"Aile yapımız"la oynuyorlar

13-14 sene önceydi. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey ile Türkî Cumhuriyetlere ve Tataristan'ın başkenti Kazan'a bir seyahatimiz olmuştu. Prof. Dr. Baş, Kazan Üniversitesi'nin prof.larına, akademik üyelerine ve lisanüstü öğrencilerine bir konferans vermişti.Kulakları çınlasın, annesi de saygıdeğer bir öğretim üyesi olan Prof. Dr. Gülnar Baltanova hanımefendi başta olmak üzere, Kazanlı kardeşlerimizin parmak ısırtacak misafirperverliğine hayran kalmıştık. Yaşlı insanlar, kaldığımız otelin etrafında sabahlara kadar nöbet tutmuşlardı. Hiç hatırımdan çıkmaz, Türkî cumhuriyetlerdeki "İslam" aile yapısı ve aile hayatına sinmiş örfe, adet ve hasletler çok dikkatimizi çekmişti. 70-80 yıl ezanın okunmadığı, Müslüman olmanın "ölüm" demek olduğu, Allah demenin yanı sıra çocuklara Türk?İslam adını koymanın yasak olduğu, sünnet ettirilen yavruların kısa zaman aralıklarla kontrol edilerek Sibirya'ya sürüldüğü bir dünyada, insanlar, Türk kimlik ve kişiliklerini korumuşlardı. Bu işin can damarı "Ailedir" demişti, Prof. Dr. Baş. "Türk kimliğini, İslam fanusu muhafaza etti. Macarlarda olduğu gibi, İslamlığını yitiren, Türklüğünü de yitirdi, Ruslaştı. Türk aile yapısını koruyabilenler, imanlarını ve kimlikleri yitirmediler. Fertlerin 'iman cevheri'ni ve Müslümanlığı da 'aile yapısı' korudu. Aileler, 70-80 yıllık Bolşevik mezalimine tabi tutulan iman, kimlik ve kültürün sığınağı oldu bu dünyada! Aile yapıları, örf-adet ve misafirperverlikleri aynen bizler gibi, hatta bizden de ileride!" şeklinde tespitler yapmıştı.Devlet, millet ve medeniyetin yapı taşıdır aile...Prof. Dr. Baş uzun zamandan beri şu gerçeğin altını çiziyor: "Bir milletin 'millet' olabilmesi için, 'aile, devlet, ordu ve din olmazsa olmaz' unsurlardır; bu unsurlarına halel getiren, onları koruyup kollayamayanlar, 'sürü' olmaya mahkum olurlar."Prof. Dr. Baş, devlet ve milletin selameti için, Türk aile yapısının korunması adına pek çok proje ortaya koyduğu gibi, işin ekonomi ayağını da ihmal etmiyor; sosyal devlet projesi olarak ev hanımlarına, vatandaşlık maaşı yanında kamu işçisi statüsünde 500 TL ev hanımı maaşı bağlayacağını planlıyor, açıklıyor.Aile, fertlerin gönül dünyalarına "iman mayası"nın çalındığı, kimlik ve kişiliklerinin şekillendiği ilk ve en önemli ocaktır.Türk-İslam coğrafyası üzerinde sömürgeci iştahlarını kabartanların ilk hedefi, Müslüman aile yapısı olmuştur. Nitekim İngiliz Sömürgecilik Bakanlığı'nın "işleyiş plan ve talimatnamesi"nin en önemli maddesi, Türk-İslam dünyasının köklü-mutaassıp aile yapısının yozlaştırılması ve bozulmasına yöneliktir.Türkiye'nin sürüklendiği vaziyete göz atıldığında, artık İngiliz talimatnamesine ve aileyi bozma tezgahlarına ihtiyaç kalmadığını görürüz. Bu yozlaştırma ve bozulma hususunda ne yapılacaksa, maalesef kendi kendimize yapıyoruz; ecnebileri aratmıyoruz!.. Ekranlarımıza, mevkutelerimize, cadde ve sokaklarımıza, Türk ailesinin meseleleri hususunda siyasetteki ve idaredeki duyarsızlık ve keşmekeşliğimize bakın bakalım; ne göreceğiz?! Türk aile yapısından ne bıraktık, ne kaldı geriye!?Müslüman toplumların, "barış sömürüsüne tabi olan kısmı" demokratikleşme ve özgürleştirme süreciyle "aile" yapılarını kaybediyor. Bunun en açık örneği, Türkiye'mizdir; Türk aile yapısının sürüklendiği vaziyettir.Diğer yandan Türk-İslam coğrafyasının işgal ve düşük yoğunluklu mezalime tabi tutulan kısmı ise "özel çürütme planları ve baskılarla aile yapıları" yok ediliyor.Bunun da en çarpıcı örnekleri Filistin ve Uygur halkının yaşadıklarıdır.Nitekim, Gazze'yi kontrol eden Hamas, İsrail ajanlarının bölgede Filistinli kızlara "cinsel isteği artıran" özel sakızlar dağıtarak "fuhuşa sürükleme"ye çalıştığına dikkat çekiyor. Hamas sözcüsü İslam Şahvan konuyla ilgili olarak üç kişinin göz altına alındığını açıklıyor.Uluslar arası gözlemcilere göre, Doğu Türkistan'da Çin mezalimi ve Çin'i köşeye sıkıştırmak için Avrasya'da toplum mühendisliği yapan AB-D'li küresel güçlerin "özel kışkırtma"ları kadar önemli bir diğer gelişme, "Uygur aile yapısı ve genç kızları" üzerine oynanan oyunlardır. Sincan'da en büyük dertlerden biri, 16-22 yaşlarındaki genç Uygur kızların iç bölgelere göçe zorlanması. Kızlar, fabrikalarda iş öğreteceğiz bahanesiyle, Çin'in değişik yerlerine gönderiliyorlar. Asıl hedef Uygurların aile yapılarını bozmak ve asimile etmek. Uygur kızların ailelerine baskı yapılıyor. İç bölgelere gönderdikleri kızları kötü yerlere, genelevlere satıyorlar.Bu vahim vaziyetten, kendi payımıza ve kendi aile yapımıza ilişkin ders çıkartmaz, Türk aile yapısını koruyup kollayacak tedbirler almaz isek, yarın ne devlet kalır, ne millet!