ABD'de gerçekleşen Obama-Erdoğan görüşmesinden sonra Türk basınına yansıyan haberlerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kıran kırana Menbic pazarlığı yaptığı, PYD konusunda yumuşamadığı ve 2 şart öne sürdüğü belirtilmişti.
Bildiğiniz gibi, Menbic boşluğu olarak bilinen yer, Fırat'ın batısında IŞİD'in elinde olan, Türkiye sınırının 98 kilometrelik bir bölümünün altında kalan bir bölgeyi oluşturuyor.
ABD, buranın da, Suriye'de en sağlam müttefik olarak gördüğü PYD'nin eline geçmesini, Türkiye'nin bu konuda destek vermesini istiyor. Türkiye ise PYD'nin PKK'nın Suriye uzantısı olduğunu söyleyerek, buna karşı çıkıyordu.
Hatırlarsanız, daha önceki yazımızda, "NATO'nun Libya'da ne işi var" diyen, 1 hafta sonra da Libya operasyonunda NATO'nun merkez üssü olan Türkiye'nin siyasetinin bu konuda da geri adım atacağını belirtmiştik.
Ve dün bu konuyla alakalı detayları görüşmek üzere ABD'nin "Menbic heyeti" Türkiye'ye geldi. Heyetin geliş nedeninin, "PYD'nin Menbic'e yapacağı operasyon konusunda Türkiye'nin endişelerini gidermek" olduğu ifade edildi.
Her ne kadar AKP cenahı, Erdoğan'ın tavrında hiçbir yumuşama olmadı deseler de ABD'den gelen açıklamalarda, Erdoğan'ın ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmesinden sonra Türk tarafının bu görüşünde yumuşama olduğu belirtilmişti.
Basına yansıdığı şekliyle, Türk ve ABD heyetleri arasında her iki tarafın da hassasiyetlerinin dikkate alınacağı bir uzlaşı formülünün bulunması beklendiği ifade ediliyor.
Ama şu bir gerçek ki, çoğu zaman durum basına yansıyan şekliyle olmuyor. Sanki bir pazarlık yapılıyormuş gibi gösteriliyor ama neticede ABD talimatını veriyor, maalesef Türk yetkililer bu talimatları yerine getiriyor.
Gelen ABD heyeti diplomat, istihbarat ve askeri yetkililerden oluşuyor. Heyetin niteliğine bakılırsa, pek endişe gidermek ya da ikna etmek için değil, pratik bir adım atmak için gelmiş görünüyorlar.
ABD ziyaretinin sonuçları teker teker karşımıza çıkmaya başlıyor, bakalım zaman daha neler gösterecek?
Uyaran uyarana?
Önce ABD uyardı, şimdi de İngiltere?
Hatırlarsanız, geçtiğimiz günlerde ABD Büyükelçiliği Türkiye'deki 19 şehirle alakalı vatandaşlarını terör saldırılarına karşı uyarmıştı. Bu iller; Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Şırnak, Diyarbakır, Van, Siirt, Muş, Mardin, Batman, Bingöl, Tunceli, Hakkari, Bitlis, Elazığ, Adana İzmir ve Muğla?
Dikkat ederseniz sadece Suriye sınırına yakın illerimiz değil, Adana, İzmir ve Muğla da uyarılan iller arasında? Geçtiğimiz hafta da ABD ordusu, İncirlik Üssü'nde görevli ABD askerlerinin aileleri ile İzmir ve Muğla'daki personelin ailelerinin güvenlik tehdidi nedeniyle Türkiye'den ayrılmalarını istemişti.
"Neler oluyor?" demeye kalmadan dün de İngiltere hükümetinden vatandaşlarına benzer bir uyarı geldi. İngiliz hükümeti de, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay, Siirt, Tunceli ve Hakkâri'ye gidilmemesi uyarısında bulundu.
Uyarıdaki şu bilgi de oldukça dikkat çekici: "Aralarında Kürtlerin, IŞİD'in ve aşırı sol örgütlerin de olduğu terörist gruplar saldırı planlamaya devam etmektedir. Aşırı dikkatli olun."
