2025'te de ormanlarımızı koruyamadık
Türkiye'de orman yangınları iklim değişikliği ve insan faktörleriyle artarken, 2025'te binlerce hektar alan kül oldu. Ağaçlandırma çabalarıyla net orman varlığı büyütülmeye çalışılıyor. Fakat asıl önemli olan, var olan ormanlarımızı kaybetmemek
25.12.2025 13:04:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye, Akdeniz havzasında yer alan coğrafyası nedeniyle orman ekosistemleri açısından zengin bir ülkedir. Ancak son yıllarda iklim değişikliği, insan etkinlikleri ve doğal afetler gibi faktörler orman kayıplarını artırmış, bu da hem ekolojik dengeyi hem de ekonomik kaynakları tehdit eder hale gelmiştir.
Orman kayıplarının boyutu
2025 yılına gelindiğinde, Türkiye'deki orman kayıpları özellikle yangınlar nedeniyle hız kazandı. Global Forest Watch verilerine göre, 2024 yılında Türkiye 26 bin hektar doğal orman kaybetmiş, bu kayıp 5,8 milyon ton karbondioksit emisyonuna eşdeğer olmuştur. 2001-2024 dönemi genelinde ise toplam ağaç örtüsü kaybı 770 bin hektara ulaştı, bu da 2000 yılındaki ağaç örtüsünün yüzde 8'ine denk geliyor.
2025 yılına özgü veriler, yangın sezonunun uzamasıyla dikkat çekiyor. Haziran ayında 569 orman yangını kaydedilmiş, Temmuz başına kadar bu sayı 624'e çıktı. Özellikle İzmir, Hatay ve Muğla gibi illerde büyük yıkımlar yaşanmış; İzmir'de kaybedilen alan 14 bin 400 futbol sahası büyüklüğüne ulaşmıştır. Seferihisar ve Çeşme'deki yangınlar nedeniyle yaklaşık 50 bin kişi tahliye edilmiştir. Temmuz 2025'te Bursa çevresinde meydana gelen yangınlarda ise yaklaşık 3 bin hektar alan yandı.
Tarihsel bağlamda, 2021 yılı en yıkıcı dönem olarak kayda geçti, o yıl yaklaşık 170 bin hektar orman alanı kül oldu. 2015-2024 arası ortalama yıllık yangın kaynaklı kayıp ise 5 bin 534 hektar olarak hesaplandı. Bu da insan kaynaklı yangın hasarının yüzde 21,48'ini oluşturuyor.
Öte yandan, bazı raporlar net orman artışına işaret ediyor. 2015-2025 arası yıllık ortalama 118 bin hektar orman artışı sağlanmış, bu da yüzde 0,53'lük bir büyümeye karşılık gelmekte. Bu performansla Türkiye, Avrupa'da birinci, dünyada dördüncü sıraya yerleşti. Ancak bu artış, genellikle ağaçlandırma projeleriyle sağlanırken, doğal orman kayıpları devam ediyor.
Kayıpların sebepleri
Türkiye'deki orman kayıplarının başlıca sebepleri, iklim değişikliğiyle tetiklenen doğal afetler ve insan etkinlikleri olarak ikiye ayrılabilir. İklim değişikliği, yüksek sıcaklıklar, düşük nem oranları ve güçlü rüzgarlar gibi faktörlerle yangın riskini artırmaktadır. Örneğin, 2025 yazındaki yangınlar, iklim değişikliğinin etkisiyle 10 kat daha olası hale gelmiştir.
Yangın sezonu, kentleşme ve iklim değişikliği nedeniyle Mayıs-Eylül aylarına uzamış durumdadır. Ayrıca, karbon emisyonları su döngüsünü bozmakta, toprak verimliliğini düşürmekte ve ekosistemi daha kırılgan hale getirmektedir.
İnsan kaynaklı sebepler arasında elektrik hatları öne çıkıyor. Yangınların sadece yüzde 4'ü elektrik hatlarından kaynaklansa da, bu hatlar toplam yanmış alanın yüzde 20'sini etkiliyor.
2000'lerin sonundan beri özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerinin bakım eksikliği, bu sorunu büyütmüştür; örneğin 2021 Marmaris yangını bu şekilde başlamıştır. Diğer önemli etkenler ise orman dışı kullanımlar. Tarım arazilerine dönüşüm dünya genelinde ormansızlaşmanın yüzde 90'ını oluştururken, Türkiye'de de benzer şekilde tarım, madencilik, enerji altyapısı ve kentleşme kayıplara yol açmakta. Orman arazilerinin yüzde 50'si tarıma çevrilmekte, madencilik ve kentleşme gibi faaliyetler biyoçeşitliliği tehdit etmektedir. Nüfus artışı ve yoksulluk da orman tahribatını hızlandıran faktörler arasındadır. Son 20 yılda Orman Kanunu'nda yapılan değişiklikler, orman arazilerinin ticari kullanıma açılmasını kolaylaştırmış, bu da kayıpları artırmıştır.
