57'inci Hükümet iki yıldır iktidardadır kıymetli okuyucu ve bilindiği gibi üç partiden müteşekkildir.
Kayıtlara geçmesi açısından bir kere daha tekrar edelim, DSP, ANAP ve MHP...
Bizim tekrarlamaktan dilimizde tüy bittiği için yine yazmayacağız ama çocuklarımız ve torunlarımız ileride 1999-2001 zaman diliminde bu ülkenin içdış politika alanında ve ekonomide ne hâle getirildiğini ülke verilerine bakarak son derece kolay inceleyebileceklerdir.
Ve bu koalisyonun "eşit pay sahibi" bir ortağı olan ANAP'ın Genel Başkan Vekili Mumcu ne demiş biliyor musunuz?
"Hiçbir şey artık geldiği gibi gitmez. Siyasette de böyle gitmez, ekonomide de böyle gitmez, sistemde de böyle gitmez. Hükümet yeniden güven oyu istesin. Hükümet partilerinin Meclis'teki çoğunluğu bu güveni sağlamaya yeterli. Ama asıl olan vatandaşın güvenini kazanmak".
Kim diyor bunu? Koalisyonun ortağı, yâni Türkiye'yi iki yıldır idare eden, ülkeyi bizzat ifade ettikleri bu hâle getiren üçte bir hak sahibi kat maliki.
Pes... Pişkinliğin, vurdumduymazlığın bu kadarına pes.. Bu kadar kolay mı, güven oyu istiyoruz deyince, çıkarılıp atılan bir eldiven gibi sıyrılıvereceklerini mi zannediyorlar sorumluluktan?
Ülke bu haldedir ama daha çıkıp kimse özür dilememiştir milletten, siyasi fatura daha ödenmemiştir. Hesap sorulmamıştır.
Sandıktan tırım tırım kaçmaktadırlar. Kıyak referandumu söz konusu olunca dudakları uçuklamıştır. Daima seçimin normal süresi olan 2004'de yapılacağını ifade buyurmaktadırlar.
Okuyucu hatırlayacaktır 1 Kasım tarihli yazımızda şöyle bir cümle vardı; "Yaratılmak istenilen bunca kavram kargaşası, sunî bunalım, tozduman arasında, eğri oturup doğru konuşalım sistemde umut vaad eden bir parti görebiliyor musunuz?
Sistemin tıkanmışlığının bizatihî sebebi zaten kendileri değil mi?
İki senede vatandaşın hayallerini ellerinden aldılar. Hayali olmayan insan yaşayabilir mi? Bu günü düşünmekten yarına fırsat kalmıyor ki!"
Geçen bir hafta içinde yanıldığımız anladık. Biz, bizim hayallerimizi elimizden aldıklarını zannediyorduk.
Meğer değilmiş. Meğer sadece bizim değil, çocuklarımızın hayalleri de gitmiş.
Bakın AB işbirlikçileri, bunalımdan tek çıkış yolu olarak gösterdikleri "ideal" olan AB'ye girişi teşvik edeceğiz derken hangi itirafta bulunmaktadırlar:
"Daralmadan krizden çıkamayız. Müthiş bir fedakârlıktan geçeceğiz. Fedakârlığı bir, iki kuşak yapacak. AB'ye girersek bu süre kısalır tabii Bugün 20 yaşında olanlar kayıp kuşaktır. Onların yaşayacağı Türkiye kolay ev ve araba satın alınabilen, iş bulunabilen bir Türkiye olmayacak Tüketim artarsa, krizden çıkılacağı eski alışkanlıklara geri dönüleceği sanılıyor. Vergiyi düşürüp tüketimi artırarak krizden çıkamayız." (Prof. Nurhan Yentürk.5 Kasım 2001 Radikal)
Bizim ve çocuklarımızın hayalleri, kayıp iki nesil... Ve ne Balkan Harbi, ne Kanal harekâtı var.
O eksikti, ona da bulaştırdılar..
Aynı ekolden Prof. Eser Karakaş da diyesiymiş ki; "Devletin 9 katrilyon, yani 15 milyar dolar nereye harcandığı belli olmayan harcaması, 3 katrilyon kadar da kaynağı belli olmayan geliri var". Arkadaşlar AB'yi çare, ilaç ve şirin göstereceğiz diye bakın nasıl tespit ve itiraflarda bulunuyorlar... İyi de ediyorlar.
Devletin nereye harcandığı belli olmayan harcamalarını anladık diyelim, savurganlıktır, şudur, budur.
Ama devletin kaynağı belli olmayan geliri nasıl olur, ne demektir?
Yoksa devlet de az gelirli memurlar gibi gece mesaiden sonra ikinci bir ek iş mi yapıyor?
