Abla! Birşey almanıza gerek yok, içeri girin dükkan kalabalık görünsün girin-çıkın

Televizyon tarihinin en uzun isimli programı olur da köşe yazarlığının en uzun başlıklı makalesi olmaz mı. Oldu işte. "Abla! Birşey almanıza gerek yok, içeri girin dükkan kalabalık görünsün, girin-çıkın" başlığında bir mübalağa yok. Nerde ve kim tarafından kullanıldı bu cümle?İstanbul'un ve dolayısıyla ülkenin, hatta dünyanın en kalabalık alış-veriş semti Mahmudpaşa'da bir tezgahtarın ağzından dökülen cümle böyle.Şayet aynı semtte çoğu içi boş dükkanın vitrininde; "satılıktır", veya "kiralık dükkan", ya da "devren kiralık" afişleri olmasa, tezgahtarın bir dümen peşinde olduğunu düşünebilirsiniz.Etrafta içi boş ve levhalı dükkanları görünce işin vahametini daha iyi anlıyorsunuz.Nasıl bir hal ki, iğne atsanız havada kalacak kalabalığın eksik olmadığı Mahmudpaşa'da esnaf yalvarır hale geldi, "Abla! Birşey almanıza gerek yok, içeri girin dükkan kalabalık görünsün, girin-çıkın."Bir başka misal "oldukça güçlü esnafın" şu sözü; "yaklaşık bir haftadır bir kalem mal bile satamadım, ama olsun moralimiz çok iyi."İnsan sormadan edemiyor; bir kalem mal bile satamayan esnafın nasıl olur da "morali çok yüksek olabiliyor?"Züğürt tesellisi desek, adam "oldukça güçlü" bir esnaf, nasıl züğürt olsun dersiniz.İyi de bir esnaf için gaye mal satmak değil mi?Adam moral dağıtmak için mi esnaflık yapıyor.Meslektaşlarının moralini düzeltmeye feda etti kendini,Göz yaşartıcı.Yoksa içten içe yanıyor ama dışarıya gülücük mü dağıtıyor?İçi kül, dışı gül.Gül ya da kaktüs.Hükümetin uygulamaya koyduğu "istikrar paketi(!)" ekonomiye yeni bir tabir kazandırdı; "yalvar-yakar ekonomisi."Bir şey satın alması için değil, dükkana girip-çıkması için yalvaracaksınız müşteriye artık.Aslında müşteri kelimesi Arapça "iştira" kökünden."İştira" yanı satın almak demek.Müşteri de satın alan demek.Müşterinin yeni adı "zâir" yani ziyaretçi oldu.Yakın bir zamanda tezgahtarlar şunu derse şaşırmayın; "abla, ille de bir şey almana gerek yok, belki ayağınız uğurlu gelir, bir adım atın şu dükkanımıza.""Bakıp geçme ey bir zamanların müşterisi/Senden bir ziyaret bekler esnafın boş derisi."Önemli değil gerisi.Güzel bir mezar taşı metni.Eskiden ağzı dualılarımız vardı.Şimdi ağzı beddualılarımız var.Doğalgaza ve elektriğe %40-45 zam yapan "istikrar hükümeti" memur maaşlarına da %3-5 zam yaptı.Eğer modern matematik okuyorsanız % 3-5 daha büyüktür %40-45'den dersiniz.Eğer siz hala klasik takılıyorsanız o sizin sorununuz.Parti grubunda konuşuyor Başbakan; "el insaf, elektrik zammını bir kurum yapıyor, biz yapmıyoruz, kalkıp bunu hükümet yaptı demek insafsızlıktır." Localardan yoncalara bir alkış tufanı kopuyor ki sormayın.Elektriğe ve doğalgaza yapılan zam hükümetin kontrolünde değil(miş).Önce belli kişilere özel hale getirildi vatandaşın en ciddi ihtiyacı olan elektrik, sonra bu kişiler hükümeti %40-45 zam yapmaya ikna(!) ettiler.Sadece son altı ayda kaç kuruş ceplerine girdiğini, çengelli bulmaca çözerken bir ara hesap edersiniz.Hükümet ise kendi iradesiyle ve gözünü kırpmadan, hiç kimsenin etkisi altında kalmadan yapıverdi %3-5'lik zammı.Daha ne yapsın?Memur bu sayede o "güçlü esnaf" kadar olmasa da mutlu ve maral sahibi oldu.Yalnız % 3'ten %40 çıkınca ne kadar elde kalacak onu bir türlü çözemiyor.Eminim ünlü hesap uzmanı Unakıtan bu konuda kendilerine yardımcı olacaktır. Ah şu modern matematik olmasa ne olurdu halimiz?