Ayrıca, aşırı sıcaklık ve kuraklık gibi iklim olayları tarım sektörünü ve su kaynaklarını olumsuz etkilemekte, dolaylı olarak orman baskısını artırmaktadır.
Ormanları koruma yolları
Orman kayıplarını önlemek için hem önleyici hem de müdahale odaklı yaklaşımlar benimsenmelidir. Türkiye hükümeti, yangın müdahale kapasitesini önemli ölçüde artırmıştır: 2002'de 73 ton olan hava söndürme kapasitesi 2025'te 438 tona ulaşmış, 27 uçak ve 105 helikopter devreye girmiştir. Yangın tespit süresi yapay zeka sistemleri ve 776 gözetleme kulesi sayesinde 2 dakikaya inmiş, müdahale süresi ise ortalama 15 dakikaya düşmüştür. Profesyonel yangın söndürme ekipleri 25 bin kişiye, gönüllü sayısı ise 131 bine ulaşmıştır. Ayrıca, 4.796 yangın havuzu inşa edilmiş ve yer filosu iki katına çıkarılmıştır.
Önleme stratejileri ise daha kritik öneme sahiptir. Elektrik hatlarının modernizasyonu, düzenli bakım ve denetimler, yanıcı maddelerin temizlenmesi gibi adımlar yangın riskini azaltabilir. Özelleştirilen şirketlere yönelik hesap verebilirlik mekanizmaları kurulmalı, kar odaklı yaklaşımlar yerine altyapı yatırımları teşvik edilmelidir. Yasal koruma alanları genişletilmeli; küresel olarak ormanların yüzde 20'si koruma altında olup, Türkiye'de de benzer tampon bölgeler iklim değişikliğine karşı direnci artırabilir.
Uzun vadeli koruma için ağaçlandırma projeleri sürdürülmeli, ancak doğal ormanların korunmasına öncelik verilmeli. Toplumsal farkındalık kampanyaları, gönüllü katılımı ve uluslararası işbirlikleri (örneğin, FAO gibi kuruluşlarla) entegre edilmelidir. Ayrıca, madencilik ve kentleşme gibi faaliyetler için sıkı çevresel etki değerlendirmeleri zorunlu kılınmalı, ormansızlaşmayı tetikleyen ekonomik baskılar azaltılmalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye'deki orman kayıpları ciddi bir tehdit olsa da, mevcut çabalar ve potansiyel iyileştirmelerle tersine çevrilebilir. Sürdürülebilir yönetim, hem ekosistemi koruyacak hem de gelecek nesillere miras bırakacaktır.
Orman kayıplarının boyutu
2025 yılına gelindiğinde, Türkiye'deki orman kayıpları özellikle yangınlar nedeniyle hız kazandı. Global Forest Watch verilerine göre, 2024 yılında Türkiye 26 bin hektar doğal orman kaybetmiş, bu kayıp 5,8 milyon ton karbondioksit emisyonuna eşdeğer olmuştur. 2001-2024 dönemi genelinde ise toplam ağaç örtüsü kaybı 770 bin hektara ulaştı, bu da 2000 yılındaki ağaç örtüsünün yüzde 8'ine denk geliyor.
2025 yılına özgü veriler, yangın sezonunun uzamasıyla dikkat çekiyor. Haziran ayında 569 orman yangını kaydedilmiş, Temmuz başına kadar bu sayı 624'e çıktı. Özellikle İzmir, Hatay ve Muğla gibi illerde büyük yıkımlar yaşanmış; İzmir'de kaybedilen alan 14 bin 400 futbol sahası büyüklüğüne ulaşmıştır. Seferihisar ve Çeşme'deki yangınlar nedeniyle yaklaşık 50 bin kişi tahliye edilmiştir. Temmuz 2025'te Bursa çevresinde meydana gelen yangınlarda ise yaklaşık 3 bin hektar alan yandı.
Tarihsel bağlamda, 2021 yılı en yıkıcı dönem olarak kayda geçti, o yıl yaklaşık 170 bin hektar orman alanı kül oldu. 2015-2024 arası ortalama yıllık yangın kaynaklı kayıp ise 5 bin 534 hektar olarak hesaplandı. Bu da insan kaynaklı yangın hasarının yüzde 21,48'ini oluşturuyor.
Öte yandan, bazı raporlar net orman artışına işaret ediyor. 2015-2025 arası yıllık ortalama 118 bin hektar orman artışı sağlanmış, bu da yüzde 0,53'lük bir büyümeye karşılık gelmekte. Bu performansla Türkiye, Avrupa'da birinci, dünyada dördüncü sıraya yerleşti. Ancak bu artış, genellikle ağaçlandırma projeleriyle sağlanırken, doğal orman kayıpları devam ediyor.
