Gün geçmiyor ki, Türkiye yeni tehditlere muhatap olmasın. Gün geçmiyor ki ülkede yeni bir sıkıntı, yeni bir felaket yaşanmasın. Ve yine gün geçmiyor ki başta Kıbrıs ve Irak olmak üzere yanımızda-yöremizde, başucumuzda yeni bir tehdit, yeni bir problem zuhur etmesin.
Gün geçmiyor ki AB ve ABD yeni bir şart ileri sürmesin, yeni bir ödev vermesin, yeni bir tehditte bulunmasın. Hatırlamak gerekirse?
Irak gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Artık Irak tam manasıyla bir kan çanağı haline gelmiştir. Komşu olmayan Müslüman ülke askerlerinin Irak'a sevki bölgeyi kan gölüne dönüştürecek boyutta tehlikeli bir yaklaşımdır. Böylece İslam ülkeleri Irak'ta ve Irak yollarında birbirleriyle çarpıştırılmak isteniyor.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun ardından İstanbul'un fetih sembolü olan Ayasofya'nın kiliseleştirilmesi teklifi yapılıyor. Buna karşı tarafın cü'reti mi yoksa bu tarafta olduklarını sandıklarımızın zilleti mi demek lazım, bilemiyorum?
Daha dün İncirlik üssüne ilaveten 6 tane daha üs isteyen ABD kayıtsız, şartsız ve sınırsız kullanım hakkıyla 48 savaş uçağını İncirlik'e yerleştirmek istiyor. Peki bu sınırsız kullanım hakkı! Buna ne demeli? Sen böyle bir teklifi kardeşine mi, oğluna mı, ortağına mı yoksa Afrika'nın ücra bir köşesindeki müstemlekene mi yapıyorsun? Yarınki beklentilerin, talimatların, emirlerin nelerdir?
Ve bütün bunların üzerine Türk Başbakanı'nın İran'a yapmakta olduğu ziyaretinin ABD'nin endişelerini ve talimatlarını tebliğ ameliyesine dönüşmesi veya önceden de öyle ayarlanması ülkemiz ve bölgemiz adına geleceğimizin nasıl ipotek altına alındığını göstermiyor mu?
Dış politikada dışa bağımlılığın neticeleri önümüze bir bir konmaktadır. Ekonomide de takip edilen bu dışa bağımlılık anlayışıyla çocuklarımızdan sonra torunlarımızda dünyaya borçlu doğmaktadırlar.
Aynı yanlış ve dışa bağımlı zihniyetlerle yürüttüğümüz ve adına Milli Eğitim dediğimiz can damarımızın da tıkandığını maalesef büyük bir endişe ile görmekte ve yaşamaktayız.
Hemen her konu ve sahada binlercesi yaşanan ve her gün yeni tekliflere, tehditlere ve tehlikelere açık bir ülke bağımsız bir ülke olabilir mi?
Milli, manevi, ahlaki, tarihi ve dini değerleri, düşünceleri, idealleri köreltilmiş, yozlaştırılmış ve hatta mahkûm edilmiş bir ülke nasıl yaşayabilir, nasıl kalkınabilir ve yarınlarından nasıl bahsedebilir?
Ülkemiz ve bölgemiz adına bunun sonu nereye varacak?
Bu sualin cevabı eğer bugün verilmeyecekse ne zaman verilecek? Devlet adına, millet adına, halklar adına, özgürlükler ve haklar adına siyaset yapanlar, meydanlara, sokaklara, manşetlere, ekranlara taşanlar artık ne zaman kendi bildiklerinin kendilerine bildirilenlerin değil de halkın bildiklerinin ve milli iradenin, milli devletin öngördüğü milli siyasetin mümessili ve hizmetçisi olacaklardır.
Eğer bağımsızlığın, özgürlüğün, hak ve hukukun devlet ve milletin tarifi değişti ise bunu bize de açıklasınlar.
Hayır! Değişen bir lügat yoksa o zaman hiç kimse ve hiçbir kurum bu aziz milleti daha fazla oyalamasın ve kandırmasın?
Gün geçmiyor ki AB ve ABD yeni bir şart ileri sürmesin, yeni bir ödev vermesin, yeni bir tehditte bulunmasın. Hatırlamak gerekirse?
Irak gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Artık Irak tam manasıyla bir kan çanağı haline gelmiştir. Komşu olmayan Müslüman ülke askerlerinin Irak'a sevki bölgeyi kan gölüne dönüştürecek boyutta tehlikeli bir yaklaşımdır. Böylece İslam ülkeleri Irak'ta ve Irak yollarında birbirleriyle çarpıştırılmak isteniyor.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun ardından İstanbul'un fetih sembolü olan Ayasofya'nın kiliseleştirilmesi teklifi yapılıyor. Buna karşı tarafın cü'reti mi yoksa bu tarafta olduklarını sandıklarımızın zilleti mi demek lazım, bilemiyorum?
Daha dün İncirlik üssüne ilaveten 6 tane daha üs isteyen ABD kayıtsız, şartsız ve sınırsız kullanım hakkıyla 48 savaş uçağını İncirlik'e yerleştirmek istiyor. Peki bu sınırsız kullanım hakkı! Buna ne demeli? Sen böyle bir teklifi kardeşine mi, oğluna mı, ortağına mı yoksa Afrika'nın ücra bir köşesindeki müstemlekene mi yapıyorsun? Yarınki beklentilerin, talimatların, emirlerin nelerdir?
Ve bütün bunların üzerine Türk Başbakanı'nın İran'a yapmakta olduğu ziyaretinin ABD'nin endişelerini ve talimatlarını tebliğ ameliyesine dönüşmesi veya önceden de öyle ayarlanması ülkemiz ve bölgemiz adına geleceğimizin nasıl ipotek altına alındığını göstermiyor mu?
Dış politikada dışa bağımlılığın neticeleri önümüze bir bir konmaktadır. Ekonomide de takip edilen bu dışa bağımlılık anlayışıyla çocuklarımızdan sonra torunlarımızda dünyaya borçlu doğmaktadırlar.
Aynı yanlış ve dışa bağımlı zihniyetlerle yürüttüğümüz ve adına Milli Eğitim dediğimiz can damarımızın da tıkandığını maalesef büyük bir endişe ile görmekte ve yaşamaktayız.
Hemen her konu ve sahada binlercesi yaşanan ve her gün yeni tekliflere, tehditlere ve tehlikelere açık bir ülke bağımsız bir ülke olabilir mi?
Milli, manevi, ahlaki, tarihi ve dini değerleri, düşünceleri, idealleri köreltilmiş, yozlaştırılmış ve hatta mahkûm edilmiş bir ülke nasıl yaşayabilir, nasıl kalkınabilir ve yarınlarından nasıl bahsedebilir?
Ülkemiz ve bölgemiz adına bunun sonu nereye varacak?
Bu sualin cevabı eğer bugün verilmeyecekse ne zaman verilecek? Devlet adına, millet adına, halklar adına, özgürlükler ve haklar adına siyaset yapanlar, meydanlara, sokaklara, manşetlere, ekranlara taşanlar artık ne zaman kendi bildiklerinin kendilerine bildirilenlerin değil de halkın bildiklerinin ve milli iradenin, milli devletin öngördüğü milli siyasetin mümessili ve hizmetçisi olacaklardır.
Eğer bağımsızlığın, özgürlüğün, hak ve hukukun devlet ve milletin tarifi değişti ise bunu bize de açıklasınlar.
Hayır! Değişen bir lügat yoksa o zaman hiç kimse ve hiçbir kurum bu aziz milleti daha fazla oyalamasın ve kandırmasın?
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010