Ameraki Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Colin Powell, ABD'nin Irak'ı yenip Saddam Hüseyin rejimini devirmesinden sonra Irak'ın etnik küçük-devletlere bölünmesini neyin önleyeceğiyle ilgili olarak, Irak'ın Şii, Sünni ve Kürt devletlerine bölünebileceği ihtimalini hatırlattıktan sonra şunları ekliyor:
"Bu risk var. Buna karşı hassasız. Bunun kimsenin çıkarına olacağına inanmıyoruz. Dolayısıyla Irak'ı bir bütün halinde tutmaya ve Balkan tipi 3 parçaya bölünmesine izin vermemeye kararlıyız. Ve bizim desteklediğimiz herhangi bir hükümet bu şarta bağlı olduğu için desteklenecektir."
Powell, Wolfowitz'den daha samimi
ABD güvercinlerinin başı olarak bilinen Powell'ın bu sözleri, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in 5 ay önce ülkemize yaptığı ziyaret esnasında bu konuyla ilgili sözlerinden daha samimi görünüyor. Wolfowitz, Kuzey Irak'ta bir uydu Kürt devleti kurulmasıyla ilgili olarak, 5 ay önce şunları söylemişti: "Türkiye'nin kaygılarını anlıyoruz. Kuzey Irak'ta ayrı bir Kürt devleti Türkiye'yi istikrarsızlığa sürükler ve bu ABD tarafından da kabul edilemez."
Wolfowitz'in bu açıklaması, Powell'ın açıklamasına nazaran daha politik ve sinsiydi. Çünkü böyle bir uydu devletin dolaylı olarak, Türkiye'den çok ABD çıkarlarına ters düştüğü gerçeğini Powell daha samimi dile getiriyor, Wolfowitz ise Türkiye'ye malederek politika üretiyordu.
Kürt Devleti kimin işine gelmez?
Bu konuyla ilgili olarak 16 Temmuz 2002 günü yazdığım "Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kimin işine gelmez?" başlıklı yazıda aynen şunları dile getirmiştim:
"Bugün Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Devleti Türkiye'nin işine gelmez. Burası doğru. Peki böyle bir devletin kurulması ABD'nin işine gelir mi? Gelmez. Hatta Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti, Türkiye'den çok, ABD'yi olumsuz etkiler.
Bugün Irak'ın etnik ve dini haritasına baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Dini dağılım: "Müslüman % 97, (Şii % 60-65, Sünni % 32-37), Hıristiyan ve diğerleri % 3, Etnik dağılım: Arap % 70, Kürt % 15, Türkmen% 12-15, Asuri ve diğerleri % 1-3."
Bu haritaya göre Irak'ın yüzde 60'ından fazlası Şii, yani İran etki ve nüfuzuna müsait bir kitle. Irak'ın kuzeyinde bir Kürt Devleti kurulduğunu farz edersek, güneyde de bir Şii devleti kurulacak demektir. Hem Irak'ı parçalama senaryolarında, "Kuzeyde Kürt, ortada Sünni Arap, güneyde de Şii bir devlet" kurulacak tezi de, güneyde bir Şii devleti kurulacağını öngörüyor. Zaten Irak'taki bir parçalanma durumunda Şiilerin devlet kurmaları kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Böyle bir Şii devleti de, ister istemez sınır komşusu ve Şiiliğin kurumsal anlamda en iyi oturduğu ülke olan İran'ın yörüngesine girecektir. Böylelikle İran, nüfuz alanını, ABD aleyhine bölgedeki diğer Şii Arap devletlerini de (Kuveyt, Ürdün v.b.) kapsayacak şekilde genişletecektir. Bu durum ise, Ortadoğu'da ciddi hiçbir güç istemeyen ABD için büyük bir kâbus olacaktır. Böyle bir parçalanmanın İran'a sağlayacağı "Şii nüfuz alanı genişlemesi" faydasının tehlike boyutlarını çok iyi hesaplayan ABD için, Irak'ın şu an bir bütün olarak kalması tek seçenek. ABD, İran'ı ne zaman ki, kontrol altına alır, işte o zaman Irak'ın parçalanması ABD'nin işine gelir. Çünkü kontrol altına alınmış bir İran'ın nüfuz alanındaki genişleme, ABD'ye, ulaşamadığı birkaç Arap ülkesine ulaşmak imkânını sağlar. Ama İran ile ABD arasında bugünlerde esen sert rüzgarlar bu ihtimali yakın zamandan epey uzaklaştırıyor.