Nerede yapıyor, ne yapıyor? Nasıl yapıyor?
Kayıtlara geçmesi açısından bir kere daha tekrar edelim, DSP, ANAP ve MHP...
Bizim tekrarlamaktan dilimizde tüy bittiği için yine yazmayacağız ama çocuklarımız ve torunlarımız ileride 1999-2001 zaman diliminde bu ülkenin içdış politika alanında ve ekonomide ne hâle getirildiğini ülke verilerine bakarak son derece kolay inceleyebileceklerdir.
Ve bu koalisyonun "eşit pay sahibi" bir ortağı olan ANAP'ın Genel Başkan Vekili Mumcu ne demiş biliyor musunuz?
"Hiçbir şey artık geldiği gibi gitmez. Siyasette de böyle gitmez, ekonomide de böyle gitmez, sistemde de böyle gitmez. Hükümet yeniden güven oyu istesin. Hükümet partilerinin Meclis'teki çoğunluğu bu güveni sağlamaya yeterli. Ama asıl olan vatandaşın güvenini kazanmak".
Kim diyor bunu? Koalisyonun ortağı, yâni Türkiye'yi iki yıldır idare eden, ülkeyi bizzat ifade ettikleri bu hâle getiren üçte bir hak sahibi kat maliki.
Pes... Pişkinliğin, vurdumduymazlığın bu kadarına pes.. Bu kadar kolay mı, güven oyu istiyoruz deyince, çıkarılıp atılan bir eldiven gibi sıyrılıvereceklerini mi zannediyorlar sorumluluktan?
Ülke bu haldedir ama daha çıkıp kimse özür dilememiştir milletten, siyasi fatura daha ödenmemiştir. Hesap sorulmamıştır.
Sandıktan tırım tırım kaçmaktadırlar. Kıyak referandumu söz konusu olunca dudakları uçuklamıştır. Daima seçimin normal süresi olan 2004'de yapılacağını ifade buyurmaktadırlar.
Okuyucu hatırlayacaktır 1 Kasım tarihli yazımızda şöyle bir cümle vardı; "Yaratılmak istenilen bunca kavram kargaşası, sunî bunalım, tozduman arasında, eğri oturup doğru konuşalım sistemde umut vaad eden bir parti görebiliyor musunuz?
Sistemin tıkanmışlığının bizatihî sebebi zaten kendileri değil mi?
İki senede vatandaşın hayallerini ellerinden aldılar. Hayali olmayan insan yaşayabilir mi? Bu günü düşünmekten yarına fırsat kalmıyor ki!"
Geçen bir hafta içinde yanıldığımız anladık. Biz, bizim hayallerimizi elimizden aldıklarını zannediyorduk.
Meğer değilmiş. Meğer sadece bizim değil, çocuklarımızın hayalleri de gitmiş.
Bakın AB işbirlikçileri, bunalımdan tek çıkış yolu olarak gösterdikleri "ideal" olan AB'ye girişi teşvik edeceğiz derken hangi itirafta bulunmaktadırlar:
"Daralmadan krizden çıkamayız. Müthiş bir fedakârlıktan geçeceğiz. Fedakârlığı bir, iki kuşak yapacak. AB'ye girersek bu süre kısalır tabii Bugün 20 yaşında olanlar kayıp kuşaktır. Onların yaşayacağı Türkiye kolay ev ve araba satın alınabilen, iş bulunabilen bir Türkiye olmayacak Tüketim artarsa, krizden çıkılacağı eski alışkanlıklara geri dönüleceği sanılıyor. Vergiyi düşürüp tüketimi artırarak krizden çıkamayız." (Prof. Nurhan Yentürk.5 Kasım 2001 Radikal)
Bizim ve çocuklarımızın hayalleri, kayıp iki nesil... Ve ne Balkan Harbi, ne Kanal harekâtı var.
O eksikti, ona da bulaştırdılar..
Aynı ekolden Prof. Eser Karakaş da diyesiymiş ki; "Devletin 9 katrilyon, yani 15 milyar dolar nereye harcandığı belli olmayan harcaması, 3 katrilyon kadar da kaynağı belli olmayan geliri var". Arkadaşlar AB'yi çare, ilaç ve şirin göstereceğiz diye bakın nasıl tespit ve itiraflarda bulunuyorlar... İyi de ediyorlar.
Devletin nereye harcandığı belli olmayan harcamalarını anladık diyelim, savurganlıktır, şudur, budur.
Ama devletin kaynağı belli olmayan geliri nasıl olur, ne demektir?
Yoksa devlet de az gelirli memurlar gibi gece mesaiden sonra ikinci bir ek iş mi yapıyor?
Nerede yapıyor, ne yapıyor? Nasıl yapıyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002