-Selamün aleyküm.
-Aleyküm selam
-Hay maşaallah!.. Şu güzelliğe bak!.. Piknik için ne de güzel bir yer!..
-Burası şairlere ilham olmuş, kitaplarda anlatılmış, padişahların bile gelip dinlendikleri bir yerdir. Kaymakdonduran denir buralara.
-Siz de pek güzel izah ettiniz.
-Tanışalım.
-Özel bir şirkette müdürüm. Ya siz?
-Ben emekliyim. Bir boya fabrikasından tam 30 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum.
-30 yıl ha!..
-Fabrikanın taa kuruluşunda başladım. Fabrika sahibi Fikri Bey bizim dürüstlüğümüze, çalışmamıza hayran kaldı biz de onu mahcup etmedik.
-Sizin patron da insanın halinden anlıyormuş.
-Çok iyiydi azizim. Baba adamdı. Halim selim, vakur, affı severdi.
-Bir öğretmenimiz vardı. Her zaman şunu derdi: "Öğrencilerimin gönlünü "af" ile kazandım. Af ile nice kabiliyetler yok olmaktan kurtulur."
***
-Niçin sustunuz? Hem yüzünüz de kızardı.
-Ben bu söylediğin sözün canlı misaliyim. Evladıma sabır ve af ile muamele edemediğim için hiçbir işte başarılı olamadı.
-Hemen de sohbete koyulduk. Daha isimlerimizi bile bilmiyoruz.
-Hal hatır sormak, selamlaşmak, merhabamız Türk milletinin şiarındandır. Biz ezeli ervahta tanışıp kaynaşmışız.
-İsminiz nedir?
-Abbas. Ya senin?
-Harun...
Bu arada Harun, sağa sola bakmaktadır. Abbas amca bunu fark eder.
-Birini mi bekliyorsun?
-Evet. Arkadaşımla burada buluşacaktık.
-Nasıl biri?
-Biraz uzun ve zayıfça.
-İstersen ben müsaade isteyeyim. Belki yalnız kalmak istersin.
-Yok yok, rahatsız olmadım. Nedense sizden sıkılmadım.
-Buranın suyu çok meşhurdur. Yıllardır buralara gelirim.
-Yengeyi de getiriyor musun buralara.
-Bizim kadın tam 11 yıldır dizlerinin bağı tutmaz vaziyettedir. Bir yere alıp götürmek çok zordur.
Genç Harun kendi kendine ukalaca bir soru sorduğuna üzülür.
-Geçmiş olsun. Allah şifa versin.
-Sağol Allah razı olsun.
Bu arada Harun'un arkadaşı da gelir.
-Selamün aleyküm.
-Aleyküm selam. Hoş geldin.
-Hoş bulduk.
Abbas bey daha fazla duramadı. Gençlerin yanından ayrıldı.
-Harun kimdi o?
-Burada tanıştık. Gün görmüş bir amcaydı. Sen neden geciktin?
-Sorma başıma gelenleri.
-Ne oldu. Hayrola.
-Otobüs şoförünü dövmeye kalktılar.
-Nasıl oldu?
-Karşı araba aniden otobüsün önüne çıktı.Tamamen haksız. Şoför de çok sakin ve efendice adamı uyarmıştı ki herif aniden arabadan inip şoföre doğru hışımla yürümeye başlayınca hemen ön kapıdan atladım aşağıya. Adam tam şoföre vurmak üzereydi ki: "Yok öğle yağma. Hem haksız ol hem kabadayı. Dur bakalım." Adam hızını alamayınca bana vuracaktı ki. Yakasından tutup yere attım. Adam bir daha doğrulup da vurma cesaretini bulamayınca arabasına binip gitti. Şuna hayret ettim. Şoför, "Af ile merhamet ile karşıladı." Adam yakasından tutmak isteyince Allah beni adamın karşısına çıkardı. Anladım ki haklı olanın hakkı yerde kalmaz.
Bu arada Harun söze girer:
-Biliyor musun? Sen gelmeden önce burada tanıştığımız amca ile af konusunda konuştuk.