ABD bu riski göze alamaz. Onun için de Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti'nin kurulmasına şu aşamada izin vermez. Ama müttefiki Türkiye istemediği için değil, kendi menfaatleri bunu gerektirdiği için."
O gün de açıkça dile getirdiğim gibi, ABD bu sıralar bir Kürt devletini göze alamaz. Böyle bir oluşumun İran'a sağlayacağı faydayı göz ardı edemeyecek olan ABD'nin, bu durumu, Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanma ihtimali de hayli yüksek. Nitekim kullanıyor da. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu konudaki bilgi ve öngörüsü benden daha fazla olduğundan, yapılan strateji ve planlar bu yönde şekilleniyor zaten. Bu konuda müsterih olabilirsiniz.
ABD, Türk Ordusu'nun Irak'a girmesini neden istemiyor?
Buna ilave olarak, ABD'nin ısrarla Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesini istememesinin de çeşitli sebepleri bulunuyor. Bunların en önemlisi, ABD'nin Türkiye'nin Irak'ın oluşumunda, özellikle de Kuzey Irak'taki petrol bölgelerinin oluşumunda aktif olarak rol almasını istememesi. Çünkü Irak savaşını çıkarmasının ana gayesi, petrol bölgelerini kontrolü altına almak olan ABD, Türkiye'yi böyle bir oluşumda söz sahibi yapmak istemez. Ayrıca bölgedeki Kürtlerin, tarihi olarak bağımız bulunan Musul ve Kerkük bölgesine hakim olmasını engellemek isteyen Türk ordusunun bölgede ciddi etkisi bulunan Türkmenlerin korunması ve harekete geçirilmesinde aktif olarak misyon üstlenecek olması da, ABD'nin rahatsızlığında ayrı bir konu başlığını oluşturuyor. (Türkmenlerin Irak'taki nüfusa oranları Kürtlerin oranlarına çok yakın)
Türkiye, jeopolitik ve jeokültürel anlamda en önemli arka bahçelerinden biri olan Irak'taki oluşumlarda elbette ki söz sahibi olacaktır. ABD bu gerçeği çok iyi kavradığı için, Türkiye'deki işbirlikçi medyasına yansıttığı pazarlık argümanlarını özenle seçiyor ve asıl pazarlık konusunun gündeme gelmemesini özellikle istiyor.
"Bu risk var. Buna karşı hassasız. Bunun kimsenin çıkarına olacağına inanmıyoruz. Dolayısıyla Irak'ı bir bütün halinde tutmaya ve Balkan tipi 3 parçaya bölünmesine izin vermemeye kararlıyız. Ve bizim desteklediğimiz herhangi bir hükümet bu şarta bağlı olduğu için desteklenecektir."
Powell, Wolfowitz'den daha samimi
ABD güvercinlerinin başı olarak bilinen Powell'ın bu sözleri, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in 5 ay önce ülkemize yaptığı ziyaret esnasında bu konuyla ilgili sözlerinden daha samimi görünüyor. Wolfowitz, Kuzey Irak'ta bir uydu Kürt devleti kurulmasıyla ilgili olarak, 5 ay önce şunları söylemişti: "Türkiye'nin kaygılarını anlıyoruz. Kuzey Irak'ta ayrı bir Kürt devleti Türkiye'yi istikrarsızlığa sürükler ve bu ABD tarafından da kabul edilemez."
Wolfowitz'in bu açıklaması, Powell'ın açıklamasına nazaran daha politik ve sinsiydi. Çünkü böyle bir uydu devletin dolaylı olarak, Türkiye'den çok ABD çıkarlarına ters düştüğü gerçeğini Powell daha samimi dile getiriyor, Wolfowitz ise Türkiye'ye malederek politika üretiyordu.
Kürt Devleti kimin işine gelmez?
Bu konuyla ilgili olarak 16 Temmuz 2002 günü yazdığım "Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kimin işine gelmez?" başlıklı yazıda aynen şunları dile getirmiştim:
"Bugün Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Devleti Türkiye'nin işine gelmez. Burası doğru. Peki böyle bir devletin kurulması ABD'nin işine gelir mi? Gelmez. Hatta Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti, Türkiye'den çok, ABD'yi olumsuz etkiler.
