Birliği yalanı” uğruna ülke tarımını tam manası ile felç ettik diyebiliriz sevgili okurlar. Yılda 1 milyon ton pamuk ithal ediyoruz. Bu pamuğun çekirdeği, dolayısıyla küspesi, yağı dışarıda kalıyor. Oysa Türkiye’nin ciddi bir yağ açığı var. Pamuğu içerde üretsek hem hayvancılık sektörü hem bitkisel yağ sektörü bundan yararlanır. Bir o kadar insan istihdam edilir. Tarımsal ürünlerimizin dünya fiyatlarıyla rekabet edebilmesi, diğer ülkelerin üreticilerine uyguladıkları yüksek orandaki desteklerin ülkemiz çiftçilerine de sağlanmasıyla mümkün olabilecektir. İnanın sevgili okurlar tarımda öyle büyük bir potansiyelimiz var ki 24 saat üretim yapsak, tüm topraklarımızı ekip biçsek yine dünyayı doyuramayız ve yetiştiremeyiz.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023