- Allah yalanı yalancıyı, hileyi hilekarı, zulmü zalimi iflah etmez.
- Doğru söyledin Af, iyilik, beşaşet (güler yüz), tatlı dil, çölleri zemzeme çevirir. Kin, buğz, haset, dedikodu, ağulu söz, hor ve hakir görme dünyayı cehenneme çevirir.
- Bugün bu gizli gerçekleri insanlık bir görebilse kolay kolay kimse kimseye zulme kalkışmaz.
-Dünyayı huzura çevirecek gönül hazineleri, saf ve berrak yürekler Türk yurdunun her karışında gelincikler gibi süslü, tomurcuklar gibi masumdur.
-Ne güzel söyledin. Bugün nice kıtalar bir tek Yunus'un bile yürekleri ferahlatıcı söz, ahlak ve aşkından mahrumdurlar.
-İnsanlık bir taş parçası için canını verip işgallere girişiyor. Eğer huzuru için bizdeki bir tek utanma ve terbiye incisinin farkında olsalar buna kavuşmak için her şeylerini feda ederler.
-Biz de dünyaya ışık saçacak bu gönül abidesine sahip çıkacağımıza, mukaddeslerimizi savuruyor, yağmalıyoruz.
-Şimdi savaşlar da iman, ahlak, kültür değerleri üzerine yapılıyor.
-Sohbetimiz de tatlandıkça tatlanıyor. İstersen biraz da midemizi doyuralım.
-Haydi. Ben de iyice acıktım.
-Sen git biraz su al.
-Tamam hemde bakayım Abbas amcayı da görürsem onu da çağırayım.
Harun su almaya giderken etrafına güzelliğine bakarken şöyle diyordu:
Ey Allah'ım! Sohbetimiz güzel, vatanımız güzel, insanımız güzel,
Bizi bizden koparmak isteyenlere,
Ahlak bağını kesmek isteyenlere
Gafil ve hainlere sen fırsat verme...
-Aleyküm selam
-Hay maşaallah!.. Şu güzelliğe bak!.. Piknik için ne de güzel bir yer!..
-Burası şairlere ilham olmuş, kitaplarda anlatılmış, padişahların bile gelip dinlendikleri bir yerdir. Kaymakdonduran denir buralara.
-Siz de pek güzel izah ettiniz.
-Tanışalım.
-Özel bir şirkette müdürüm. Ya siz?
-Ben emekliyim. Bir boya fabrikasından tam 30 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum.
-30 yıl ha!..
-Fabrikanın taa kuruluşunda başladım. Fabrika sahibi Fikri Bey bizim dürüstlüğümüze, çalışmamıza hayran kaldı biz de onu mahcup etmedik.
-Sizin patron da insanın halinden anlıyormuş.
-Çok iyiydi azizim. Baba adamdı. Halim selim, vakur, affı severdi.
-Bir öğretmenimiz vardı. Her zaman şunu derdi: "Öğrencilerimin gönlünü "af" ile kazandım. Af ile nice kabiliyetler yok olmaktan kurtulur."
***
-Niçin sustunuz? Hem yüzünüz de kızardı.
-Ben bu söylediğin sözün canlı misaliyim. Evladıma sabır ve af ile muamele edemediğim için hiçbir işte başarılı olamadı.
-Hemen de sohbete koyulduk. Daha isimlerimizi bile bilmiyoruz.
-Hal hatır sormak, selamlaşmak, merhabamız Türk milletinin şiarındandır. Biz ezeli ervahta tanışıp kaynaşmışız.
-İsminiz nedir?
-Abbas. Ya senin?
-Harun...
Bu arada Harun, sağa sola bakmaktadır. Abbas amca bunu fark eder.
-Birini mi bekliyorsun?
-Evet. Arkadaşımla burada buluşacaktık.
-Nasıl biri?
-Biraz uzun ve zayıfça.
-İstersen ben müsaade isteyeyim. Belki yalnız kalmak istersin.
