AB sevdalılarının hiç ağzından düşmeyen bir terane var. Bu teraneyi en son sayın Milli Eğitim Bakanı Avrupa Konseyi'nin önerisiyle düzenlenen "Okulda Avrupa" konulu resim ve kompozisyon yarışması ödül töreninde ifade etti. Çelik, Avrupa Birliği'nin en çok önemsediği şeyin, hukukun üstünlüğü, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü ve bireyin hakkı meselesi olduğunu kaydetti. Peh, peh, peh. Adama sormazlar mı yahu yıllardır başta PKK olmak üzere Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren, bütün terör örgütlerini destekleyen AB nasıl oluyor da insan haklarını önemsiyor. 30 bin kişinin katiline sahip çıkıp, katledilen 30 bin kişiye sahip çıkmayan hangi irade hukuktan, insan haklarından söz edebilir.Hadi AB zaten ülkemizi bölmek istiyor ve bu yönde talepleri olduğunu Sayın Başbakan da dile getirdi. Terörle ilgili tutumunu buna bağlayalım. Peki sayın bakan bu konuşmayı yaptığında gündemde olan ve hala devam eden Onur Air konusu AB'nin hangi değerler bütünlüğüne giriyor. Bunu açıklayabilir mi? AB içinde çatlak sesler olabileceğini ifade ediyor. Hollanda, Almanya, Fransa birlikte yasak koyuyor. AB omurgasını ve başını temsil eden bu ülkelerin tutumunu çatlak ses olarak tarif edebilir misiniz?Sayın Bakan AB sevdasından olsa gerek hızını alamıyor. Ülkemizde de çeşit çeşit mikropların varlığından söz ederek ve bunların özelliklerini sayarken toplumun huzurunu, barışını, ülkenin gelişmesini, huzura kavuşmasını istemeyen mikroplar diye ifade ediyor. Sayın bakanım bu ülkenin gelişmesini istemeyen, huzura kavuşmasını istemeyen tarihden bu yana olan mikropları sayarsak bunların başında sizin girmeye çalıştığınız AB ve onun tek dişi kalmış canavar olan medeniyetidir. Maalesef AB sevdası mikrobunu kapanlar bütün bu gerçekleri göremiyor. Sevda mikrobu ile ilgili kıssamızı anlatarak son verelim.Şeyh-i Sânâ yarım asır boynca bulunduğu fütuhat topraklarının Hıristiyan olan yerli ahalisini İslam'a davet eden, müslüman ahaliyi irşad eden bir sûfi şeyhidir. Tam 50 yılını bu işe verir. Manada kendi medeniyetinden olan Abdulkadir Geylani Hazretlerinin büyüklüğünü tanımayınca kader-i ilahi Şeyh-i Sânâ bir gün, Batıya doğru irşad seferine çıktığında gönlünü bir hıristiyan dilberine kaptırır. Şeyh efendinin aşkı kara sevdaya dönüşür ve Hıristiyan maşukasına evlilik teklif eder. Hıristiyan dilberi, şeyhin kendisine olan tutkusunun farkına varır. Onun teklifine karşılık, bir şartım var der, sakalını keser, sırtındaki kıyafetleri çıkarırsan bu iş olur. Şeyh-i Sânâ, aklını tutuklayan duygularının esiri olarak Hıristiyan dilberinin bu teklifini kabul eder. Eder etmesine de, onun bu halini görenler sözünü dinlemez, sohbetine gelmez olurlar. Buna karşın Hıristiyan dilberi işi savsaklamaktadır. Sonunda bir şartı daha olduğunu söyler, irşad işini tamamen bırakıp bizim beldeye yerleşeceksin. Şeyh artık dönülmez bir yola girmiştir. Bu şartı da yerine getirir ve tekkesini müritleriyle birlikte terk ederek Hıristiyan beldesine göç eder. Haydi artık der maşukasına, fakat maşukası eski şeyhin yüreğine zincirini taktığını fark etmiştir bir kez. Konukları olan şeyhe şarap ve domuz eti sunarak onu mecbur bırakır. Bizim yediğimizden yiyip içtiğimizden içmezsen ben seninle nasıl koca bir hayatı birlikte geçiririm. Fakat, verdiği bütün bu tavizler karşısında artık Hıristiyan maşukasını elde etmek için yanıp tutuşmaktayken, kızın ailesi, başlık yerine peşinen domuz sürülerini gütme şartını önüne koyarlar. Şeyh-i Sânâ, nâçar bu şarta da evet der. Bu kez Hıristiyan dilberi, domuz çobanı bile oldun, bari son şartım olarak dinini de değiştirip benim dinimi benimse de bu düğün hediyen olsun der. Müslüman coğrafyasının namı şanı Doğuyu ve Batıyı kaplamış ünlü Şeyh-i Sânâ gele gele sonunda Hıristiyan bir domuz çobanı olup çıkmıştır. Hikayeye göre, müritlerinin ısrarlı duaları sonuç verir ve Şeyh-i Sânâ gördüğü bir rüya ile tekrar ihtida eder. Bu gaflet ve delalet halinden uyanır.Duamız AB sevdası mikrobu kapan idarecilerimizin bu kıssadan hisse çıkarmaları. Çünkü taviz dipsiz bir kuyu gibidir, sonu yoktur. Fakat bizim idarecilerin etrafında yanlışı görenler yok ki dua edip de geri çevirsin. Büyüğünden küçüğüne hepsi birden sevdalanmış kardeşim.
Abdülkadir KARAKOÇ
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012