10 ülkenin büyükelçilikleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları doğrultusunda Osman Kavala'nın serbest bırakılması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyor.
Hükümet yetkilileri bu çağrıyı 'kabul edilemez' olarak açıklayıp, elçileri dışişleri bakanlığına çağırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye'yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar' Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler" dedi.
En sert tepki ise Süleyman Soylu'dan geldi: "Hukukun üstünlüğünden bahseden Batı, Türk yargısına talimat veremez. Bunu kabul etmiyoruz. Burası çadır devleti değil. Herkes aklını başına alsın." 10'unuz değil 100'ünüz gelse Türkiye'ye zerre toz konduramazsınız."
Şimdi bende diyorum ki! Eğer bu ülkenin yargısına kimse parmak sallayamazda, burası bir çadır devleti değilse o 'Saros artığı' 10 ülkenin büyükelçilerini istenmeyen adam ilan edersiniz.
Yok, eğer bu duruşu gösteremezseniz, Rahip Bronson'u, Deniz Yücel'i, Mavi Marmara katliamcılarını önünüze koyarlar.
Neden mi? Çünkü dünde aynı cümleleri kurmuştular ve akıbet yargının değil başkalarının istediği gibi tecelli etmişti.
Hatırlayın! Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Yatıp kalkıp Brunson diyip duruyorlar… Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız" demişti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Ucuz tehditlere tahammülümüz yok. ABD Türk yargısının kararlarına saygı duymalı".
Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu; "Hukuk kuralları herkes için istisnasız geçerlidir."
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül; "Türkiye kendi kaderini tayin eden tam bağımsız ve egemen bir ülkedir. Brunson davası da, tam bağımsız ve egemen bir ülkede olması gerektiği gibi kendi mecrasında ilerleyecek, Yüce Türk adaleti nihai sözü söyleyecektir".
Sonuç? Rahip Brunson, ABD'ye, Deniz Yücel Almanya'ya uçtu.
Ve gazeteciler Rahip Brunson'un serbest bırakılmasıyla ilgili mikrofonu Süleyman Soylu'ya uzattılar.
Soylu: "İyi akşamlar" diyerek geçip, gitti.
Lafı eğip, bükmenin, sağa, sola gözdağı vermenin, iç politikada birilerini suçlamanın hiç kimseye faydası yok.
O ülkelerin büyükelçilerini istenmeyen adam ilan edersiniz dost alkışlar, düşmanlarda haddini bilir.
Yok, sadece lafta kalırsa Rahip Bronson emsal teşkil eder ve sizden 'emsal karara' uymanız istenir.
Diğer taraftan adaletiyle dünyaya salmış bir kültüre sahip olan bu milleti yönetenler eğer AİHM kararlarını, kendi hukukunuzun üstünde tutmayı kabul etmişseniz onlarda, istedikleri gibi kullanırlar.
Peki, bu hale nasıl düştük?
'Sarı öküzün' hikayesi malumdur. Aslanlar her ne kadar krallık iddiasında olsalar da topluca hareket eden, güç birliği yapan öküzlere karşı çaresiz kalmış ve can derdine düşmüşlerdi.
Hayatta kalmak için göç etme kararı aldıklarında içlerinden kurnaz olanı bir teklif getirmiş ve kabul gören o teklif ile öküzlerin mekanını ziyarete gitmişti.
"Saygıdeğer öküz efendiler! Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Evet, size defalarca saldırdık ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden... Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördük mü, ne kadar barışsever olduğumuzu unutup, size saldırıyoruz. Bunların hepsi sarı öküzün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım!" demiş.
Boz öküz, bu fikri diğer öküzlerle görüşmüş. Öküzler bu fikri olumlu karşılamışlar. Bir tek yaşlı benekli öküz "olmaz" demiş. Onu da kimse dinlememiş.
Sarı öküz teslim edilmiş aslanlara. Aslanlar beş dakikada yemişler sarı öküzü. Bu vahşeti gören diğer öküzler, üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki! Bütün sürünün selameti için bir öküz, diye sineye çekmişler…
Aslanlar her acıktıklarında bir öküz istemişler. Sarı, mor, boz, benekli, uzun kuyruklu derken sürü güçtün düşmüş.
Kalan öküzler, 'ne oldu bize! Oysa ne kadar güçlüydük! Aslanlar yanımıza dahi sokulamazdı! Neden kaybettik biz bu mücadeleyi…" diye sormuşlar, yaşlı öküze.
Gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyen yaşlı öküz, "biz, sarı öküzü' verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!" demiş.
Rahip Bronson'u vermeyecektik!
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024