Kayıpların sebepleri
Türkiye'deki orman kayıplarının başlıca sebepleri, iklim değişikliğiyle tetiklenen doğal afetler ve insan etkinlikleri olarak ikiye ayrılabilir. İklim değişikliği, yüksek sıcaklıklar, düşük nem oranları ve güçlü rüzgarlar gibi faktörlerle yangın riskini artırmaktadır. Örneğin, 2025 yazındaki yangınlar, iklim değişikliğinin etkisiyle 10 kat daha olası hale gelmiştir.
Yangın sezonu, kentleşme ve iklim değişikliği nedeniyle Mayıs-Eylül aylarına uzamış durumdadır. Ayrıca, karbon emisyonları su döngüsünü bozmakta, toprak verimliliğini düşürmekte ve ekosistemi daha kırılgan hale getirmektedir.
İnsan kaynaklı sebepler arasında elektrik hatları öne çıkıyor. Yangınların sadece yüzde 4'ü elektrik hatlarından kaynaklansa da, bu hatlar toplam yanmış alanın yüzde 20'sini etkiliyor.
2000'lerin sonundan beri özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerinin bakım eksikliği, bu sorunu büyütmüştür; örneğin 2021 Marmaris yangını bu şekilde başlamıştır. Diğer önemli etkenler ise orman dışı kullanımlar. Tarım arazilerine dönüşüm dünya genelinde ormansızlaşmanın yüzde 90'ını oluştururken, Türkiye'de de benzer şekilde tarım, madencilik, enerji altyapısı ve kentleşme kayıplara yol açmakta. Orman arazilerinin yüzde 50'si tarıma çevrilmekte, madencilik ve kentleşme gibi faaliyetler biyoçeşitliliği tehdit etmektedir. Nüfus artışı ve yoksulluk da orman tahribatını hızlandıran faktörler arasındadır. Son 20 yılda Orman Kanunu'nda yapılan değişiklikler, orman arazilerinin ticari kullanıma açılmasını kolaylaştırmış, bu da kayıpları artırmıştır.
Ayrıca, aşırı sıcaklık ve kuraklık gibi iklim olayları tarım sektörünü ve su kaynaklarını olumsuz etkilemekte, dolaylı olarak orman baskısını artırmaktadır.
Ormanları koruma yolları
Orman kayıplarını önlemek için hem önleyici hem de müdahale odaklı yaklaşımlar benimsenmelidir. Türkiye hükümeti, yangın müdahale kapasitesini önemli ölçüde artırmıştır: 2002'de 73 ton olan hava söndürme kapasitesi 2025'te 438 tona ulaşmış, 27 uçak ve 105 helikopter devreye girmiştir. Yangın tespit süresi yapay zeka sistemleri ve 776 gözetleme kulesi sayesinde 2 dakikaya inmiş, müdahale süresi ise ortalama 15 dakikaya düşmüştür. Profesyonel yangın söndürme ekipleri 25 bin kişiye, gönüllü sayısı ise 131 bine ulaşmıştır. Ayrıca, 4.796 yangın havuzu inşa edilmiş ve yer filosu iki katına çıkarılmıştır.
Önleme stratejileri ise daha kritik öneme sahiptir. Elektrik hatlarının modernizasyonu, düzenli bakım ve denetimler, yanıcı maddelerin temizlenmesi gibi adımlar yangın riskini azaltabilir. Özelleştirilen şirketlere yönelik hesap verebilirlik mekanizmaları kurulmalı, kar odaklı yaklaşımlar yerine altyapı yatırımları teşvik edilmelidir. Yasal koruma alanları genişletilmeli; küresel olarak ormanların yüzde 20'si koruma altında olup, Türkiye'de de benzer tampon bölgeler iklim değişikliğine karşı direnci artırabilir.
Uzun vadeli koruma için ağaçlandırma projeleri sürdürülmeli, ancak doğal ormanların korunmasına öncelik verilmeli. Toplumsal farkındalık kampanyaları, gönüllü katılımı ve uluslararası işbirlikleri (örneğin, FAO gibi kuruluşlarla) entegre edilmelidir. Ayrıca, madencilik ve kentleşme gibi faaliyetler için sıkı çevresel etki değerlendirmeleri zorunlu kılınmalı, ormansızlaşmayı tetikleyen ekonomik baskılar azaltılmalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye'deki orman kayıpları ciddi bir tehdit olsa da, mevcut çabalar ve potansiyel iyileştirmelerle tersine çevrilebilir. Sürdürülebilir yönetim, hem ekosistemi koruyacak hem de gelecek nesillere miras bırakacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.

















































































