Euro Barometre, AB ülkeleri arasında devamlı anketlerle nabız yokluyor.
Son olarak 2002 araştırmalarının toplu sonuçlarını açıklayan kuruluş, Türkiye hakkında değişmeyen neticeyi bir kez daha gözler önüne serdi.
Düzenli tekrarlanan bu anketlere göre: AB'li vatandaşların % 47'si Türkiye'nin, birliğe üyeliğini istemiyor.
Neticesi baştan belli bu oran, aslında şaşırtıcı değildir; pek çok kere AB'li devlet adamlarının çekinmeden itiraf ettikleri bir hakikattir.
Kendi içinde problemlerini henüz tam manasıyla halledememiş bir AB'nin, hele hele bir Hıristiyan birliğin, halkı Müslüman bir Türkiye'yi kronikleşmiş sorunlarıyla içinde görmek istememesi gayet tabidir.
Düşündürücü olan, yıllardır bu hakikatler gündem edildiği halde Türkiye'deki siyasi iradenin vazgeçemediği üyelik sevdasıdır.
o Azınlık sorunu,
o İdamın kaldırılması,
o Ermeni meselesi,
o Ege ve Kıbrıs'ta istenilen tavizler,
o Anadilde yayın ve eğitim hakkının tanınması, gibi siyasi taviz niteliğindeki üyelik şartlarının, neredeyse tamamını yerine getiren Türkiye, tüm bunlara rağmen halen istenmeyen, ve kabul edilmesi düşünülmeyendir.
Ülkemizde bir seçim malzemesine dönüştürülen "AB"; işsize iş, aşı olmayana aş olarak gösterilmektedir.
Aynı ankette AB'lilerin % 65'i, AB'nin tek devlet olma gayretleri çerçevesindeki birleşme gayretlerinin sonucu işsizliğin, uyuşturucu kaçakçılığının ve suç örgütlerinin arttığına inanıyor.
Yani, bizim kurtuluşumuz ve refahımız için alternatifsiz tek yol olarak gösterilen AB, kendi içinde dahi bu misyonu henüz sağlayamamıştır.
Ülkeyi parçalanmanın eşiğine getiren tavizler de hesaba katıldığında, AB Türkiye'nin kesinlikle çözümü değildir.
Bu ülkedeki AB sevdalılarının ve Türkiye'nin birliğe üyeliğine sıcak bakan dış çevrelerin gayretlerinden kimin yararlı çıkacağı ise, "Global Trends 2015" isimli raporda şekillenmektedir.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Merkezi Haber Alma Örgütü ve ABD Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından hazırlanan bu rapor, Türkiye hakkında şunları söylemektedir: "Türkiye'deki her gelişme; Ortadoğu, Batı dünyası ve Amerikan menfaatleri üzerinde büyük etki yapacaktır".
Mart 2001'de açıklanan bu rapor; ABD'nin, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini neden istediğini de açıklamaktadır.
ABD'nin, Ortadoğu kaynakları üzerindeki planları günümüzde iyice şekillenmiştir.
AB'nin Türkiye'yi parçalanmanın sınırına getiren şartları da bu planları hayata geçirmeyi kolaylaştırmaktadır.
Sadece ABD'nin ekmeğine yağ süren bu AB masalı ile ilgili gerçekleri, Türkiye'deki siyasi irade artık görmelidir.
Türkiye'nin kurtuluşu ve refahı, milli projelerle şekillenmiş; Türki Cumhuriyetler, Uzakdoğu ve İslam Devletleri ile yapılacak yeni birlikteliklerdedir.
Son olarak 2002 araştırmalarının toplu sonuçlarını açıklayan kuruluş, Türkiye hakkında değişmeyen neticeyi bir kez daha gözler önüne serdi.
Düzenli tekrarlanan bu anketlere göre: AB'li vatandaşların % 47'si Türkiye'nin, birliğe üyeliğini istemiyor.
Neticesi baştan belli bu oran, aslında şaşırtıcı değildir; pek çok kere AB'li devlet adamlarının çekinmeden itiraf ettikleri bir hakikattir.
Kendi içinde problemlerini henüz tam manasıyla halledememiş bir AB'nin, hele hele bir Hıristiyan birliğin, halkı Müslüman bir Türkiye'yi kronikleşmiş sorunlarıyla içinde görmek istememesi gayet tabidir.
Düşündürücü olan, yıllardır bu hakikatler gündem edildiği halde Türkiye'deki siyasi iradenin vazgeçemediği üyelik sevdasıdır.
o Azınlık sorunu,
o İdamın kaldırılması,
o Ermeni meselesi,
o Ege ve Kıbrıs'ta istenilen tavizler,
o Anadilde yayın ve eğitim hakkının tanınması, gibi siyasi taviz niteliğindeki üyelik şartlarının, neredeyse tamamını yerine getiren Türkiye, tüm bunlara rağmen halen istenmeyen, ve kabul edilmesi düşünülmeyendir.
Ülkemizde bir seçim malzemesine dönüştürülen "AB"; işsize iş, aşı olmayana aş olarak gösterilmektedir.
Aynı ankette AB'lilerin % 65'i, AB'nin tek devlet olma gayretleri çerçevesindeki birleşme gayretlerinin sonucu işsizliğin, uyuşturucu kaçakçılığının ve suç örgütlerinin arttığına inanıyor.
Yani, bizim kurtuluşumuz ve refahımız için alternatifsiz tek yol olarak gösterilen AB, kendi içinde dahi bu misyonu henüz sağlayamamıştır.
Ülkeyi parçalanmanın eşiğine getiren tavizler de hesaba katıldığında, AB Türkiye'nin kesinlikle çözümü değildir.
Bu ülkedeki AB sevdalılarının ve Türkiye'nin birliğe üyeliğine sıcak bakan dış çevrelerin gayretlerinden kimin yararlı çıkacağı ise, "Global Trends 2015" isimli raporda şekillenmektedir.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Merkezi Haber Alma Örgütü ve ABD Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından hazırlanan bu rapor, Türkiye hakkında şunları söylemektedir: "Türkiye'deki her gelişme; Ortadoğu, Batı dünyası ve Amerikan menfaatleri üzerinde büyük etki yapacaktır".
Mart 2001'de açıklanan bu rapor; ABD'nin, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini neden istediğini de açıklamaktadır.
ABD'nin, Ortadoğu kaynakları üzerindeki planları günümüzde iyice şekillenmiştir.
AB'nin Türkiye'yi parçalanmanın sınırına getiren şartları da bu planları hayata geçirmeyi kolaylaştırmaktadır.
Sadece ABD'nin ekmeğine yağ süren bu AB masalı ile ilgili gerçekleri, Türkiye'deki siyasi irade artık görmelidir.
Türkiye'nin kurtuluşu ve refahı, milli projelerle şekillenmiş; Türki Cumhuriyetler, Uzakdoğu ve İslam Devletleri ile yapılacak yeni birlikteliklerdedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002