-Yok yok, rahatsız olmadım. Nedense sizden sıkılmadım.
-Buranın suyu çok meşhurdur. Yıllardır buralara gelirim.
-Yengeyi de getiriyor musun buralara.
-Bizim kadın tam 11 yıldır dizlerinin bağı tutmaz vaziyettedir. Bir yere alıp götürmek çok zordur.
Genç Harun kendi kendine ukalaca bir soru sorduğuna üzülür.
-Geçmiş olsun. Allah şifa versin.
-Sağol Allah razı olsun.
Bu arada Harun'un arkadaşı da gelir.
-Selamün aleyküm.
-Aleyküm selam. Hoş geldin.
-Hoş bulduk.
Abbas bey daha fazla duramadı. Gençlerin yanından ayrıldı.
-Harun kimdi o?
-Burada tanıştık. Gün görmüş bir amcaydı. Sen neden geciktin?
-Sorma başıma gelenleri.
-Ne oldu. Hayrola.
-Otobüs şoförünü dövmeye kalktılar.
-Nasıl oldu?
-Karşı araba aniden otobüsün önüne çıktı.Tamamen haksız. Şoför de çok sakin ve efendice adamı uyarmıştı ki herif aniden arabadan inip şoföre doğru hışımla yürümeye başlayınca hemen ön kapıdan atladım aşağıya. Adam tam şoföre vurmak üzereydi ki: "Yok öğle yağma. Hem haksız ol hem kabadayı. Dur bakalım." Adam hızını alamayınca bana vuracaktı ki. Yakasından tutup yere attım. Adam bir daha doğrulup da vurma cesaretini bulamayınca arabasına binip gitti. Şuna hayret ettim. Şoför, "Af ile merhamet ile karşıladı." Adam yakasından tutmak isteyince Allah beni adamın karşısına çıkardı. Anladım ki haklı olanın hakkı yerde kalmaz.
Bu arada Harun söze girer:
-Biliyor musun? Sen gelmeden önce burada tanıştığımız amca ile af konusunda konuştuk.
- Allah yalanı yalancıyı, hileyi hilekarı, zulmü zalimi iflah etmez.
- Doğru söyledin Af, iyilik, beşaşet (güler yüz), tatlı dil, çölleri zemzeme çevirir. Kin, buğz, haset, dedikodu, ağulu söz, hor ve hakir görme dünyayı cehenneme çevirir.
- Bugün bu gizli gerçekleri insanlık bir görebilse kolay kolay kimse kimseye zulme kalkışmaz.
-Dünyayı huzura çevirecek gönül hazineleri, saf ve berrak yürekler Türk yurdunun her karışında gelincikler gibi süslü, tomurcuklar gibi masumdur.
-Ne güzel söyledin. Bugün nice kıtalar bir tek Yunus'un bile yürekleri ferahlatıcı söz, ahlak ve aşkından mahrumdurlar.
-İnsanlık bir taş parçası için canını verip işgallere girişiyor. Eğer huzuru için bizdeki bir tek utanma ve terbiye incisinin farkında olsalar buna kavuşmak için her şeylerini feda ederler.
-Biz de dünyaya ışık saçacak bu gönül abidesine sahip çıkacağımıza, mukaddeslerimizi savuruyor, yağmalıyoruz.
-Şimdi savaşlar da iman, ahlak, kültür değerleri üzerine yapılıyor.
-Sohbetimiz de tatlandıkça tatlanıyor. İstersen biraz da midemizi doyuralım.
-Haydi. Ben de iyice acıktım.
-Sen git biraz su al.
-Tamam hemde bakayım Abbas amcayı da görürsem onu da çağırayım.
Harun su almaya giderken etrafına güzelliğine bakarken şöyle diyordu:
Ey Allah'ım! Sohbetimiz güzel, vatanımız güzel, insanımız güzel,
Bizi bizden koparmak isteyenlere,
Ahlak bağını kesmek isteyenlere
Gafil ve hainlere sen fırsat verme...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.