AKP iktidarı ve onlara akıl pompalayan toplum mühendisleri zannettiler ki, şayet vatandaşı meteliğe kurşun atacak vaziyete düşürürsek, AB işini derenin karşısına geçiririz. Ya da yıllardan beri işsiz- aşsız kalan vatandaşın önüne kuru kuru da olsa AB ham hayali koyarak "AB işi olursa ortalık para dolacak" dersek vaziyeti epey bir müddet idare ederiz diye hesap ettiler... Ama hesap tutmadı. Nitekim önceki gün Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, AB işine öyle çok da bel bağlamayın, gökten para yağacak değil, diyor.
Hesap iki taraftan da bozulmaya başlandı. AB, niyetini somut olarak açığa vurdu, baklayı dilinden çıkardı; ne yapıp edip sizi böleceğiz, parçalayacağız dedi ve dediğini AKP'ye yaptırmaya başladı. Yerli AB'cilerin hesabı bozulmaya yüz tuttu.
Hesap, AKP cerahından da tutmadı. Vatandaş umut bağladı, tam destek verdi; lakin AKP fos çıktı. Hiçbir alanda bir çözüm sunamadı. İki yıl az bir müddet değil; millet iki yıl zarfında umut verici bir icraat görmedi. Ne ekonomi düzeldi, ne işsizlere iş kapısı açıldı. Ne çiftçinin yüzü güldü, ne köylünün, ne esnafın, ne işçinin, ne de başörtülü öğrenciler gibi insan hakları mağdurlarının... Kimse Devlete para ve meteliksiz kalan vatandaşa da kredi kartı satan bankacı medyatörler ve tefecilerden gayrı kimse, AKP'den birşey görmedi. Ben AKP'nin şu hayrını gördüm, hükümetin şu güzel icraatı bize nefes aldırdı diyebilen bir vatandaşa rastlanmadı, rastlanamıyor. Bu gidişat da AB hesabını bozdu.
Hesap bozulunca ne oldu?
Vatandaş, AB işini ince ince sorgulamaya koyuldu. İki temel suale cevap aradı, buldu. Temel sorular şunlar:
Bu AB işinden kimler istifade etti, bir.
Bu AB işinden kimler haklı çıktı, iki.
İki esrarlı soru etrafında aç-biilaç dolanıp durdu milletimiz. Ve cevabını buldu?
Bu AB'den ve AB'ci AKP'den bir şey çıkmaz.
17 Aralık, bir anlamda "vatandaşın bulduğu cevap''ın ilanı olacak. Bu ilan aynı zamanda
Gelelim sorulara?
AB işinden, AB'ye uyum şamatasından kimler istifade etti?
Bu çok açık... Gayr-ı Müslim azınlıklar, yabancılar, AB'ci sivil toplumcular, AB ve ABD.
Meclis, AKP eliyle bunlara çalıştı adeta.
Netice ne oldu; İslam toprakları "kilise kondu''ya döndü.
Gayr-ı müslim azınlıklar hesapsız vatanımıza kondu.
Azınlıklar ve yabancılar Türkiye'nin 7'de 1'ini götürdü. Tapusunu cebine koydu.
Madenlerimiz, Kurtuluş Savaşı döneminde vatanımıza musallat olanlara sunuldu. Türkiye'nin 7'de 1'i maden arama bahanesiyle kiraya verildi.
Kıbrıs Rumların insafına terk edildi.
Papazın ekümenik iştahı kabartıldı.
70 milyonluk aziz millet, İlerleme Raporu ile 36 parçaya bölündü.
Bu aziz millet ne kazandı, eline ne geçti AB'ye uyum sürecinde?
Hiçbir şey... Milletimiz sadece maval ile avutuldu.
Bu ilk sorunun cevabını artık herkes yaşıyor, artık herkes böyle veriyor. AB'clierimiz gizleseler de bu cevapları vatandaştan böyle duyuyorlar, böyle görüyorlar. Vatandaşın huzurunda ecel terleri döküyorlar.
İkinci sorunun cevabına, yani AB işinde kim haklı çıktı, sorusunun cevabına gelince; işte bu noktada da vatandaş ister istemez sorunun cevabını buldu.
İster istemez diyorum; çünkü AB ve yerli AB'ciler milletimize oyun içinde oyun kurdu, aziz milletimizin ve mukaddes vatanımızın başına çoraplar ördükçe ördü somut, açık, net, pervasız biçimde...Vatandaş ilk zamanlar gerçekleri göremedi, fark edemedi. Müslüman kılıklı göz boyayıcı AB'cilere aldandı.
Fakat AB raporları açıklandıkça, şartlar sıralandıkça milletimiz kafayı duvardan duvara vurdu; ister istemez hakkı gördü, haklıyı gördü. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş haklı çıktı, ne dediyse hep doğru çıktı dedi.
İşte bu büyük fark edişle birlikte vatandaş hakkı teslim etmeye koyuldu. Vatandaş BTP Genel Başkanı'nı öyle güçlü biçimde haklı buldu ki, AB namına Ulusal Belge'yi onaylayan geçmişin AB'cileri bile, "Biz de AB'ye karşıyız'' demeye başladılar.
Şimdi AKP başta olmak üzere tüm AB'ciler, 17 Aralık'taki Haçlı duruşu karşısında teslim etmek zorunda kalacakları son nefeslerini nasıl biraz daha uzatacaklarının derdine düştüler. Sun'i solunum cihazları kullanarak, AB karşısında sun'i çıkışları yapmak suretiyle yaşamlarını devam ettirme telaşına düştüler. Anlayacağınız AB mal derdinde, AB'cilerimiz can derdinde şimdi...
