Emin adımlarla dağılma sürecine girerek, çöküşün eşiğine gelen Avrupa Birliği yolun sonuna gelmiş bulunmakta. Tüm veriler Avrupa Birliği'nin çöküşten yana sinyaller veriyor. Hal böyle olmasına rağmen her yıl "ilerleme raporları" yayınlanır ve biz "ev ödevleri"mizi eksiksiz yerine getiririz sevgili okurlar. Çökmekte ve batmakta olan bir Avrupa Birliği ve bu birliğe girmek için debelenen Türkiye. Onursuzluğun ve omurgasızlığın daniskası. Adamlar her türlü hal, hareket ve tavırları ile sizleri bu birliğe almayacağız derken, bu milleti yalandan yere onlara yama yapmaya çalışanlara yazıklar olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. İnanın sevgili okurlar bu millet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar onuru ve gururunu zaafa uğratmadı. Her konuda değer yargısı olan AB, tarımla ilgili atılan her adımda ve yapılan yasal değişikliklerde karşınızdadır. Ülkede tarım adına yapılan her türlü değişikliğin, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikasına uyum için yapılması gerekmektedir. Bunun için Avrupa Birliği her yıl Türkiye'ye ilişkin "İlerleme Raporu" yayınlar. Bu rapor karne gibidir. Neler yapılıp yapılmadığını anlatır. Çoğu zaman çiftçinin ve ülkenin zararına olan yasal düzenlemeler, uygulamalar Avrupa Birliği'ni memnun etmeye yetmez.Ortadoğu ülkelerinin tamamına yakınına bir zamanlar canlı hayvan ve karkas et ihraç eden ülkemiz niçin bu durumlara düştü dersiniz. AB 2009 ilerleme raporu sayfa 54 ten okuyoruz: "Türkiye, AB menşeli et, canlı hayvan ve bunlardan üretilen ürünlerin ithalatına getirilen yasak konusunda ısrar etmektedir. Bu yasak, tarımsal ürünlere ilişkin ticaret anlaşması kapsamındaki karşılıklı yükümlüklerin ihlali anlamına gelmektedir. Bu yasaklamanın ve ticaretteki diğer teknik engellerin kaldırılması, bu fasıldaki katılım müzakereleri bakımından kilit unsur olmaya devam etmektedir." 1998 yılından bu yana Türkiye'nin AB ülkelerinden canlı hayvan, et ve et ürünlerinin ithal edilmesinin önünü açmasını bekleyen AB, 2009 yılında "Yeter artık!" diyor ve zoru gösteriyordu: "Canlı hayvan, et ve et ürünleri ithalatının önünü açmazsanız biz de yeni müzakere başlıkları açmayız. Üyelikle ilgili müzakereler askıda kalmaya devam eder." Görüyorsunuz bu AB aşkı nelere kadir. AB yalanı ve kandırılmışlığı uğruna hükümetimiz, tarım ve hayvancılığımıza en ağır darbeyi vurmuş bulunmakta. İki yıldan beri yapılan hayvan ve et ithalatı yerli besiciliğe büyük darbe vururken, Avrupa Birliği hala memnun değil. Kapıların sonuna kadar açılmasını istiyor. Bu talebini de 2011 Türkiye İlerleme Raporu'nda açıkça ifade ediyor. AB aşkına maraba haline getirilen ve sefilleri oynayan bir köylü milleti profili ile karşı karşıyayız.