Yiğit muhtaç oldu kuru soğana?

24 Haziran seçimlerine, dolar kuru ile patates-soğan fiyatlarının yarışıyla giriyoruz.
Şimdilik patates-soğan yarışı önde götürüyor.
Ülkemin çözümsüzlükte ısrar eden yüzde 90 dar gelirlisi için yarışta hangisinin önde olduğu çok önemli değil, çünkü ondan da tokat yiyor, bundan da?
Dolar kuru şu sıralar 4,75'lerde dolaşıyor ve görünen o ki MB'nin bir sonraki faiz artırımı toplantısına kadar artmaya devam edecek.
Patates market raflarında 5 TL, soğan 6 TL civarında satılıyor. Böylece yoksulun yiyeceği sebze de kalmamış oldu.
Tarım potansiyeli yüksek ülkemde, çözüm potansiyeli sıfır olan siyasiler eliyle, verim de sıfırlandı; nereye eksen biten tarım ürünleri bile lüks tüketim sınıfına girmiş oldu. 
Siyasilerimizin bu soruna yaklaşımı da diğer sorunlara yaklaşımlarından farklı değil?
Önceleri hayvancılık konusunda kendi kendine yeten hatta ihracat yapan bir ülke iken, AKP iktidarı döneminde canlı hayvanın yanısıra karkas et, hatta lop et ithal etmeye başladık. 
Bahane hazır, "et fiyatları yüksek, spekülasyon yapılıyor, ithalatla fiyatı düşüreceğiz."
Pire gösterilip yorgan yakılıyor.
Hayvan var, et var; spekülasyon yapanlar varsa onlarla mücadele edileceğine, köylüyü ve tüketiciyi koruyucu önlemler alınacağına, tüm hayvancılık sektörü ve 80 milyon vatandaş cezalandırılıyor.
Şimdi aynı yanlış patates ve soğanda yapılmak isteniyor.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, patates soğan fiyatlarındaki artışla ilgili, "Soğan-patates fiyatlarıyla ilgili aşırı oynaklık görüyoruz. Konuyla ilgili müdahalemiz başladı. Tarım Bakanlığı olarak bakıyoruz. Bu ürünlerin ithalatına müsaade edeceğiz. Soğan ve patatesin Türkiye'ye gireceği miktar ve ülke belli? Soğan, patates fiyatında spekülasyona izin vermeyiz. Müdahalemiz bugün itibariyle başladı" ifadelerini kullandı.
Halbuki asıl sorun spekülasyon değil, AKP'nin uyguladığı yanlış politikalar?
Patates ve soğan üreticisi epey zamandır para kazanamadığından, kazanmak şöyle dursun emeğinin ve alınterinin karşılığını alamamaktan yakınıyordu. 
Üretici, patates ve soğan fiyatlarının düşüklüğünden yakınırken, tüketici de görüldüğü gibi fiyatların yüksekliğinden şikayetçi?
Ülke patates üretiminin yüzde 14'ünü sağlayan Niğde'nin Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar'ın açıklamaları, yaşanan garabeti gözler önüne seriyor:
"Niğde'de geçen sezon 21 bin dekar alanda 900 bin ton patates üretildi. Hasadını ekim ayı sonunda bitiren çiftçi, umutla alıcı yolu bekledi. Ancak ürüne değerini veren alıcı bulmakta zorlandı. Başlangıçta patatesin tarla fiyatı 50 kuruştu. Kış aylarında bu miktar 25 kuruşa kadar geriledi. Dolayısıyla malını ya yok pahasına satmak zorunda kaldı, ya da 'biraz daha sabır' diyerek beklemede kaldı. Ne var ki, nisanın gelişi yani havaların ısınması ile ürün çillenip çürümeye yüz tutunca, bir kez daha düş kırıklığına uğramaktan kurtulamadı. Kısacası, ihracata teşvik desteği işe yaramadı. Alımla ilgili devletle anlaşma girişimi de yok. Niğde'de şu anda 100 bin ton patates alıcı bekliyor. Tabii bir o kadar patates de Nevşehir'deki yeraltı depolarında... Çiftçi maliyeti 40-60 kuruş arasında değişen patatesini 'hiç yoktan iyidir' diyerek 10 kuruştan satıyor."
Patates üretiminde girdi maliyetleri sürekli artıyor. Finans, tohum, gübre, elektrik, mazot, ilaç ve sulama çiftçinin belini büküyor. Bir de ürününü zararına sattığında borçlarını ödeyemediği için icralık ve hacizlik oluyor, neyi var, neyi yok kaybediyor.
Tarladan, patates üreticisinin kafasına vurarak 25 kuruş, hatta 10 kuruşa alınan patates, 2,5-3,5 TL arasında bir fiyatla İstanbul Hali'ne geliyor. Marketlerde de 5 TL'ye satılıyor. 10 kuruş nerde, 5 TL nerde? Ekonomi yönetimi bu yanlışın üzerine gitmek yerine yaptığı icraat, "patatesi ithal etmek"?
Fakat yine ifade etmeden geçemeyeceğim, bu tablonun asıl sorumlusu çözümü olmayan, olmadığı için de ABD ve AB kapılarında, Londralarda sürünen, dilenen işbilmez siyasiler mi, yoksa yıllardır bu siyasileri hiçbir çözüm sunmadığı halde baş tacı eden milletimiz mi? Üreticisiyle, tüketiciyle milletimiz bütün bu sorunları çözebilecek tez ve model sahibi siyasileri görmezden geldi, işbilmezlerle yola devam dedi.
Şimdi de yakınıyor, yakınmaya hiç hakkı yok. 
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nde tarım köylüsüne yönelik projelerini bilimsel bir şekilde yıllardır önümüze koyuyor, duymazdan geldiniz, görmezden geldiniz. Şimdi kimi kime şikayet ediyorsunuz, bu tablo sizin eseriniz.
Kendi elinizle oluşturduğunuz bu tabloyla şimdi hem maaşlarınız daha da azalacak, hem de ürünler zamlanmaya devam edecek.
Bir hatırlatma daha; bu gidişle önce emeklilerin sonra da kamu işçileri ve memurların maaşları tamamen kesilirse şaşırmayın, çünkü değirmenin taşıma suyu bitti, dışarıdaki musluklar kurudu.
BRICS devletlerinin köylüsü, işçisi, memuru, ev hanımı, genci, yaşlısı Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile abad olurken, sizler sürünmeyi tercih ettiniz.
Merak etmeyin, yakında ne et bulabileceksiniz, ne de patates-soğan?
Bu komplo teorisi değildir, görünen köy kılavuz istemez.