Attila İlhan, "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular" diyordu şiirinde…
"Demokrasiye âşık Türk evlatları" dese de anayasanın girişi, o sevgili zaten yoktu!
"Hukuk devleti" yazsa da anayasanın 2.maddesi, "Ararım seni her yerde" şarkısında figan olup gitmişti zaten…
Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) gelince… O hepten yoktu… O'nu önce anayasa yok saydı ve sonrasında da kendisi, yokluğunu tescil eden iptal kararına imza attı…
Şecaat arz ederken sirkatin söyler… misali YSK, İBB (İstanbul Büyük Şehir Belediyesi) Başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararına gerekçe olarak sandık kurullarının usulsüzlüğünü gösterirken, kendi kusurunu itiraf ediyordu. Çünkü sandık kurullarının oluşturulmasında yetki ve sorumluluk YSK'ya aittir. Bir usulsüzlük varsa suç kendisindedir.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, şunu söylemektedir;
Sandık kurulları, YSK'nın genel yönetim ve denetiminde çalışan İlçe Seçim Kurulları tarafından oluşturulur. Yani usulsüzlüğün sorumlusu YSK'dır. Ve üstelik kendi kusurunu, kendi kararına gerekçe yapma cesaretinde bulunabilmiştir. Ancak kendim ettim derken, kendim buldum dememiş, milyonlarca seçmene buldurtma yoluna gitmiştir.
Seçmene kulak verelim! Kulak asan varsa beri gelsin. Oysa seçim öncesi onun iradesine saygılı hatta deli divane olanlar, yıkama yağlamada rekor kıranlar, tanzim satışları kuranlar; umduklarını bulamayınca tanzimi kaldırıp, ahalinin güme giden oyları için taziyelerini sunmaktadırlar. Halk, hem ağlarım hem giderim diye 23 Haziran yollarına düzülürken şunu da sormadan edemeyecek: Neydi benim günahım?!
Benim güzel insanım, günah senin değil, seni yeniden dikenli seçim yollarına düşürenlerdedir. Sahi yol demişken, iptal edilen seçim için uzak yollardan gelerek oyunu kullanan, belki de kayıp iş günleri yaşayan, yol parası harcayanlar bu kayıplarını, kusurlu ve sorumlu olanlardan talep edebilecekler mi?
Milyonların oyunu çöpe attıranlar! O insanların maddi kayıplarını ve de üzüntülerini yani manevi zararlarını karşılayabilecek misiniz? Onca ahalinin, olası, maddi ve manevi tazminat talepleri için de bir formülünüz, bir planınız var mı?
Yazının başlığına dönersek; YSK'nın oluşumu anayasaya aykırıydı. Başkan ve üyelerinin görev süreleri sona ermişken, 31 Mart seçimleri öncesi bir son dakika golü gibi torba yasaya atılan düzenleme, bu zevatın görev sürelerini uzatıyordu. Seçim mevzuatı kapsamında yapılan bu değişiklik, anayasaya göre ancak 1 yıl sonra geçerlik kazanması gerekirken, hemen yürürlüğe sokularak 31 Mart yerel seçimlerinde uygulanması bir anayasa ihlâlidir.
Anayasaya aykırı oluşturulan YSK'nın tüm işlem ve kararları, eski deyişle ke-en lem yekün, yani yok hükmündedir.
İster harakiri ister ötanazi deyin, önceki kararlarına da ters düşerek kendisini inkâr eden bir YSK zaten yoktu!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023