Irak yenilgisinden ısrarla ders almayan Bush, yine diplomasiyi reddederek İran'a tehdit savurdu. Başkan, İran'ın dinamiklerini anlamadığı gibi, ABD'nin itibarını da öylesine yerle bir etti ki, artık düşmanlarını korkutamıyor bile Amerika'nın Irak'taki tatsız deneyimi göz önüne alındığında, Başkan Bush'un en sonunda tehdit ve kaba gücün mantıklı stratejinin yerine geçemeyeceğini anlaması beklenirdi. Fakat Bush yine işbaşında, bu sefer Irak'a karışmasını engellemeye çalışmak için İran'a kabadayılık yapıyor. Bush'un Irak'taki başarısızlıklarının, Tahran'ın bu ülkede karmaşa yaratmasını ve bölgedeki etkisini artırmasını kolaylaştırdığından da şüphemiz yok. Fakat daha fazla tehdidin İran'ı durdurması muhtemel değil. Kongre bu sefer ona açıkça karşı çıkmazsa, Bush ülkeyi ve kendisini bir başka felakete daha sürükleyebilir. Bush İran'a karşı savaş davullarını Irak'la ilgili son konuşmasında çalmaya başladı. Başkan, Amerikan karşıtı güçleri silahlandırdığını ve eğittiğini iddia ettiği İranlı ve Suriyelileri 'bulup yok etmeye' yemin etti. Bush ayrıca, İran Körfezi'ne ikinci bir savaş gemisi yollayacağını da açıkladı. Bu açıklamadan saatler önce, ABD askerleri İran'ın Irak'taki bir temsilciliğine baskın düzenledi. Birileri noktayı kaçırmışsa diye, başkanın orduya Irak'ta İran'a hizmet edenlerin öldürülmesi veya yakalanması emrini verdiği yetkililere bir kez daha iletildi. İran pek tabii ki Şii milislerin silahlanmasına ve eğitilmesine yardım ediyor. Fakat, bu milisler Irak Başbakanı Maliki'nin koruması altında olduğu için, Bush yönetimi milislerle İran arasındaki bağlantının koparılmasının yaratacağı olumlu etkiyi abartıyor. Bush gerçekten endişeleniyorsa, ki endişelenmesi gerekir, Maliki'den de aynı sertlikle milislerle ilişkilerini kesmesini talep etmeli ve Irak başbakanının bunu reddetmesi halinde karşılaşacağı sonuçlar konusunda da açık konuşmalı. Başkanın yardımcılarına göre, yeni stratejide amaçlanan şu: Bush, İran'ın Irak'taki güçlerini avlayarak ve daha geniş savaş tehditlerini artırarak, İran'ın bölgesel konumunu zayıflatmayı ve İran liderlerini nükleer hırslarını gözden geçirmeye zorlayabileceğini umuyor. Bush'un, Irak'a zorla demokratik bir sistem dayatmanın İran'daki otoriterleri zayıflatacağı yönündeki son 'büyük' fikrinin tam ters etki yarattığı gerçeğini dikkate almayın tabii... Bush görünüşe göre, İran'ın iç politikasını son derece yanlış okuyor ve kendisinin son deneyimini de göz ardı ediyor. Nadir görülen bir zekâyla, Hazine Bakanlığı yakın zamanda bazı banka ve yatırımcıları İran'la anlaşmalarını gözden geçirmeye ikna etti. Bu durum, petrol üretiminin geleceği konusunda zaten endişe duyan bazı İranlı dini yetkililerin, Ahmedinecad'ın BM Güvenlik Konseyi'ne karşı çıkması konusundaki şüphelerini dile getirmesine yol açtı. Düşmanı değil, halkını ve dostlarını korkutuyor Her zamanki gibi, yönetimin üzerinde kafa yormayı reddettiği tek taktik diplomasi. Bush, krizi önlemek için Irak'ın komşularının bir araya geleceği bir toplantı düzenlenmesine yönelik çağrılara karşı koydu. Ahmedinecad'ın, Irak'ın daha fazla parçalanmasının İran'ın çıkarına olmayacağına ikna edileceğinin bir garantisi yok. Fakat Tahran'daki bazı yetkililerin kafası Ahmedinecad'ınkinden daha az karışık olabilir. Ve İran'la Suriye arasına soğukluk girmesi için, Şam'ın dışlanmış haline son vermenin bir yolu olduğuna dair umutlandırılması gerek. Bush'un kabadayılık etmesi, belki azalan halk desteği konusunda ona yarar sağlayabilir. Fakat Irak'taki feci savaş Amerika'nın inanılırlığına öyle zarar verdi ve kaynaklarını öylesine kısıtladı ki, ABD artık düşmanlarını korkutamıyor. Gerçekten korkanlar, Amerikalılar ve Amerika'nın dostları. The New York Times/ Başyazı/ Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.