Bugün Irak'ın etnik ve dini haritasına baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Dini dağılım: "Müslüman % 97, (Şii % 60-65, Sünni % 32-37), Hıristiyan ve diğerleri % 3, Etnik dağılım: Arap % 70, Kürt % 15, Türkmen% 12-15, Asuri ve diğerleri % 1-3."
Bu haritaya göre Irak'ın yüzde 60'ından fazlası Şii, yani İran etki ve nüfuzuna müsait bir kitle. Irak'ın kuzeyinde bir Kürt Devleti kurulduğunu farz edersek, güneyde de bir Şii devleti kurulacak demektir. Hem Irak'ı parçalama senaryolarında, "Kuzeyde Kürt, ortada Sünni Arap, güneyde de Şii bir devlet" kurulacak tezi de, güneyde bir Şii devleti kurulacağını öngörüyor. Zaten Irak'taki bir parçalanma durumunda Şiilerin devlet kurmaları kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Böyle bir Şii devleti de, ister istemez sınır komşusu ve Şiiliğin kurumsal anlamda en iyi oturduğu ülke olan İran'ın yörüngesine girecektir. Böylelikle İran, nüfuz alanını, ABD aleyhine bölgedeki diğer Şii Arap devletlerini de (Kuveyt, Ürdün v.b.) kapsayacak şekilde genişletecektir. Bu durum ise, Ortadoğu'da ciddi hiçbir güç istemeyen ABD için büyük bir kâbus olacaktır. Böyle bir parçalanmanın İran'a sağlayacağı "Şii nüfuz alanı genişlemesi" faydasının tehlike boyutlarını çok iyi hesaplayan ABD için, Irak'ın şu an bir bütün olarak kalması tek seçenek. ABD, İran'ı ne zaman ki, kontrol altına alır, işte o zaman Irak'ın parçalanması ABD'nin işine gelir. Çünkü kontrol altına alınmış bir İran'ın nüfuz alanındaki genişleme, ABD'ye, ulaşamadığı birkaç Arap ülkesine ulaşmak imkânını sağlar. Ama İran ile ABD arasında bugünlerde esen sert rüzgarlar bu ihtimali yakın zamandan epey uzaklaştırıyor.
ABD bu riski göze alamaz. Onun için de Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti'nin kurulmasına şu aşamada izin vermez. Ama müttefiki Türkiye istemediği için değil, kendi menfaatleri bunu gerektirdiği için."
O gün de açıkça dile getirdiğim gibi, ABD bu sıralar bir Kürt devletini göze alamaz. Böyle bir oluşumun İran'a sağlayacağı faydayı göz ardı edemeyecek olan ABD'nin, bu durumu, Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanma ihtimali de hayli yüksek. Nitekim kullanıyor da. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu konudaki bilgi ve öngörüsü benden daha fazla olduğundan, yapılan strateji ve planlar bu yönde şekilleniyor zaten. Bu konuda müsterih olabilirsiniz.
ABD, Türk Ordusu'nun Irak'a girmesini neden istemiyor?
Buna ilave olarak, ABD'nin ısrarla Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesini istememesinin de çeşitli sebepleri bulunuyor. Bunların en önemlisi, ABD'nin Türkiye'nin Irak'ın oluşumunda, özellikle de Kuzey Irak'taki petrol bölgelerinin oluşumunda aktif olarak rol almasını istememesi. Çünkü Irak savaşını çıkarmasının ana gayesi, petrol bölgelerini kontrolü altına almak olan ABD, Türkiye'yi böyle bir oluşumda söz sahibi yapmak istemez. Ayrıca bölgedeki Kürtlerin, tarihi olarak bağımız bulunan Musul ve Kerkük bölgesine hakim olmasını engellemek isteyen Türk ordusunun bölgede ciddi etkisi bulunan Türkmenlerin korunması ve harekete geçirilmesinde aktif olarak misyon üstlenecek olması da, ABD'nin rahatsızlığında ayrı bir konu başlığını oluşturuyor. (Türkmenlerin Irak'taki nüfusa oranları Kürtlerin oranlarına çok yakın)
Türkiye, jeopolitik ve jeokültürel anlamda en önemli arka bahçelerinden biri olan Irak'taki oluşumlarda elbette ki söz sahibi olacaktır. ABD bu gerçeği çok iyi kavradığı için, Türkiye'deki işbirlikçi medyasına yansıttığı pazarlık argümanlarını özenle seçiyor ve asıl pazarlık konusunun gündeme gelmemesini özellikle istiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012