Yani dikkatli olmak yetmiyor, aşırı dikkatli olunması tavsiye ediliyor.
Üst üste yapılan bu uyarıların sebebi, acaba ABD ziyareti, bu görüşmede Menbic'e yapılacak ABD destekli operasyon ve Türkiye'nin değişen kararı olabilir mi? Zaman gösterecek.
Bu arada, "İzmir'in Buca ilçesinde bir hücre evine yapılan operasyonda, 1'i kadın 3 terörist, tahrip gücü yüksek patlayıcı ve bomba yapımında kullanılan malzemelerle yakalandı" haberini okuyoruz, tesadüf olmasa gerek.
Türkiye, maalesef Büyük Ortadoğu Projesi bataklığında, Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngördüğü gibi "zifiri bir karanlık"ta bocalayıp dururken, siyasi irade hala çözümsüzlüğün içinde? Millet de içinde bulunduğu güvensiz ortamı hala istikrar olarak kabul etmeye devam ediyor.
Unutmayalım ki, birçok ülkenin ve milletin tarihin karanlık sahnesinde yok olup gitmelerinin asıl nedeni, yapılan yanlışlarda ısrarcı olmaktır. Bizim milletimiz bırakın yanlışta ısrar etmeyi, üstelik yanlışta hikmet arıyor, buna istikrar diyor. Körlüğün de bu kadarı?
Prof. Dr. Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli, Türkiye'yi zifiri karanlıktan, terör bataklığından kurtaracak olan tek formüldür ama tabii Modelin sahibine fırsat verilip de ülkemizde uygulayabilirsek. Doktor mükemmel ama hasta bu doktorun kapısına gidip, onun teşhis ve tedavisine fırsat vermezse iyi olabilir mi?
Ne demişler "Görene, köre ne?"
Bildiğiniz gibi, Menbic boşluğu olarak bilinen yer, Fırat'ın batısında IŞİD'in elinde olan, Türkiye sınırının 98 kilometrelik bir bölümünün altında kalan bir bölgeyi oluşturuyor.
ABD, buranın da, Suriye'de en sağlam müttefik olarak gördüğü PYD'nin eline geçmesini, Türkiye'nin bu konuda destek vermesini istiyor. Türkiye ise PYD'nin PKK'nın Suriye uzantısı olduğunu söyleyerek, buna karşı çıkıyordu.
Hatırlarsanız, daha önceki yazımızda, "NATO'nun Libya'da ne işi var" diyen, 1 hafta sonra da Libya operasyonunda NATO'nun merkez üssü olan Türkiye'nin siyasetinin bu konuda da geri adım atacağını belirtmiştik.
Ve dün bu konuyla alakalı detayları görüşmek üzere ABD'nin "Menbic heyeti" Türkiye'ye geldi. Heyetin geliş nedeninin, "PYD'nin Menbic'e yapacağı operasyon konusunda Türkiye'nin endişelerini gidermek" olduğu ifade edildi.
Her ne kadar AKP cenahı, Erdoğan'ın tavrında hiçbir yumuşama olmadı deseler de ABD'den gelen açıklamalarda, Erdoğan'ın ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmesinden sonra Türk tarafının bu görüşünde yumuşama olduğu belirtilmişti.
Basına yansıdığı şekliyle, Türk ve ABD heyetleri arasında her iki tarafın da hassasiyetlerinin dikkate alınacağı bir uzlaşı formülünün bulunması beklendiği ifade ediliyor.
Ama şu bir gerçek ki, çoğu zaman durum basına yansıyan şekliyle olmuyor. Sanki bir pazarlık yapılıyormuş gibi gösteriliyor ama neticede ABD talimatını veriyor, maalesef Türk yetkililer bu talimatları yerine getiriyor.