Sadece BTP ve BTP'nin ikazlarıyla ayıkan milletimiz, vatan, millet, din, devlet ve bağımsızlık derdinde? Türkiye'nin kurtuluşa ve kainat devletine doğru adım atacağı nokta işte tam bu noktadır. Gerisi oyun, oyalama ve vakit kaybıdır.
Hesap iki taraftan da bozulmaya başlandı. AB, niyetini somut olarak açığa vurdu, baklayı dilinden çıkardı; ne yapıp edip sizi böleceğiz, parçalayacağız dedi ve dediğini AKP'ye yaptırmaya başladı. Yerli AB'cilerin hesabı bozulmaya yüz tuttu.
Hesap, AKP cerahından da tutmadı. Vatandaş umut bağladı, tam destek verdi; lakin AKP fos çıktı. Hiçbir alanda bir çözüm sunamadı. İki yıl az bir müddet değil; millet iki yıl zarfında umut verici bir icraat görmedi. Ne ekonomi düzeldi, ne işsizlere iş kapısı açıldı. Ne çiftçinin yüzü güldü, ne köylünün, ne esnafın, ne işçinin, ne de başörtülü öğrenciler gibi insan hakları mağdurlarının... Kimse Devlete para ve meteliksiz kalan vatandaşa da kredi kartı satan bankacı medyatörler ve tefecilerden gayrı kimse, AKP'den birşey görmedi. Ben AKP'nin şu hayrını gördüm, hükümetin şu güzel icraatı bize nefes aldırdı diyebilen bir vatandaşa rastlanmadı, rastlanamıyor. Bu gidişat da AB hesabını bozdu.
Hesap bozulunca ne oldu?
Vatandaş, AB işini ince ince sorgulamaya koyuldu. İki temel suale cevap aradı, buldu. Temel sorular şunlar:
Bu AB işinden kimler istifade etti, bir.
Bu AB işinden kimler haklı çıktı, iki.
İki esrarlı soru etrafında aç-biilaç dolanıp durdu milletimiz. Ve cevabını buldu?
Bu AB'den ve AB'ci AKP'den bir şey çıkmaz.
17 Aralık, bir anlamda "vatandaşın bulduğu cevap''ın ilanı olacak. Bu ilan aynı zamanda
Gelelim sorulara?
AB işinden, AB'ye uyum şamatasından kimler istifade etti?
Bu çok açık... Gayr-ı Müslim azınlıklar, yabancılar, AB'ci sivil toplumcular, AB ve ABD.
Meclis, AKP eliyle bunlara çalıştı adeta.
Netice ne oldu; İslam toprakları "kilise kondu''ya döndü.
Gayr-ı müslim azınlıklar hesapsız vatanımıza kondu.
Azınlıklar ve yabancılar Türkiye'nin 7'de 1'ini götürdü. Tapusunu cebine koydu.
Madenlerimiz, Kurtuluş Savaşı döneminde vatanımıza musallat olanlara sunuldu. Türkiye'nin 7'de 1'i maden arama bahanesiyle kiraya verildi.
Kıbrıs Rumların insafına terk edildi.
Papazın ekümenik iştahı kabartıldı.
70 milyonluk aziz millet, İlerleme Raporu ile 36 parçaya bölündü.
Bu aziz millet ne kazandı, eline ne geçti AB'ye uyum sürecinde?
Hiçbir şey... Milletimiz sadece maval ile avutuldu.
Bu ilk sorunun cevabını artık herkes yaşıyor, artık herkes böyle veriyor. AB'clierimiz gizleseler de bu cevapları vatandaştan böyle duyuyorlar, böyle görüyorlar. Vatandaşın huzurunda ecel terleri döküyorlar.
İkinci sorunun cevabına, yani AB işinde kim haklı çıktı, sorusunun cevabına gelince; işte bu noktada da vatandaş ister istemez sorunun cevabını buldu.
İster istemez diyorum; çünkü AB ve yerli AB'ciler milletimize oyun içinde oyun kurdu, aziz milletimizin ve mukaddes vatanımızın başına çoraplar ördükçe ördü somut, açık, net, pervasız biçimde...Vatandaş ilk zamanlar gerçekleri göremedi, fark edemedi. Müslüman kılıklı göz boyayıcı AB'cilere aldandı.
Fakat AB raporları açıklandıkça, şartlar sıralandıkça milletimiz kafayı duvardan duvara vurdu; ister istemez hakkı gördü, haklıyı gördü. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş haklı çıktı, ne dediyse hep doğru çıktı dedi.
İşte bu büyük fark edişle birlikte vatandaş hakkı teslim etmeye koyuldu. Vatandaş BTP Genel Başkanı'nı öyle güçlü biçimde haklı buldu ki, AB namına Ulusal Belge'yi onaylayan geçmişin AB'cileri bile, "Biz de AB'ye karşıyız'' demeye başladılar.
Şimdi AKP başta olmak üzere tüm AB'ciler, 17 Aralık'taki Haçlı duruşu karşısında teslim etmek zorunda kalacakları son nefeslerini nasıl biraz daha uzatacaklarının derdine düştüler. Sun'i solunum cihazları kullanarak, AB karşısında sun'i çıkışları yapmak suretiyle yaşamlarını devam ettirme telaşına düştüler. Anlayacağınız AB mal derdinde, AB'cilerimiz can derdinde şimdi...
Sadece BTP ve BTP'nin ikazlarıyla ayıkan milletimiz, vatan, millet, din, devlet ve bağımsızlık derdinde? Türkiye'nin kurtuluşa ve kainat devletine doğru adım atacağı nokta işte tam bu noktadır. Gerisi oyun, oyalama ve vakit kaybıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019