Gelen ABD heyeti diplomat, istihbarat ve askeri yetkililerden oluşuyor. Heyetin niteliğine bakılırsa, pek endişe gidermek ya da ikna etmek için değil, pratik bir adım atmak için gelmiş görünüyorlar.
ABD ziyaretinin sonuçları teker teker karşımıza çıkmaya başlıyor, bakalım zaman daha neler gösterecek?
Uyaran uyarana?
Önce ABD uyardı, şimdi de İngiltere?
Hatırlarsanız, geçtiğimiz günlerde ABD Büyükelçiliği Türkiye'deki 19 şehirle alakalı vatandaşlarını terör saldırılarına karşı uyarmıştı. Bu iller; Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Şırnak, Diyarbakır, Van, Siirt, Muş, Mardin, Batman, Bingöl, Tunceli, Hakkari, Bitlis, Elazığ, Adana İzmir ve Muğla?
Dikkat ederseniz sadece Suriye sınırına yakın illerimiz değil, Adana, İzmir ve Muğla da uyarılan iller arasında? Geçtiğimiz hafta da ABD ordusu, İncirlik Üssü'nde görevli ABD askerlerinin aileleri ile İzmir ve Muğla'daki personelin ailelerinin güvenlik tehdidi nedeniyle Türkiye'den ayrılmalarını istemişti.
"Neler oluyor?" demeye kalmadan dün de İngiltere hükümetinden vatandaşlarına benzer bir uyarı geldi. İngiliz hükümeti de, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay, Siirt, Tunceli ve Hakkâri'ye gidilmemesi uyarısında bulundu.
Uyarıdaki şu bilgi de oldukça dikkat çekici: "Aralarında Kürtlerin, IŞİD'in ve aşırı sol örgütlerin de olduğu terörist gruplar saldırı planlamaya devam etmektedir. Aşırı dikkatli olun."
Yani dikkatli olmak yetmiyor, aşırı dikkatli olunması tavsiye ediliyor.
Üst üste yapılan bu uyarıların sebebi, acaba ABD ziyareti, bu görüşmede Menbic'e yapılacak ABD destekli operasyon ve Türkiye'nin değişen kararı olabilir mi? Zaman gösterecek.
Bu arada, "İzmir'in Buca ilçesinde bir hücre evine yapılan operasyonda, 1'i kadın 3 terörist, tahrip gücü yüksek patlayıcı ve bomba yapımında kullanılan malzemelerle yakalandı" haberini okuyoruz, tesadüf olmasa gerek.
Türkiye, maalesef Büyük Ortadoğu Projesi bataklığında, Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngördüğü gibi "zifiri bir karanlık"ta bocalayıp dururken, siyasi irade hala çözümsüzlüğün içinde? Millet de içinde bulunduğu güvensiz ortamı hala istikrar olarak kabul etmeye devam ediyor.
Unutmayalım ki, birçok ülkenin ve milletin tarihin karanlık sahnesinde yok olup gitmelerinin asıl nedeni, yapılan yanlışlarda ısrarcı olmaktır. Bizim milletimiz bırakın yanlışta ısrar etmeyi, üstelik yanlışta hikmet arıyor, buna istikrar diyor. Körlüğün de bu kadarı?
Prof. Dr. Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli, Türkiye'yi zifiri karanlıktan, terör bataklığından kurtaracak olan tek formüldür ama tabii Modelin sahibine fırsat verilip de ülkemizde uygulayabilirsek. Doktor mükemmel ama hasta bu doktorun kapısına gidip, onun teşhis ve tedavisine fırsat vermezse iyi olabilir mi?
Ne demişler "Görene, köre ne?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Politika faizi %46: Enflasyon %35 olabilir mi? / 04.07.2025
- Emekliye yüzde 17, doğal gaza yüzde 25 zam! / 03.07.2025
- Peygamber efendimize saldırı kabul edilemez / 02.07.2025
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- Emekliye yüzde 17, doğal gaza yüzde 25 zam! / 03.07.2025
- Peygamber efendimize saldırı kabul edilemez / 02.07.2025
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025